Taşınır satış sözleşmesinde, satıcı alıcıya karşı satılanın ayıplarından dolayı sorumludur. Satıcının ayıptan sorumlu tutulabilmesi için alıcının gözden geçirme ve bildirim külfetini yerine getirmesi gerekir. Söz konusu külfetler, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 223 hükmünde ve tacirler arasındaki ticari satış sözleşmeleri bakımından 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 23/I – b. (c) hükmünde belirlenmiştir.
Türk Borçlar Kanunu Madde 219’da ‘ ’Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.’’ Demektedir.
Ayıptan sorumluluk, satıcının kusurundan bağımsız olarak kanundan doğan bir borç niteliği taşır. Satıcının ayıbın varlığından haberdar olması aranmaz. Ayıbın varlığına ilişkin ispat yükü ise alıcı üzerindedir. Satıcının satılanın ayıpları nedeniyle sorumluluğuna gidebilmesi için satış konusu malın alıcıya teslim edilmiş olması; alıcının, satılanı işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmesi (muayene) ve bunun neticesinde ayıbın varlığını tespit etmesi halinde bunları satıcıya bildirmesi (ihbar) gerekir. Aksi halde, kural olarak alıcının satılanı kabul ettiği sonucu ortaya çıkar. Ancak satıcının ağır kusurlu olması veya satıcılığın meslek edinildiği hallerde külfetlerin yerine getirilmemesi ayıptan sorumluluğa gidilmesine engel teşkil etmez (TBK m. 225).
Tacirler arasındaki satış sözleşmeleri bakımından ise TTK m. 23/I-b. (c) ile “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” hükmü tayin edilmiştir.
Açık ayıp, usulüne uygun bir gözden geçirme ile tespit edilmesi mümkün olan ayıplardır. Satılandaki gizli ayıplar ise bu şekilde olağan bir gözden geçirme ile tespit edilemeyecek ayıplardır. Gözden geçirmenin kapsam, yoğunluk ve usulü, satılanın niteliğine, ticari ve yerel örf-adete ve ilgili çevredeki olağan uygulamaya göre belirlenir. Alıcı, gözden geçirmeyi bizzat yapmak zorunda değildir. Ayıbın bildirilmesi halinde alıcı, bildirimde satılandaki ayıpları somut olarak belirtmelidir. Bu kapsamda, satılanın ayıpları belirtilerek, bu haliyle satılanın kabul edilmediği açıklanmalıdır. Ayıp bildiriminin geçerliliği ise şekil şartına tabi değildir; yazılı şekilde yapılması ispat kolaylığı sağlar. Bildirim külfetinin içerik olarak ve zamanında yerine getirildiğine ilişkin ispat yükü alıcı üzerindedir. İspat, her türlü delille gerçekleştirilebilir.
TKHK m. 10/I-II ile “Teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların, teslim tarihinde var olduğu kabul edilir. Bu durumda malın ayıplı olmadığının ispatı satıcıya aittir. Bu karine, malın veya ayıbın niteliği ile bağdaşmıyor ise uygulanmaz. Tüketicinin, sözleşmenin kurulduğu tarihte ayıptan haberdar olduğu veya haberdar olmasının kendisinden beklendiği hâllerde, sözleşmeye aykırılık söz konusu olmaz. Bunların dışındaki ayıplara karşı tüketicinin seçimlik hakları saklıdır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Kanun kapsamında tüketici, satılanın ayıpları nedeniyle süreye bağlı mahiyette bir gözden geçirme ve bildirim külfetini yerine getirmiş olması gerekmeksizin zamanaşımı süresi içerisinde TKHK m. 11 hükmünde belirlenen seçimlik haklarını kullanabilmek imkanına sahip kılınmıştır. TKHK m. 12/I uyarınca, zamanaşımı süresi iki yıldır. Diğer yandan, TKHK m. 10/II hükmü uyarınca, tüketicinin, sözleşmenin kurulduğu tarihte kendisine bildirilen ayıptan haberdar olduğu veya makul olarak haberdar olmasının kendisinden beklendiği hallerde, satıcının ayıptan sorumlu tutulması mümkün olmaz.
TBK madde 225 hükmünde, “Ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamaz. Satıcılığı meslek edinmiş kişilerin bilmesi gereken ayıplar bakımından da aynı hüküm geçerlidir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Buna göre, satıcının ağır kusurlu olması halinde ve satıcılığı meslek edinmiş kişilerin bilmesi gereken ayıplar bakımından bildirim külfetinin zamanında yerine getirilmediğinin ileri sürülmesi suretiyle sorumluluktan kurtulmak mümkün değildir.
Sonuç olarak, alıcının satılanı gözden geçirme ve ayıpları bildirme külfetinin yerine getirilmesi bakımından, TBK ve TTK hükümleri ile buna ilişkin hüküm öngörülmeyen TKHK kapsamında değerlendirme yapılmalıdır. Bu bakımdan, alıcının külfetleri yerine getirilmesine ilişkin sürenin belirlenmesi de taraflar arasındaki satış sözleşmesinin hangi kanun kapsamında olduğunun tayin edilerek çözümlenmesi gereken hukuki bir süreçtir.