BM İnsan Hakları Konseyi
İnsan Hakları Yüksek Komiseri ile Sanal Gayriresmî Görüşme
STK’lardan Medeni ve Siyasal Haklar Hakkında Ortak Açıklama
9 Nisan 2020
Sivil toplumdan devletlere çağrı: Bu işte beraberiz, COVID-19 ile mücadele ederken insan haklarını ihlal etmeyin.
Devletler COVID-19’un yayılımını engellemek için olağanüstü önlemler alırken, pek çok Devletin yaşam hakkı, sağlık hakkı ve diğer insan haklarının yanısıra nüfuslarının refahını etkili bir şekilde korumak ve COVID-19’un yayılımını kontrol altına almak için iyi niyetli çabalar sarfettiklerini görüyoruz. Ne var ki Devletleri, bu önlemleri hukukun üstünlüğü ve insan haklarının yasal korunması bağlamında uygulamaya davet ediyoruz: COVID-19’a karşı alınan bütün tedbirler kanıta dayalı, yasal, halk sağlığını korumak için gerekli, ayrımcılık yapmayan, süre kısıtlı ve orantılı olmalıdır.
COVID-19’a karşı alınacak bütün önlemlerin birbiriyle kesişen insan onuruna saygı, kişi bağımsızlığı ve özerkliği, ayrımcılık yasağı ve eşitlik, farklılıklara ve kapsayıcılığa saygı ilkelerine derinden bağlı olması gerekir. Her müdahale uluslararası olağanüstü hâl mevzuatı standartlarına uygun olmalı, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına saygıya sağlam bir şekilde dayanmalıdır. Olağandışı önlemler, halk sağlığına karşı yakın tehdide müdahale edilmesini hedefledikleri sürece ve yalnızca bu tip bir tehdide karşı gerekli ve orantılı şekilde alınmaları hâlinde sadece istisnai şartlarda meşrudur.
Bugüne kadar dünya çapında 1.400.000’den fazla doğrulanmış COVID-19 vakası tespit edilmiştir. Devletler tarafından uygulamaya koyulan önlemler pandeminin izleyeceği yolu belirlediği için önümüzdeki birkaç hafta büyük önem arz etmektedir. Kaynaklar şiddetli baskıyla karşılaşacak, Devletleri ve bütün bir nüfusu muazzam bir baskı altına alacak daha fazla personel ve koruyucu ekipman kıtlığı yaşanabilecektir. Bazı ülkelerde vaka sayısı artabilecek, bu da daha katı önlemlerin uygulanmasına yol açacaktır. Ancak, dünyanın herbir yanında hükümetlerin karşı karşıya olduğu zorluklara rağmen pandemiyle mücadelede yalnızca sivil alanı kısıtlamak için mazeret olarak kullanılan veya COVID-19’un halk sağlığına karşı oluşturduğu özgül tehditler bakımından gerekli veya orantılı olmayan her adım uluslararası insan hakları hukukuna aykırıdır.
Devletlerin ifade özgürlüğü ile bilgiye erişim hakkı da dahil olmak üzere temel haklar konusunda olağanüstü yetkilere ve gereksiz kısıtlamalara başvurmalarından özellikle kaygılıyız. Bütün dünyada gazeteciler, savunucular ve başka bağımsız veya eleştirel sesler ülkelerindeki durumun ulaştığı boyutlar hakkında veya pandemiye karşı alınan önlemler hakkında yüksek sesle konuştukları için cezalandırılıyorlar; bu ülkeler arasında Tacikistan, Nijer, Mısır, Tayland , Suudi Arabistan, El Salvador, Bangladeş ve Çin bulunuyor. Yine içlerinde Macaristan , Ermenistan, Azerbaycan ve Filipinler ’in bulunduğu bazı ülkelerde hükümetler temel hakları kısıtlayan yasal önlemler alıyor. Hong Kong ’da olduğu gibi bazı hükümetler de barışçıl toplantıları bastırmak için yetkilerini kötüye kullanıyor.
İçlerinde Hindistan, Myanmar ve Bangladeş ’in bulunduğu bazı ülkelerde hükümetler, pek çok insanın kendilerini virüse karşı nasıl korumaları gerektiğine ilişkin hayati bilgilere ulaşmasını engelleyen İnternet kısıtlamaları ve kapatmaları uyguladı. Bu kısıtlamalar aynı zamanda fiziksel mesafe uygulayabilmek için uzaktan çalışan ve sayıları gittikçe artan insanı da olumsuz etkiliyor.
COVID-19’un yayılımını kontrol altına alma çabaları çerçevesinde bilgiye erişim hayati önem taşımaktadır. Hükümetlerin alınan önemli kararlar, coğrafi olarak ayrıştırılmış vaka sayısı, kullanılabilir ekipman ve malzeme, net tavsiyeler gibi pandemiye ilişkin kilit bilgileri paylaşması gerekir ve diğer önemli bilgiler de ortaya çıktığı anda ileriye etki edecek şekilde sunulmalıdır. Bilgiler, Özbekistan ’da olduğu gibi sadece bazı seçkin hükümet yetkilileri veya başka aracılara değil bütün kişilerle yaygın bir şekilde paylaşılmalıdır. Bu şekilde bireylerin, toplulukların ve sağlık çalışanlarının doğru bilgiyle hareket edebilmesi güvence altına alınmış olur.
