İnşaat Dünyası Dergisi Kahramanmaraş’taki 7,7 ve 7,6’lık depremler sonrası Mart-Nisan 2023 sayısında “Deprem Özel Sayısı” hazırladı. Sektör paydaşlarına ve bilim insanlarına depreme dirençli kentler ve binalar için görüş ve önerilerini sorduk. TUCSA Başkanı H. Yener Gür’eş, “Türkiye’de çelik yapıların avantaj ve yararları yeterince bilinmiyor. Modüler yapıların, betonarme yapılardan daha ekonomik olduğu da bilinmediği için henüz yeterli talep oluşmamaktadır” dedi.
“Deprem ülkelerinde çelik yapıların kullanımı artıyor. Türkiye’de ise konutların sadece %1,5-2’si çelik yapılardan oluşuyor” diyen TUCSA Başkanı H. Yener Gür’eş , “Türkiye’de çelik yapıların avantaj ve yararları yeterince bilinmiyor. Modüler yapıların, betonarme yapılardan daha ekonomik olduğu da bilinmediği için henüz yeterli talep oluşmamaktadır” dedi.
Soruyu doğrudan modüler yapılar üzerinden sordunuz ama izin verirseniz deprem bölgeleri için hayati önemi olan çelik yapıların halk arasında genellikle birbirine karıştırılan tiplerine kısaca değineceğim.
Yaşanan ve 100 binlerce binanın enkaza döndüğü depremde çelik yapılar deprem dirençli olduğunu kanıtlamıştır. Örneğin Hatay’daki Müze Otel, Steel Towers binaları, sosyal medyada dolaşan yıkılan binanın tek sağlam kalan çelik yangın merdiveni ve deprem bölgesindeki çelik yapıların yıkılmamış olması insan katkısının en aza indirildiği çelik yapıların güvenilirliğini göstermiştir.
Şantiyede inşa edilen yapılarda insan inisiyatifinin fazla olması riski artırmaktadır. Bu nedenle tüm gelişmiş ülkeler, endüstriyel yapı elemanlarına dönmüş, deprem ülkelerinde diğer bazı özellikleri de göz önüne alınarak çelik yapıların kullanımı, komşumuz İran dahil %50’nin üzerine çıkmıştır. Buna karşılık deprem kuşağında bulunan ülkemizde, konutların sadece %1,5-2’si, sanayi yapıları gibi üst yapılar dahil toplam yapıların %5-6’sı çelik ile inşa ediliyor.
Üyelerimizle koordineli olarak geliştirdiğimiz, yasal izinler alındığı takdirde toplayacağımız bağışlarla hayata geçirmeyi düşündüğümüz,1.200 bağımsız birimden oluşan (her katta 60 m 2 ’lik 4 daire bulunan üçer katlı) 100 bina projemiz üzerinde çalışıyoruz.
Modüler yapıların, dünya üzerinde en çok kullanıldığı yapı tipleri; konutlar, hastaneler (komple) ve okullar gibi kamu yapıları, otel, yurt, ofis gibi ticari yapılardır. Yetersiz zemin koşullarında dahi inşa edilebilen modüler yapıların diğer bir avantajı da fonksiyon dönüştürmesi ve mekan değişikliği yapılabilmesidir.
Deprem olduğu gün saat 10:48’de AFAD’a desteğe hazır olduğumuzu bildirilmiş, 15 Şubat’ta da daha önce yapmış olduğumuz değerlendirmeler sonucunda bugün için Türkiye’nin yıllık 3,5 milyon m 2 (80 m 2 ’lik 43.750 konut) modüler ve hafif çelik yapı (komple) ve çelik taşıyıcı sistemli 31.250 (80 m 2 ’lik) konut veya muadili yapma kapasitesine sahip olduğu ve bu kapasitenin talep doğrultusunda süratle artırılabileceği bilgisi sunuldu.
İlgili Bakanlıklar ve OSTİM Yönetimi ile çelik projelerin kontrolleri, çelik yapı üreteceklerin imalat yeterliliklerinin belgelendirilmesi, şartnamelerin ve özellikle çelik yapıların kalite kontrol esaslarının belirlenmesi konusunda verebileceğimiz destekler için koordinasyonlarımız sürüyor.
Son deprem gösterdi ki, beton yapılar malzeme kötü olduğundan değil insan inisiyatifine çok yer verildiği için yüz binlerce yıkım yaşandı. Buna karşılık çelik yapılar fabrika şartlarında daha yoğun bir kalite kontrol altında imal edilmiş endüstri ürünü olduklarından depremde ayakta kalmayı başardı. Bunun yanında çelik yapıların diğer özelliklerine de kısaca değinecek olursak;
Hafiflik: Bir binanın hafif olmasının iki temel avantajı var: Birincisi deprem etkime kuvvetinin, ikincisi ise zemine gelen yükün azalmasıdır.
