Üniversiteler Tarımın Neresinde?
Prof. Dr. Nazımi Açıkgöz
Koronavirüsün etkilerinin tartışıldığı ortamlarda hemen “yarın ne yiyeceğiz?” konusu akla geliyor. Tarımın insansız gerçekleşmeyeceği görüşünden hareketle, tarlada çalışan işçiden, nakliyeci, toptancı, pazarcı zincirindeki hiçbir halkanın çökmesi düşünülemez. Peki yaşam için sürekli öne çıkan tarım için, kimler elini taşın altına koyuyor? Üniversitelerimiz bu konuda ne yapıyor?
Önceki YÖK başkanlarından Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, “Ülkemizde yetiştirilen domates ve buğdayın tohumlarının büyük bir kısmı, Amerika ve İsrail’den geliyor. Bir Türk aydını olarak bazen gerçekten kendimi çok küçük hissediyorum” demiştir.
Üniversiteler, her ülkede toplum yararına yapılması gerekli bilimsel atılımlarında ilk akla gelen birimlerdir. Gerçekten de teknolojik yeniliklerin ilk olarak üniversiteler kanalıyla ülkelere girdiği yadsınamaz. Tabii ki üniversitelerin önceliği eğitimdir. Araştırma, teknolojik atılımlar, inovasyon denilince de ilk aklımıza gelen yine üniversiteler oluyor.
Tarımın birçok alt alan vardır. Yukarıda dile getirilen konudan hareketle üniversitelerimizin tarımın temel taşı olan tohumculukla ilgili neler yaptığını irdelemeğe çalışalım. Tohumculuk yeni çeşitler geliştirmekle yola koyulur. Yeni çeşitler ise yeni genlerin-genotiplerin saptanması ile başlar. Yeni çeşitler bize hastalıklara, zararlılara dayanıklı, proteini yüksek, kısa-uzun vejetasyonlu gibi karakterle karşımıza çıkar. 10-15 yıllık bir ıslah süreci, son gelişmelerle dört yıla inmiştir ( http://blog.milliyet.com.tr/cesit-gelistirme-4-yila-indi/Blog/?BlogNo=612792 ). CRISPR gibi bu yeni ıslah tekniklerinin ülkemize üniversitelerle girmesini bekliyoruz.
Ülkemizde de tescil edilen yeni çeşitler, ıslahçısının fikri mülkiyet hakkının (ıslahçı hakkı) devamlılığını sağlayan bir yasal düzenlemeye tabidir. O nedenle o çeşitlerin koruma altına alınmasını sağlayan bir prosedür oluşturulmuştur. 2019 yılı işlemleri ile ilgili olarak, TARIM ve ORMAN BAKANLIĞI Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü Bitki Islahçı Hakları Raporu – 2019 ve Bitki Çeşit Bülteni’ni yayınladı. Bu bülten çerçevesinde, 2020 yılında tarla, sebze, meyve ve süs bitkileri ile ilgili yeni çeşitler listesindeki bazı çarpıcı noktalara bir göz atalım:
Onlarca ziraat ve diğer yaşam bilimi fakültesi bu konuda neden devreye girmemiş yahut sokulmamış? Batıda ziraat fakültelerinde yapılan tezlerin %80’i tarımsal endüstri ile ilgili iken neden bizde bu rakam %20 dir?
Türkiye, komşularına kıyasla bitki ıslahı ve tohumculukta daha öne çıkmaktadır. Bunda tohumculukla ilgili yasaların, özellikle ıslahçı hakları ile yönetmeliklerin uygulanmaya başlamış olmasının büyük rolü vardır. Islahçı hakkı konusunda ziraat fakülteleri mensuplarının detaylı bilgilendirilmesinde yarar vardır. Onların, herhangi bir kültür bitkisinde erkencilik, bir hastalığa dayanıklılık gibi tek karakter-tek genli bulgularının dahi tescil ve dolayısıyla koruma hakkının olabileceği konusunda aydınlatılmalarında fayda vardır. Kazanılan ıslahçı hakkı ile tohum satışlarından elde edilecek geliri biraz açalım: Satılan tohumdan değil, o tohumdan elde edilen total üründen belirli bir yüzde!
Türk ıslahçılarının geliştirerek ihraç ettikleri çeşitlerden birkaç örnek:
Tüm Türk tohum paydaşları sektör politikalarını belirlerken:
3. Tarım Şurasının Sonuç Bildirgesinde 28. madde olan: “ Ar-Ge ve inovasyonda kaynakların daha etkin kullanılması için kamu, özel sektör ve üniversiteleri de kapsayacak yeni bir kurumsal altyapının oluşturulması ” kararı çok önemlidir. Çünkü tohumculuk çok disiplinli bir uğraş alanıdır ve özellikle gen-genitör sorunlarının çözümünde Türkiye büyük sorunlar yaşamaktadır. İşte Üniversitelere, özellikle bu yönde büyük görevler düşmektedir.
Tarım Şurası kararlarının uygulanması doğrultusunda bir “TÜRKİYE TARIMSAL ARAŞTIRMA KURULU” nun oluşturulması, Türk tohumculuğu için büyük bir aşama olacaktır.