Türk İslam Devletlerinde Toprak Yönetimi ve Başlıca Gelirleri

İslamiyet’te, Hz. Muhammed’in(SAV) Medine’ye hicreti ile başlayan ve daha sonra da devam eden bir toprak taksimi söz konusu idi. Sınırların genişletilmesi,  yeni toprakların kazanılmasına bağlıydı. İslam Devleti’nde savaşlar sonucunda kazanılan topraklar öncelikle Müslüman gaziler arasında pay edilerek öşriyye oluyordu.

Bunun dışında kalan topraklar ise üzerinde oturan eski sakinlerinin yani gayr-î müslimlerin (Müslüman olmayanlar) elinde bırakılırdı. Bu tür topraklara arazi-i haraciyye(Haraci) denirdi. Haraci toprak sahiplerinden haraç adı verilen arazi vergisi alınırdı. Hz. Ömer’in halifeliği zamanında daha belirgin hâle gelip, yerleşen ve gelişen bu toprak taksimatı ikta sistemi olarak adlandırılmıştı.

İkta kelimesi, Arapça “kesmek” fiilinden gelmektedir. Kelimenin sözlük anlamı kesilmiş, sınırları belirlenmiş arazi parçası demektir. İkta; mülkiyeti devlete ait olan toprakların gelirlerinin hizmet karşılığı verilmesi idi. Abbasi Devleti’nde de uygulanan ikta sistemi, diğer Müslüman devletler ile ilk Türk-İslam devletlerinde de bazı değişikliklerle uygulanmıştı.

Büyük Selçuklularda ikta sisteminin oluşturulmasında ve uygulanmasında etkili olan faktörler şunlardır:

İkta sistemi sayesinde devletin masrafları azaldığı gibi, ülke bayındır hâle getiriliyor, üretim de artıyordu. İkta sahipleri ile reaya arasında uyumlu bir ilişki vardı. İkta sahipleri, gelirlerinin azalmaması için iktalarında yaşayan reayanın tüm sorunu ile ilgilenirler ve üretimin artması için de her türlü desteği sağlarlardı.

Türk İslam Devletlerinde Toprak Yönetimi ve Başlıca Gelirleri

Siyasetnameye Göre Ikta Sahipleri ve Onlarin Halka Nasil Davrandiklarinin Incelenmesi

Kendilerine ikta verilen sipahilerin halka nasıl muamele edeceklerini bilmeleri gerekir. Kendilerine bırakılan malı alınca eğer halka iyi muamele ederlerse ne âlâ. Fena muamele ederlerse halkın bedeni, malı, evlâdı, tarlaları ve âletlerinin ondan emin olması için malı elinden alınır. Sipahilerin bunlara el uzatmaya hakkı yoktur. Halk padişahın sarayına gidip, halini anlatmak isterse onları, bundan men etme yetkileri yoktur. Bunun haricinde hareket eden sipahinin diğerlerine ibret olması için elinden iktası alınarak cezalandırılır. Hakikatte onların, toprağın ve halkın sultanın olduğunu bilmeleri gerekir. Sipahiler ve valiler onların başında emniyet müdürü (şahne) gibidirler. Yaptıkları muamele ile halk padişahtan memnun olursa,  onun ceza ve azabından emniyette olur. (Nizamülmülk: Siyasetnâme S.fasıl Sayfa 58)

Gazneliler, askerlerine ikta yerine maaş vermesi nedeniyle, bazen maaşları ödemekte güçlük çekmiştir. Bu durumda komutanlar, vilayetlerdeki vergiyi kendileri için toplamaya kalkışınca, vilayetler harap oluyor, halk da bu kötü davranış ve tutum karşısında memleketlerini terk etmek zorunda bile kalabiliyorlardı.

Türk-İslam devletlerinden Karahanlılarda ve Büyük Selçuklularda toprak devlete ait idi. Yani mirîydi. Büyük Selçuklularda, miri olan topraklar has, ikta ve haracî olmak üzere üçe ayrılmıştır. Ayrıca vakıf ve mülk topraklar da vardı. Toprağın bölümlerini aşağıdaki tablodan inceleyiniz.

HAS İKTA MÜLK VAKIF

Geliri  hükümdara ait olan arazidir. Has arazi hükümdarın şahsına bağlıdır.

Emirlere, valilere, komutanlara yaptıkları hizmet karşılığında maaş yerine bu toprakların vergi gelirleri verilir. Şahıslara ait arazilerdir. Arazi sahibi isterse araziyi çocuklarına miras bırakabilir, satabilir veya vakfedebilir. Gelirleri cami, medrese, imaret, köprü  gibi sosyal hayır kurumlarına bırakılan topraklardır.

Türk-İslam devletlerinin başlıca gelirleri şöyle özetlenebilir:

Öşür: Müslümanlardan yetiştirdikleri tarım ürünlerinden onda bir oranında alınan vergi.

Haraç: Müslüman olmayanların arazilerinden ve ürünlerinden alınan vergi.

Cizye: Müslüman olmayanlardan askerlik yapmadıkları için alınan vergi Savaşta elde edilen ganimetlerin beşte biri.

Orman, tuzla ve maden işletmelerinden alınan vergi. Ticaretten alınan gümrük vergisi.

Bağlı devletlerin gönderdikleri hediye ve vergiler.