ÜLKEMİZDE KADINA ŞİDDET VE ELEKTRONİK KELEPÇE YAKLAŞIMI

ŞİDDETİN VARLIĞI

Her geçen gün duygusal, psikolojik ve fiziksel şekilde ortaya çıkan şiddeti gerek birebir görmekteyiz gerekse sosyal ve ulusal medya kanallarından canlı canlı izlemekteyiz. 10 sene önce şiddete dair görüntüler, duyumlar bu kadar yoktu dense de özünde sosyal medya ve bilişim çağının gelişimiyle artık tüm şiddet gözlerimizin önünde yer almakta, ne yazık ki.

Ve söylemek zorundayım ki, her zaman bu ülkede şiddet vardı.

Gün geçmiyor ki, çocuk yaşta birinin elinde silahla oynadığı haberini görmeyelim ya da bir üniversite öğrencisinin kedisini üzerine damacana atarak öldürdüğü videosunu izlemeyelim. Nispeten okumuş olduğu iddiasındaki eğitimli birinin çocuğuna, eşine ve akrabalarına şiddet gösterdiği de her birimizin her gün duyduğu ve gördüğü manzaralar haliyle.

Bu satırları yazarken dahi bir yerlerde birileri şiddete uğruyor, bunu durdurmak nasıl olur, ne yapılmalıdır noktası ise uzun uzun çalışılması gereken bir vaka bizler için, kahvehane sarf edilen “idamı getireceksin” çözümü ne bilimsel ne hukuki ne de eğitime uygun zira ülkemizde haksız, hukuksuz yargılama faaliyetleri neticesinde uzun yıllar içeride kalan ve sonra suçsuz olduğu bilinen binlerce insan var.

Şiddetle ilgili o kadar çok özlü söz var ki; benim en kısa ve öz bulduğum ve sanırım Asimov’dan : “yetersiz kimsenin son barınağıdır.” sözü.

Ülkemiz, kadına gösterilen şiddet sıralamasında dünyada hatırı sayılır (!) bir yere sahip. Ortadoğu toplumlarında görülen kadının değersiz, gereksiz, salt bazı ihtiyaçları karşılamaya yarayan olduğu bir bakış açısı kimi “yetersiz” beyinler tarafından içselleştirilmiş durumda.

Doğum piyangosu olarak adlandırılan ve insanın doğumla birlikte getirdiği ve normal şartlarda seçemediği bir durumdur cinsiyet, erkek ya da kadın doğarsınız. (Intersex durumlar konu dışı bırakılmıştır.) Bir cinsiyetin diğer cinsiyete yahut bir türün diğer bir türe veya bir tarafın diğer tarafa salt bazı gaye ve isteklerle bazen de salt fantazik duygularla şiddet uygulaması kabul edilebilir değildir.

Kabul edilemez ancak binlerce şiddet vakası gündemimizden düşmüyor, halk arasında bile “takım elbise giyen ceza indirimi alıyor” cümlesi yaygın şekilde söyleniyor, kendini boşanmış mağdur erkek platformu kisvesi altına sokan birtakım zihni evveller kadın şiddeti ve devamında ölümle sonuçlanan “kadın cinayeti” olarak gündeme düşen olaylar için “iyi ki” diyebilecek kadar iğrençleşebiliyor.

Toplumsal cinsiyet eğitiminin neredeyse hiç verilmediği ülkemizde kendisinden başkasını ötekileştirmek isteyen insansılarla yaşam mücadelesi vermek, hukuk öğretmek, karşısındakinin de en az kendisi kadar insan olduğunu öğretmek, hayvana şiddet göstermesinin bir faydasını olmadığını anlatmak ve daha nicesini yapmamız gerekiyor önce hala da çözüm bulamıyorsak en ağır cezaları; idamı, kastrasyonu, hadımı belki o zaman konuşabiliriz ancak ilk akla gelen bu olmamalı.

YÜRÜRLÜKTEKİ HUKUK UYARINCA ELEKTRONİK KELEPÇE VE KADINA ŞİDDETE ETKİSİ

Elektronik kelepçe, daha kısa bir deyişle e-kelepçenin yasal altyapısı, 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu 15/A maddesine göredir . Özünde sanık ve hükümlülerin toplum içinde izlenebilmesi için elektronik araç ve gereçlerin kullanımını ifade eder. Daha fazla yasa hükmü yahut kanun hükmünün bahsi okuyucular için keyifli olmuyor ancak hukuki işlerinizde yardımını alacağız avukat vasıtasıyla elektronik kelepçe talebiniz pekâlâ olabilir.

Elektronik kelepçe uygulaması günümüzde bilinen son sayılara göre yaklaşık 4 bin kişiye uygulandı , uygulanmaya da devam ediyor. Yalnız buradaki ilk ve en önemli görülen sıkıntı, elektronik kelepçenin de “ithal edilen” bir ürün olması ve kullanıldığında alınan ücretin yanında kullanılması da ürün başına “dolar” üzerinden bir bedel ödenmesi.

Terör iltisaklı suçlarda çok fazla kullanımı olan e-kelepçenin kadına şiddet söz konusu olduğunda 50’yi geçmediğini ne yazık ki biliyoruz . Bu da kadına şiddete olan bakış açımızın ne durumda olduğunun en basit kanıtlarından biri diyebiliriz.

E-KELEPÇE ÇÖZÜM MÜ?

E-kelepçe diğer tüm çözüm önerileri gibi kesinkes bir çözüm değildir ancak kötünün iyisi de olsa bir çözüm yoludur diyebiliriz. Çalışma mantalitesi değerlendirildiğinde, suçlu kişiye takılacak bir saat görünümünde olup izleme merkezinde de bir sinyalizasyon sistemiyle bağlıdır. Suçlu yahut şiddet gösterme çabasındaki şahıs, olmaması gereken bir yerde (mahkeme hükmüyle belirli olan) olduğunda emniyet güçlerinin acil intikaliyle durdurulabiliyor ve gereken işlem yapılıyor. Daha somut bir örnekle, eşine şiddet göstereceği emaresi olan bir şahıs için mahkeme 600 metre eve ve işyerine yaklaşma yasağı öngörüyor diyelim. Mağdurun ev ve işyeri izleme merkezi ve şahsın e-kelepçe sinyalleri sisteme giriliyor, buna aykırı herhangi bir durumda acil müdahale ediliyor.

Bu gerçekten çözüm mü? Elbette değil, hatırlarsınız Atatürk Havalimanındaki terörist saldırısında kapıda güvenlikler, polisler olmasına rağmen onlarca insan öldürüldü. E-kelepçe yükümlülüğüne aykırı davranan kişi emniyet ekipleri müdahale edene kadar şiddet, ölüm olayı gerçekleştirebilir mi? -Ne yazık ki EVET.

Üzerinde durduğumuz çözüm önerileri hukukçu olarak çıkış noktası arayışımızla ilgili özünde.

Kadın hakları ve özgürlükler noktasında, mağdurun yanında aktivist bir tavırla durabilmek ve haklarının korunması ve şiddet arayışında olanın en ağır cezayı alması için çabalayan uzman hukukçuların yardımını almaktan, talep etmekten geri durmamak gerek.

Aynı şekilde mağduriyetin olduğu yerde hukukçu bakış açımız, mağduriyetin dile getirilmediği/getirilemediği her yerde var olacak!

Her geçen güne güzel uyanmak ve şiddeti önce zihinlerden sonra sözlüklerden silmek gayesiyle!

Av. Emre ALICI

27.08.2019
Denizli