Sultanlara Yaraşır Bir Düğün

Aile…

İnsanın, kendisinde huzur bulduğu eşiyle yaşadığı mekân…

İnsanı yüklerinden kurtaran, kirlerinden arındıran, temiz kalmasını sağlayan ortam…

Tuva Vadisi gibi ayakkabıları çıkarıp girdiğimiz, içerisinde Rabbimizle hasbihal ettiğimiz en rahat yer…

Huzurun, muhabbetin, neşenin mekânı… Ancak bütün bunları bulamazsak da huzursuzluğun, zulmetin ve hüznün…

Bir aile kolay oluşmuyor. Bir evin yiğidi genç erkek ve bir evin ciğerparesi, kınalı kuzusu genç kız kendi evlerinden çıkıp hiç yaşamadıkları bir hayata kapı aralıyorlar. Hatta o kapıdan, “iyi günde, kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta” geri dönmemek üzere giriyorlar. Herkes için büyük bir imtihan başlıyor. Her gün evde kahvaltı hazırlayan o kız gitmiş artık. Faturaları ödeyen, alışverişe koşan genç adam da yok büyük ihtimalle. Sofralarda birer kişi eksik… Kalplerde dolu dolu hüzün… İkisi de artık başka bir evde, kendi başlarına…

Sonrasında neler olacağını yıllar gösterecek. Davranışların ve huyların etkisi, çevrenin etkisi, aile içindeki hoşgörü düzeyi bu göstermede etkili olacak. Peki bu aileye giriş merasimi olan düğünlerimiz ne durumda?

En basit bir sınava girerken bile ne kadar çalışmış olursak olalım dualar ederiz. Sınavdan önce zihnimizi meşgul edecek ve bizi hedefimizden uzaklaştıracak her şeyden uzak dururuz. Bize iyi gelecek aktivitelerle kendimizi motive etmeye çalışırız. Hele de girilecek olan sınav zorsa, daha bir dikkat ederiz her şeyimize… Zararlı kişilerden, zararlı yiyecek içeceklerden azami derecede sakınırız. Bizi rahatsız edecek giysi de dahil her şeye mesafeli davranırız.

Her şeye karşı teyakkuzda oluruz. Her an dışımızdan değilse de içimizden dualar ederiz. Peki yuva kurmak, bir ailenin asıl ferdi olmak az bir sınav mıdır ki düğünlerimiz yahut kına gecelerimiz bu hassasiyetlerden uzak kalsın?

Müslümanın düğünü de her şeyinde olduğu gibi Allah rızası için olmalıdır. Zaten evlilik, Allah için yapılacak en güzel işlerdendir. Halis bir niyetle yapılan evlilik, her an sevap işlemek demektir. Niyeti halis olanın, gayesi Allah rızası olanın evliliği ibadet hükmüne geçer. Zira evlilik sünnettir ve Efendimiz(ASV): “Evleniniz, çoğalınız…” buyurmuştur.

“Çoğalınız.” sözünü sadece çocuk sahibi olarak algılamamak gerek. Zira evlenen zaten çoğalmıştır. Hadis-i şerifin devamında “Ben kıyamet gününde sizin çokluğunuzla övüneceğim.” buyrulur. Evet, evlendik ve Müslümanlar bir aile daha kazandı. Çocuğu olursa da ne âlâ…

Halis niyet ve sünnete ittiba önemli… Evliliklerin bile amacından saptığı şu dönemde Allah rızası için evlenenlere o kadar ihtiyaç var ki…

Halis niyetle evleneceğiz de düğünümüz şeytan işi mi olacak? Hayır. Elbette şeytan bize uç noktada haram işletmez ancak birtakım hurafeleri yapmamız için üzerimize sevdiklerimizi, arkadaşlarımızı gönderir. Gelin ayakkabısının altına yazı yazılması, gelinin tesettüre uymayan şekilde giyinmesi gibi…

Düğün, insanın eski evinden kopmak üzere olduğu en son anlardır. Düğünde heyecan, korku, sevinç, hüzün her ne hissediyorsak had safhadadır. Hal böyle iken kına geceleri ve düğünler olabildiğince maneviyatla geçmelidir.

Hurafe, batıl ve bidatle başlanan bir aile hayatından çok bir hayır beklememeli… Edepsizlikle başlanan hiçbir yoldan, hiçbir işten ve davranıştan hayır gelmemiştir. Bizler her zaman edebin, iffetin, tevazu ve vakarın temsilcileri olmalıyız.

Kına gecesinde gelini ve annesini ağlatmakla elimize bir şey geçmez. Ancak o geceyi dualarla, salavat ve ilahilerle, evlilik üzerine sohbetler, skeçler ve helal ikramlarla geçirsek herkes için daha faydalı olur.
İslami kesimin düğünlerinde son dönemlerde ciddi bir yozlaşma mevcut. Özellikle tarihi dizilerdeki sultanların gerdanı açık giyinmeleri örnek alınarak gelinlik yahut düğün elbiselerinde tesettür adı altında türlü kılıklara girilmektedir. Sultanlara yaraşır bir düğün ancak Rabbin rızası gözetilerek olur.

Tesettür, saç örtüsü değildir. Salt başörtüsü de değildir. Tesettür, başlarla birlikte omuzu örten örtünün ardındaki vakarlı ve edepli duruştur. Düğününde, en kargaşalı, en heyecanlı gününde Rabbini unutmayanı Rabbi de sıkıntılı zamanlarında elbette unutmayacaktır.

Düğününü İslam’a uygun yapanlar şu durumu yaşamıştır: Düğününüz oluyor, herkes halay çekiyor, eğleniyor; siz bir şaşkınlık içinde ne olup bittiğine bakıyorsunuz. Hayal aleminde gibi kendinizi o aleme yerleştirmeye çalışıyorsunuz. Ancak ne zaman ki gelin ve damat için eller semaya kalkıyor ve dua edilmeye başlanıyor; işte o zaman “Oh, çok şükür! Sıra bana geldi.” diyorsunuz. Çünkü o gün en çok duaya, huzura, dinginliğe ihtiyacınız var. “Her şey bir dursa, herkes bir sussa da yüreğimden geçen duaların sesini duysam…” dediğiniz bir zaman dilimidir düğünler…

Evleneceklere notlar:

• Siz evlilik yoluna Allah için girin ki Allah size o yolu kolaylaştırsın ve sizi rızasına ulaştırsın.

• Yine evliliği Allah rızası için yapın ki her anınız ibadet hükmüne geçsin.

• Düğünlerinizde maneviyatı önceleyin. Maneviyatınızı kaçıracak her hareket ve işten, sizi ve başkalarını günaha sokacak davranışlardan uzak durun. Düğünleriniz sizin veya başkalarının Allah’a şirk koştuğu bir ortam olmasın –Allah muhafaza-.

• Düğünlerinize zenginler kadar fakirleri de çağırın ki karnı doyan bir muhtacın duası, zenginin getirdiği altından daha bereketli olabilir.

• Evliliklerde kız tarafı olarak eşya konusunda, erkek tarafı olarak da kurallar ve yaşam tarzları konusunda birbirinize orantısız güç kullanmayın.

• Annelerin “çok altın isteyen kızın daha değerli olacağı” konusundaki görüşleri kesin bir bilgi değildir. Bu konuda da Allah’ın rızasını her şeyin önünde tutalım. Böyle olursa Allah bizi Hacer annemiz gibi çöle bile bıraktırsa, ayaklarımızın altından zemzem akıtır.

Yaşamımız, ölümümüz, düğünümüz, aile hayatımız hep Allah için olsun. Selam ve dua ile…

Sezgin Özbay / Nisanur Dergisi