Homojen Yapı: Çelik izotrop bir malzemedir, yapı elemanlarının her noktasında aynı mukavemeti sağlar.
Süneklik: Çeliğin diğer taşıyıcı sistem malzemelerine oranla daha sünek olması, diğer bir deyişle sünme veya eğilip bükülme kabiliyetinin olması, malzemenin kırılganlığını da aynı oranda azaltmakta, sisteme esneklik kazandırmaktadır. Sünekliğin getirdiği bir avantaj da malzeme deforme olurken, depremin etkime kuvvetini soğurması veya yutmasıdır. Böylece uygun tasarlanmış ve yapılmış çelik yapı hasar görse dahi yıkılmamaktadır. Burada merhum kurucu başkanımız Prof. Dr. Tevfik Seno Arda’nın verdiği bir örneği tekrarlayacağım: “İki elektrik direği düşünün biri beton diğeri çelik. İkisine de kamyon çarparsa ne olur?”. Sonuç olarak çelik yapılar deforme olabilir ama göçme sınırı aşılmadığı sürece yıkılmaz.
Yapım Sürati: Teknoloji ürünü olması nedeniyle, çelik yapıların tasarım safhası daha uzun ve detaylı çalışmayı gerektirmekle birlikte, imalat ve özellikle saha montajı çok daha kısa sürede tamamlanmaktadır.
Sürdürülebilirlik: İlgili standartlara göre üç alt başlık altında ele alınan çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik konularının her birinde çok önemli avantajlar sağlamaktadır. Binanın kullanım ömrü sonunda çelik yapı elemanları ya tam geri dönüştürülür (up-recycling) ya da başka bir yapıda yeniden kullanılabilir (re-use).
Çelik yapıların ilk yatırım maliyeti projesine bağlı olarak bazen daha ucuz, bazen daha pahalı olabilir. Ancak, aşağıdaki hususlar hesaba katıldığında çelik yapı her zaman daha ekonomiktir.
Her Hava Koşulunda Yapım Olanağı: Sahada altyapı ve zemin hazırlanırken çelik bina fabrika koşullarında imal edilmekte ve her hava koşulunda çelik yapı montajı yapılabilmektedir.
Denetim Kolaylığı: Çelik taşıyıcı sistemli yapıların gerek çelik malzeme üretimi gerek imalat, gerekse saha montajı sırasında denetim ve gözetimleri diğer yapı sistemlerine oranla çok daha kolaydır.
Esnek Kullanım Olanağı: Diğer birçok avantajının yanında son olarak değineceğimiz, çelik taşıyıcı sistemli binaların diğer bir avantajı da kullanıcıya esnek kullanım olanağı vermesidir.
Bir başka avantajı da çelik yapılarda kolon ve kiriş hasar gördüğü zaman yenisiyle değiştirilebilir veya kolaylıkla takviye edilebilmesidir.
Tüm bu yaşananlar gösterdi ki, depremde bu kadar binanın çökmesinin ve insanların ölmesinin nedeni; planlama, projelendirme, ruhsatlandırma, inşaat ve kullanımdaki insan hataları olmuştur. Bunun için gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de bir an önce; yapı elemanlarının “şantiyede yapım” yerine fabrika ortamında “endüstriyel ürün” haline dönüştürülmesi şarttır ve ölümleri azaltmanın en önemli yollarından biridir.
Deprem hazırlıklarını “deprem öncesine” ve “deprem sonrasına” ilişkin iki ana başlık altında ele alıyoruz. Deprem sonrası için yapılan hazırlıklara bakalım:
Sonuç olarak; yaşanan deprem göstermiştir ki, böylesine büyük depremler sonrası için alınacak önlemler ölümleri önlemede etkin ve yeterli olamaz. Depremde insanların enkaz altında ölmelerini engellemenin tek yolu vardır, o da depremde yıkılmayacak yapılar yapmaktır.
Alınacak önlemleri kısa, orta ve uzun vadede yapılacaklar diye üç bölümde ele alıyoruz. İlk olarak, yaşanan depremde görülen eksik ve aksaklıklar, tüm siyasi kaygılardan uzak bilimsel yöntemlerle masaya yatırılmalı, ön koşullanmışlıklardan uzak doğru teşhislerle doğru çözümler üretilmelidir. Gerçekçi önlemler için de sözde değil özde kamu – üniversite – sanayi iş birliğini sağlamak hedef alınmalı, ortak akılla çözümler üretilmelidir.