İçindekiler
Sosyal gerçekçilik, sosyalist bir dünya görüşüne dayanan edebi bir harekettir. Bu akım, toplumu sosyal sınıflar arasındaki bir çatışma alanı olarak görmektedir. Amacı, söz konusu sınıf mücadelesini ve bu çatışmanın toplumda yarattığı etkileri ve sorunları yansıtmak ve bu sorunların çözümünü sosyalist bir çizgide göstermektir. Bu bakımdan toplumcu gerçekçilik sanat toplum için sanat ilkesine bağlı olarak edebiyata eğitici bir işlev yükler. Rus Edebiyatında Maksim Gorki, Mihail Şolohov; Amerikan edebiyatında Jack London, John Steinbeck (Con Şaynbek) bu akımın başlıca temsilcileridir.
toplumcu gerçekçi Türk edebiyatı anlayışıyla çalışan sanatçılar; kırdan kente göçten kaynaklanan sorunlar; Büyük şehirlerde yaşayan işçi ve emekçilerin yaşam mücadelelerini tartıştılar. Nazım Hikmet, Ercomment Behzat Lav, Saderi Ertem, Sabahattin Ali, Rasat Enis Aygın, Kemal Tahir, Orhan Kemal, Fakir Baykurt, Kemal Belpasar, Samim Kocaköz toplumcu gerçekçiliğin Türk edebiyatındaki başlıca temsilcileridir.
Toplumcu gerçekçilik akımını benimseyen yazarlardan biri olan Samim Kocagöz, eserlerinde sorunları ve toplumsal olguları bu akımın özelliklerine göre ele almıştır. Yazar, The Death of the Big Ox adlı öyküsünde olgusal notlara yer verir:
Toplumcu gerçekçi anlayışa göre yazılan romanlar, gözlemci ve olgusal bir anlatıma dayanır. Toplumcu gerçekçi sanatçılar eserlerinde Anadolu insanının yaşam tarzını, kültürel birikimini, inançlarını, toprak ve hayvanlarla mücadelesini gerçekçi bir bakış açısıyla kaleme almıştır. Ayrıca sosyal, kültürel ve ekonomik sorunlarına değindiler.
1930’lardan itibaren Türk edebiyatında kendini göstermeye başlayan toplumcu gerçekçilik, Sadri Ertem, Simim Kocaköz, Kemal Balpasar, Raşat Anis ve Sabahattin Ali’nin romanlarıyla gelişmeye başladı.
Mahmud Makal, Samim Kocaguz, Fakir Baykurt, Talip Abaydin, Kemal Belpasar, Abbas Sayar, Dursun Akçam, Yaşar Kemal, Ncati Komali gibi anlatıcılarımız 1950’lerden itibaren doğrudan köye yönelerek köy ve köylüyü anlatımlarına aktarmışlardır. Açıkça. Kişisel gözlemlerine dayanarak. Aynı dönemde Türkiye’de yaşanan toplumsal ve siyasal değişimlerin kentli nüfus üzerindeki etkilerini yansıtan romanlar yazılmaya başlandı. Kentleşme ve sanayileşmenin aile ve birey üzerindeki yıkıcı etkileri, özellikle köyden kente göçün yol açtığı toplumsal ve ekonomik sorunlar ve insan ilişkilerindeki kopukluk güçlü bir betimlemeyle okuyucuya sunuluyor.
Orhan Kemal, Kemal Tahir, Orhan Hançerlioğlu, Rıfat Ilgaz, Aziz Nesin, Halikarnas Sayad vb. Sanatçılar bu anlayışla çeşitli konularda romanlar yazmışlardır. 1960’lardan itibaren Toplumcu Gerçekçiler ideolojik bir yönelim edinerek eserler üretmeye devam ettiler. Toplumcu gerçekçi romanlarda görülen bazı ortak özellikler şunlardır:
• Toplum tarafından takip edilen bir sanat anlayışı. Sanatçılar romanı toplumu aydınlatmak, toplumsal sorunların nedenlerini ortaya çıkarmak ve çözüm bulmak için bir araç olarak görmüşlerdir.