En savunmasız topluluklar arasında hapishane, mülteci kampları ve diğer tutma merkezlerinde olduğu üzere fazla kalabalık ve temiz su ile uygun temizlik gibi temel hijyen olanaklarına erişimi olmayanlar bulunmaktadır. Buralardaki kişilerin internete erişimi olmayabilir ki bu da kendilerini virüse karşı nasıl korumaları gerektiğine ilişkin mevcut bilgilere ulaşmalarını zorlaştırmaktadır.
İçlerinde Meksika ve Yunanistan ’ın da bulunduğu ülkelerdeki tutma merkezlerindeki mülteciler , uygun hijyen malzemesine erişimleri olmaksızın aşırı kalabalık nedeniyle fiziksel mesafe uygulamanın imkânsız olduğu son derece zor şartlar altında yaşamaktadırlar. 1 Mart 2020 tarihinden bu yana Yunanistan’a ulaşan mültecilerin sığınmaya erişimleri sistematik olarak engellenmektedir. Halkın geri kalanıyla eşit şartlarda koruyucu sağlık hizmeti ve sosyal güvenlik de dahil olmak üzere sığınmacıların sağlık hizmetlerine erişimini güvence altına almak için başvuruları derdest olacak şekilde sığınmacıları geçici olarak düzenli hâle getiren Portekiz gibi Devletleri takdirle karşılıyoruz.
Eviçi şiddetle veya tehlikesiyle karşı karşıya olan kadınlar ve çocuklar tacizci bir partner veya akraba ile tehlikeli durumlarda kalmak zorunda olabilirler. Aynı zamanda sığınma evleri de halk sağlığına yönelik önlemlerden etkilendikleri ve cezai işlem kaynakları başka yerlere aktarıldığı için destek hizmetleri ile güvenli yerlere erişim de azalmış olabilir.
İçlerinde Fransa ’nın da olduğu bazı ülkelerin hükümetlerinin BM Engellilerin Haklarına İlişin Sözleşme’de belirtilen hakları ihlal eder ve engellilere COVID-19 bulaşmasını kolaylaştıracak şekilde engelli bireyleri kurumlarda kapalı tutmaları nedeniyle kaygılıyız.
Kolombiya’ da da olduğu gibi insan hakları savunucularına yönelik ulusal koruma mekanizmalarında yaşanan aksamalardan ve Brezilya ’da temas kurulmamış yerli grupları korumaya yönelik normların zayıflatılması ve yaşadıkları bölgelerden tahliye edilmelerini amaçlayan girişimlerden kaygılıyız.
İçlerinde Peru, Uganda ve Kolombiya ’nın da bulunduğu ülkelerde LGBT+ bireylerin insan haklarının ihlal edilmesine yol açan kısıtlamalar getiren hükümetlerden kaygılıyız. Hükümetlerin uyguladıkları politikaların dışlayıcı olmadığını ve bütün kamu görevlilerinin LGBT+ hakları konusunda eğitim almalarını güvence altına almaları gerekmektedir.
Bazı ülkeler pandeminin yayılımını kontrol altına alma girişimleri çerçevesinde mahpusları serbest bırakmıştır. Tutma birimleri ve hapishaneler yüksek risk taşıyan yerler olduğu için bu girişimlerin takdir edilmesi gerekir. İçlerinde Mısır, Bahreyn, Kuveyt, İran, İsrail, Libya, Fas, Suriye, Türkiye, Hindistan ve BAE ’nin olduğu ülkelere, tahliye edilenlere insan hakları savunucularını, barışçıl gösterilere katılanları ve siyasi mahpusları da eklemeleri çağrısında bulunuyoruz; bu kişilerin hâlihazırda tutuklanmamış olmaları gerekirdi.
İnsanların özel hayat ları pahasına hareketlerini yakından izlemek ve takip etmeye yönelik dünya çapında gittikçe artan devlet uygulamalarından ayrıca kaygılıyız. Virüsü kontrol altına alma çabaları, ihlallere yol açan yeni bir son derece genişletilmiş dijital gözetim sistemleri çağı açmak için kılıf olarak kullanılmamalıdır. İsrail ve Tayvan teknolojik gözetimin bu bağlamda nasıl kullanıldığının ve kati bir şekilde tanımlanmadıkları ve sınırlandırılmadıkları sürece bu tip önlemlerin etkisinin nasıl orantısız olabileceğinin dikkate değer örneklerini oluşturmaktadır.
COVID-19’un getirdiği emsalsiz zorluklar aynı zamanda Devletlere ve sivil toplum örgütlerine virüsü yenmek için birlikte çalışma fırsatı da sunmaktadır.
Güçlü bir denetim ve şeffaflık olmadan alınan önlemlerin daha az etkili olacağına ilişkin riskler bulunduğu için Devletleri şeffaflık ve hesap verebilirliğe davet ediyoruz. Devletlere özellikle şu çağrılarda bulunuyoruz:
İmzacı Kurumlar: