Takvimler Tutuştu 15 Temmuz’da

“Vatan bir milletin evidir.” der Ahmet Mithat Efendi. 15 Temmuz gecesi darbeci hainler evimizi başımıza yıkmaya kalktılar, müsaade etmedik. Namusumuzu, izzetimizi, iffetimizi, onur ve haysiyetimizi korumak için direndik.  Zillet ve esaret altında yaşamaktansa şerefimizle adam gibi ölmeyi tercih ettik. Vatan bizim sevdamızdı. Âşık maşukunun uğrunda ölmeyi göze alamıyorsa ona hakikatte âşık denmez. Tutkuların en yücesi olan aşk, uğrunda ölünebilecekse aşktır. O gece evlerinden çıkanlar, uğrunda ölmeye yemin ettikleri bir aşkla Hakk’a eriştiler.

Anadolu bizim gönül coğrafyamızdır. Acı tatlı hatıralarımıza bu topraklar şahittir.  Biz dünya vatandaşı değiliz. Bu topraklardan başka gidecek evimiz, barkımız ve yurdumuz yoktur bizim. Bin yıldır bu toprakları ekip biçmişiz. Bu aziz coğrafya için Çanakkale’de, Sakarya’da, ve Dumlupınar’da seve seve ölmüşüz. Bu topraklarda ağlamış, bu topraklarda gülmüşüz.

Ceddimiz “Her şeyde bir hayır vardır” der. Böylece hayata bardağın dolu tarafından bakarlar. Bazen zahire göre hükmetmek bizi yanlışa götürür. Zira Rabbim an gelir şerlerden hayırlı neticeler çıkarır. İçimizde çöreklenen zalimlerin kalkışması buna en güzel örnektir. Çünkü 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü bir milletin dirilişine vesile olmuştur.  Unuttuğumuz birlik ve beraberlik mefhumunu bu vesileyle bir kere deha hatırlama imkânı bulmuşuz.

Tarih boyunca millet olarak saldıran değil, hep savunan olmuşuz. Bize bulaşmayanlara biz de bulaşmamışız. Fakat söz konusu vatan olunca her şeyi teferruat olarak görmüşüz. Yurdumuzu işgal etmek isteyenlerin karşısında duvar olmuşuz. Çünkü biz Rabbimizin şu emrini kendimize şiar ve baş tacı etmişiz: “Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”(Bakara 216)

15 Temmuz kalkışmasının ruhumuzdaki izleri öyle kolay silinir cinsten değil. Aradan yıllar geçse de hep taze kalacak acılarımız. Yaralarımız hiçbir zaman kabuk bağlamayacak. Çünkü bu ihanet öyle bilindiği gibi basit ve kabul edilebilir bir ihanet değil.

15 Temmuz gecesi, Osmanlı’nın bakiyesi olan Türkiye’nin adeta Kerbelâ’sı mesabesindedir. O gece binlerce bağrı yaralı Hüseyin, zalim Yezid’in beslemelerinin tehdit ve alçakça saldırılarına rağmen kanının son damlasına kadar mücadele ederek vatanını korudu. Yıllarca içimizde beslediğimiz, zulümde sınır tanımayan Yezidler o gece deşifre oldu. Onlar ki yıllarca bizden görünüp bize karşı bilendiler. Birikmiş kin ve nefretlerini o gece kustular.

15 Temmuz ümmetin umudu ve gözbebeği olan bir milletin yeniden ve daha güçlü bir şekilde varoluşunun milâdıdır; millet şuurunun hafızalarda dirilişidir. Kökü dışarıda, gövdesi içeride olan işbirlikçilerin derdest edildiği kutlu bir zaman dilimidir. Türkiye’yi esaret zinciriyle bağlamak isteyenlere inen Osmanlı tokadıdır. Titreyip kendimize dönme vaktidir.

15 Temmuz direnişi bir milletin çelikleşmiş iradesinin dışavurumudur. Devlete bağlılığın, vatan sevgisinin, İslâm kardeşliğinin, dayanışmanın, Hakk’a ve hakikate kutlu davetin, fedakârlığın, delikanlı duruşun ve en zor zamanlarda bile umudun remzidir.

15 Temmuz deyip de geçmemeli. Cumhuriyet tarihinin dönüm noktasıdır bu karanlık gece. Adeta takvimler tutuştu 15 Temmuz’da. O gece sadece bir grupla değil, her fırsatta bize cephe alan bütün dünyayla savaştık. Acının özgül ağırlığı yer çekimine direndi. Bir öldük bin dirildik hürriyet meydanlarında.  Vatan sevgisini sözde değil, özde yaşadık. Vatan namustu bizim için. Namusumuza göz dikenlere hadlerini bildirdik. Hainler o gece dersini aldı.

15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece, milletimiz bütün fertleriyle çetin bir imtihan verdi. 16 Temmuz’da gün sabaha kavuştuğunda yüreklerde bir inşirah neşvesi hasıl oldu. Ümmetin dua kalkanıyla korunan İslâm’ın son büyük kalesi çok şükür felâha kavuştu. Ufuktan doğan güneş bir kere daha umudu taşıdı evlerimize. Millet, ölümü kuşanan kahramanlar sayesinde öz yurdunda garip, öz vatanında parya olmaktan kurtuldu. Ölümü öldüren 248 yiğit son Kurtuluş Savaşı’nda bize bir huzur ve sükûn beldesi bahşederek sonsuzluğa göçtü. Bu rakamın on katı kadar gazimiz de hıyanet mahfillerinin o izmihlâl gecesinde vatan için canını ortaya koydu. Allah hepsinden ebeden binlerce kez razı olsun.

Neticede hain 15 Temmuz kalkışması millet olma şuurumuzu bilerken, enaniyetimizi de törpüledi. Farklılıklarımızı zenginliğimiz saymamız gerektiğini, bunlara takılıp kalmadan her zaman bir ve beraber olmamızın ehemmiyetini anladık. O gece Üstad Necip Fazıl’ın deyimiyle bütün dünyaya meydan okurcasına hep bir ağızdan şöyle haykırdık: “Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes! /Ey kahpe rüzgâr, artık ne yandan esersen es!”