• Romanlarda gerçekçilik ve doğallık etkileri görülür.
• Köy-kasaba-kasaba üçgeninde ülke gerçekleri eleştirel bir bakış açısıyla anlatılır.
• Toplumsal çatışmaların bir parçası olarak romanlarda ana karakter Anadolu insanıdır.
• Çalışmalarda güçlü gözlemsel imgeler oluşturulmuştur. Kahramanların yaşadığı yerler ve yaşadıkları ruh hali gerçekçi manzaralarla anlatılıyor.
• Romanlarda genellikle yerel söyleyişle sade bir dil kullanılır.
Cumhuriyetin ilk yıllarında bazı şairler sosyalist eğilimleri temel alan bir anlayışla şiirler yazmışlardır. Türk şiirinde 1920’lerden itibaren Nazım Hikmet’in önderliğinde halkın sorunlarını sosyalist ideoloji yaklaşımıyla ele almaya çalışan akıma sosyalist akım denir. Toplumcu gerçekçi şiir olarak da adlandırılan bu doğrultuda, milli mücadele sonrasında ülkenin sosyal ve ekonomik koşullarının maruz kaldığı ekmek mücadelesi, eğitimsizlik, feodal ve siyasi baskı, sömürü ve eşitsizlik gibi sorunlar işlenir. şiirlerle ifade edilmiştir. Sanatı ideolojilerinde bir araç haline getiren ve estetik kaygıları görmezden gelen sosyalist eğilim eleştirildi. ikincisi. Dünya Savaşı sonrasında gelişen siyasi şartlar neticesinde Atilla İlhan, Ahmed Aref, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Enver Gökçe, Aref Demar gibi şairler bu akımın etkisinde eserler vermişlerdir. Şiirlerde ağırlıklı olarak emperyalizme karşıtlık, özgürlük, barış ve yoksulluk temaları işlenmiştir. Şiirin biçimsel özellikleri göz ardı edilir. şiirde serbest nazım ve ahenk tercih edilir; Ses, kelime tekrarı, ses akışı gibi yöntemlerle sağlanır.
Toplumcu gerçekçi şiir, Türk edebiyatında 1930’lardan itibaren Nazım Hikmet’in etkisiyle yayılan şiir anlayışıdır. XX. Yüzyılın başından itibaren dünyanın tanık olduğu toplumsal olaylar toplumcu gerçekçilik sanat akımının çıkış noktasıdır. Toplumun sorunlarına odaklanan, sorunları gerçekçi ve eleştirel bir gözle anlatan toplumcu şairler, şiirlerini çoğunlukla büyük ölçülerde yazmışlardır. Bu şairler zaman zaman kafiye kullansalar da şiirde biçim anlayışını reddetmişler, biçimden çok muhtevaya önem vermişlerdir.
Toplumcu gerçekçi şiirde toplumsal sorunlar, savaş karşıtlığı, barış özlemi, işçilerin ezilmesi, yoksulluk gibi konular işlenir. Sosyalist şairlerin ortak özelliği, toplumsal hayatı olduğu gibi yansıtmaları, başta işçi sınıfı olmak üzere yoksulların çektikleri sorunların kaynağına dikkat çekmeleri, adalet ve eşitlik üzerine kurulu bir dünya hayal etmeleridir. Nazem Hikmet, Rıfaat Ilgaz, Cahit Ergat, Suat Tashir, Umar Faruk Toprak, Atilla İlhan, Ahmed Arif, Arif Demar, Kan Yücel, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Kemal Özer, Gülten Akın başta olmak üzere günümüzde de etkileri devam eden gerçekçi toplumcu şiir anlayışı , ardından Ataol Behramoğlu gibi birçok şair geldi.
Nazım Hikmet Ran Sevinç Çokum
[wpcin-random-posts]