2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/1 hükmüne göre “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin istekler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği günden başlayarak iki yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.” denilmiştir, Aynı maddenin 2.fıkrasında ise, “Dava, cezayı gerektiren bir eylemden doğar ve ceza kanunu bu eylem için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre maddi tazminat istekleri için de geçerlidir.” hükmü yer almıştır. KTK m.109/2, 6098 sayılı TBK m.72/c.2 maddesine koşut bir hüküm içermektedir. Borçlar Yasası’nın anılan maddesine göre “Tazminat davası, ceza kanunları uyarınca daha uzun süreli zamanaşımına bağlı cezayı gerektiren bir eylemden doğmuş olursa kişisel davaya da o zamanaşımı uygulanır.”
a. Ölümlerde ve Bedensel Zararlarda
Trafik kazalarının (birkaç ayrık durum dışında) büyük bölümü, uzun süreli cezayı gerektiren suç niteliğinde eylemlerden kaynaklanmaktadır. Bu yüzden, genel kural olan, iki yıllık zamanaşımı süresi uygulanmayıp, KTK m.109/2 gereği 5237 sayılı TCK’nın 66. maddesi uyarınca zamanaşımı süreleri uygulanacaktır. İlgili hükme göre;
– Bir ölü dahi olsa zamanaşımı (15) yıldır. (m.85,66/d)
– Bir veya birden fazla yaralı varsa (8) yıldır. (m89,66/e)
Ancak aynı kazada hem ölü ve hem yaralı varsa, kazayı yapan kişiye tek ceza
uygulanacağından hem ölenler hem de yaralananlar için zamanaşımı (15) yıl olacaktır.
(m.66/d)
b. Maddi Hasarlarda
KTK 109/1 maddesine göre süre (2) yıl ise de eğer maddi hasarla birlikte ölüm ve yaralanmada varsa, uzamış ceza zamanaşımı süreleri maddi hasarlara da uygulanacaktır. Çünkü 109/2 hükmü açıktır. Ceza yasasındaki zamanaşımı sürelerinin uygulanabilmesi için zararın türü önemli olmayıp, eylemin ceza yasasına göre suç sayılması yeterlidir.
c. Manevi Tazminat İsteklerinde
Uzamış ceza zamanaşımı hükümleri manevi tazminat isteklerine de uygulanır. Her ne kadar manevi tazminat istekleri için, KTK m.90 hükmünde; “Manevi tazminat konularında Borçlar Yasası’nın haksız fiile ilişkin hükümleri uygulanır.” denilmiş ise de BK m.60/2 hükmü gereği ceza davası zamanaşımı süreleri, manevi tazminat hükümlerine de uygulanacaktır.
a. Trafik Kazalarında Zamanaşımı Tüm Sorumlulara Uygulanır
Ceza zamanaşımı sürelerinin uygulanmasında sürücü, işleten, sigortacı ayrımı yapılamaz; tüm sorumlular hakkında uygulanır. Çünkü Yasa’nın 85/son maddesine göre “işleteni sürücünün kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu” olduğunda ve Yasa’nın 91. maddesine göre sigortacı, işletenin sorumluluğunu belli bir miktara kadar üstlenmiş bulunduğundan tümü hakkında uzamış ceza zamanaşımı maddeleri uygulanır. [Çelik Ahmet Çelik, Trafik Kazalarında
Tazminat ve Sigorta Hukuk ve Ceza Sorumluluğu s.787-789]
b. Yargıtay Kararı Çerçevesinde Ceza Zamanaşımının Uygulanma Koşulları
Vurgulamakta yarar vardır ki, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. maddesinin ikinci fıkrasına göre, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebiyle açılacak davalarda uygulanabilmesi için, sadece eylemin “cezayı gerektiren fiilden” doğmuş olması gerekli ve yeterlidir. Diğer bir ifade ile tazminat davalarına daha uzun süreli ceza davasına ilişkin zamanaşımının uygulanması için fail hakkında bir ceza davası açılması; mahkûmiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı veya zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması aranmamaktadır. Sadece cezalandırılması kabil bir eylemin işlenmiş olması, bir diğer söyleyişle, haksız fiilin suç niteliğini taşıması yeterlidir.
Anılan madde uyarınca “eylemin” suç teşkil etmesi; cezai nitelik taşımasından hareketle mahkûmiyet veya takipsizlik kararı aranmaksızın ceza zamanaşımı uygulanacaktır. Bundan başka, işlenen eylemin, kovuşturulması şikâyete bağlı bir suç teşkil edip etmemesi de önemli değildir. Zira bu yön, ceza davasının açılabilmesinin bir şartıdır. Bu bakımdan şikâyet süresinin (mülga TCK. m. 108) geçirilmesinden ötürü ceza davasının açılamamış olması, bu davaya ilişkin zamanaşımı süresinin tazminat davasına uygulanmasına engel değildir. Belirtilmelidir ki 2918 sayılı KTK’nın 109 maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenleme ile ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebiyle açılacak davalar için de geçerli olabilmesi, sadece eylemin ceza kanunlarına göre suç sayılması koşuluna bağlanmıştır. Zira sonuçta; haksız eylemin cezayı gerektiren bir fiil teşkil etmesi durumunda o fiil için öngörülen ceza zamanaşımı süresi hukuk yargılamasında da uygulanacaktır. Ayrıca ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve işleten gibi diğer sorumlular arasında bir ayrım da yapılmamış; zamanaşımı süresinin hepsi için uygulanması öngörülmüştür.
[Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2017/1086 K: 2019/420]
Yapılan açıklamalar çerçevesinde, uygulamaya ilişkin somut bir örnekleme yapmak gerekirse
anılan Yargıtay kararına göre;
Yukarıda açıklanan ilkelerin ışığında somut olayda, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun varlığının sabit olduğundan, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 109. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca ceza zamanaşımının uygulanması gerekmektedir ve kazaya neden olan kişi hakkında ölümü nedeniyle bir ceza davasının açılmamış olması, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında uzamış ceza zamanaşımının uygulanmasına engel değildir.
Buna göre davacının desteğinin tam kusurlu şekilde neden olduğu ve kendisinin ölümü ile sonuçlanan trafik kazasının aynı zamanda 5237 sayılı TCK’nın 179. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen ve trafik güvenliğini tehlikeye sokma olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde bulunduğu; bu eylemle ilgili ceza davasının TCK’nın 66. maddesinin birinci paragrafının (e) bendi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu; 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli olduğu ve davanın olay tarihi üzerinden sekiz yıl geçmeden 17.07.2013 tarihinde açıldığı hususları dikkate alındığında somut olayda
zamanaşımının gerçekleşmediği açıktır.
Av. Şeyma Kutlutan