İnsanoğlunun, yaşadığı yer dışındaki değişik yerleri görme isteği turizmi doğurmuştur. “Tebdil-i mekânda ferahlık vardır” demiş atalarımız. Gerçekten de öyle değil midir? Canımızın çok sıkıldığı durumlarda bulunduğumuz ortamı terk ederek biraz olsun rahatlarız. Çünkü iç dünyamızın karardığı hallerde yaşadığımız çevre güzel de olsa bizi yorar.
Günümüzde sanayi, ulaşım ve haberleşmenin hızla gelişmesi turizmi ileri noktalara götürmüştür. Artık ülkeler arası yolculuklar birkaç saat içerisinde gerçekleştiriliyor. Yol yorgunluğu meselesi yok dersek yeridir. Çünkü ulaşacağımız yere çok kısa zamanda varıyoruz. Üretimde insan gücüne duyulan ihtiyaç çok daha azalmıştır. Artık daha az zamanda daha çok üretim yapılabiliyor. Böylelikle de insanlara daha çok zaman kalıyor. Bu arada insanlarımızın refah düzeyi düne nazaran çok daha artmıştır. Bunun içindir ki kişiler gezmeye daha fazla kaynak ayırabilmektedirler. Bu gibi nedenler turizme hizmet eden etkenlerdir.
Günümüzde turizm, sanayi kadar önemli bir gelişmişlik göstergesidir. Pek çok milletler bu sektörden elde ettikleri dövizlerle sanayinin belirgin olarak gelişmiş olduğu devletler seviyesine yükselmişlerdir. İspanya bunlardan birisidir. Dünyada turizmden aldığı payla kalkınan ülkeler arasında önde gelen İspanya, bu sektöre ciddi yatırımlar yapmaktadır. Vermeden almak olmaz. Öncelikle yatırım yapacaksınız ki kazanç elde edebilesiniz.
Turizmde amaç dinlenmek, eğlenmek, değişik yerleri görüp tanımaktır. Turist iyi hizmet ve güler yüz bekler, gayet tabii olarak parasının karşılığını eksiksiz olarak almak ister. Bu onun en doğal hakkıdır. Bu sektöre yatırım yapanların bunları göz önünde bulundurması gerekir. Tesislerin modernliği yanında hizmet kalitesini de asla yabana atmamak gerekir.
Türkiye, turizm potansiyeli bakımından dünyada hatırı sayılı bir yere ve konuma sahiptir. Fakat ülkemizde turizm ne hikmetse dar bir bölgeye hapsedilmiştir. Türkiye’de turizm deyince hiç şüphesiz ki öncelikle Antalya akla gelmektedir. Turizmciler en büyük yatırımlarını bu şehrimize yapmışlardır. 81 vilayeti olan bir ülkenin turizmi bir şehre mahkûm etmesi akılla açıklanacak bir durum değildir. Antalya’nın ikliminin ve çevre özelliklerinin eşsiz olduğuna itirazımız yoktur. Fakat Türkiye, Antalya’dan ibaret değildir. Hem turizm deyince sadece deniz gelmez akla. Alternatif turizm alanları da mevcuttur.
Yıllardan beri Karadeniz Bölgesi turizmden hak ettiği payı alamamaktadır. Oysa Karadeniz’deki doğal güzellikleri başka bir yerde bulmanız mümkün değildir. Özellikle yemyeşil doğal bitki örtüsü, denizi ve özellikle yaylaları görülmeye, yaşanmaya değerdir. Fakat bugüne kadar Karadeniz’de turizme ciddi bir yatırım yapılmamıştır. Turizmden nasiplenenler bu bölgeyi hep ihmal etmişlerdir. Bu bakir topraklar turizmcilerin ilgisini ve yatırımını beklemektedir. Şüphesiz ki bu bölge turizme açılırsa sektör nefes alacaktır.
Türkiye’de turizm geliştikçe ekonomi rahatlamaktadır. Çünkü bu sektör ülkeye ciddi döviz girdisi sağlamaktadır. Bunun yanında pek çok yan sektörü de canlı tutmaktadır. Öncelikle istihdamı artırmaktadır. Böylelikle işsizlik yarasına neşter vurulmaktadır.
Türkiye’de turizm hususunda öncelikli olarak yapılması gereken şey, turizm sezonunu 12 aya yaymaktır. Çünkü bugünkü haliyle turizm sezonu yazla sınırlıdır. Oysa ülkemizde kış turizmi için müsait mekânlar mevcuttur. Kayak turizmi için Uludağ, Palandöken, Kartalkaya, Zigana gibi yerler çok uygundur. Su sporları da dikkate alınması ve üzerinde durulması gereken bir alandır. Ya yaylaların güzel suyuna ve havasına ne demeli… Bunlarla birlikte pek çok inanca beşiklik eden bu topraklarda kültür ve inanç turizmini ayağa kaldırmalıyız. Bu güzellikleri uzaktan seyredecek miyiz? Bu sahaların değerlendirilmesi gerekir. Bunun gibi alternatif turizm kaynaklarının sektörün canlanmasına zemin hazırlayacağı muhakkaktır.
Türkiye’nin turizm faaliyetlerini AB standartlarında gerçekleştirmesi için mevcut politikasını acilen gözden geçirerek yeniden düzenlemesi gerekir. Çünkü mevcut kanun ve yönetmelikler Avrupa ölçeğinin gerisindedir. Bu hususta zaman kaybetmemeliyiz.