Kadın Zirvelerini hayata geçirirken çıkış noktamız, kadınlarımızın; hali hazırdaki çalışma, üretme, istihdam durumlarını, çalışma hayatında yaşadıkları temel sorunları ve bunlara dair çözüm önerileri hakkındaki düşüncelerini doğrudan doğruya kadınlarımızdan dinlemek olmuştur. Zirve toplantılarında kürsü kadınlarımıza verilmiştir. Yanı sıra, ilgili kurum ve kuruluşlardan gelen temsilciler de görüşlerini bildirmişlerdir.
Milli Üretim Seferberliği İçin İlk Görev: Kadınlarımızı Üretim ve İstihdama Hazırlamak!
CKD bu çalışmayı yapmayı neden gerekli görmüştür?
Öncelikle belirtmek isterim ki Derneğimiz Türkiye’nin ilerleme davasının aynı zamanda kadınlarımızın yükselmesi davası olduğunun, kadınlarımızın ise üretime katılarak yükseleceğinin bilincindedir.
Kadın Zirveleri çalışmasını iki nedenle gerekli gördük:
Birincisi, Türkiye’de kadın istihdamının birçok ülkenin oldukça gerisinde kaldığı gerçeğidir. OECD ülkeleri arasında kadının en az iş gücünde olduğu ülke Türkiye’dir; 15-64 yaş çalışma yaş aralığındaki her 100 kadınımızdan 70’i çalışmamaktadır. Oysa Dernek faaliyetlerimiz sırasında kadınlarımızın üretmek, çalışmak, toplumda varlıklarını kanıtlamak için büyük bir istek içinde olduklarını saptıyoruz. Bu çelişkinin temel nedenlerini kadınların bakışıyla anlamak istedik.
İkinci nedenimizse içinde bulunduğumuz ağır ekonomik krizden çıkışın tek çözüm yolu olan üretim seferberliğine geniş kadın kitlelerini katabilmenin, olmazsa olmaz şartlarını ortaya koymak olmuştur.
Basın toplantısını bugün, 24 Ocak’ta yapmamızın bir anlamı var. Bundan 43 yıl önce bugün, hükümet tarafından 24 Ocak Kararları diye adlandırılan yeni ekonomi programı ilan edilmiş ve böylece Türkiye piyasa ekonomisine geçerek küresel sisteme bağlanmıştır. Serbest piyasa ekonomisinin gereği olarak devletin ekonomideki payı küçültülmüş, KİT’ler kapatılmış, tarımda sübvansiyonlar ve tarım ürünleri destekleme alımları kaldırılmış, dış ticaret serbestleştirilmiş ve yatırımlar yabancı sermayeye bırakılmıştır.
40 yıldır iktidarlar tarafından makbul sayılarak uygulanan serbest piyasa ekonomisinin bugün bizleri getirdiği nokta; dayanılmaz hayat pahalılığı, yoksulluğun artması, %22’lere varan atıl iş gücü oranı, %25’e ulaşan genç işsizliği ve sırtımızda 450 milyar dolar borç yüküyle birlikte içine düştüğümüz ekonomik çıkmazdır. Bu tablo içinde kadınlarımıza baktığımızda bizi ilk karşılayan gerçek, ülkemizin kadın istihdamında birçok ülkeden geride kalmış olduğudur.
Ülkemizin milli birlik ve bütünlük içinde her ferdiyle yükselmesi için verilen mücadelenin zafere ulaşması ve daimi olması ekonomik bağımsızlığımızı elde etmek ve milli çıkarlarımızın belirleyici olduğu ekonomik atılımı gerçekleştirmekle mümkündür. Ekonomik bağımsızlığımızı; küresel sistemin elimizi ayağımızı tutan zincirlerinden kurtularak ve milli üretim seferberliği başlatarak kazanabiliriz. Tasarrufu artırarak ülkenin her karış toprağında yeni yatırımlara gitmeli, gençlere, işsizlere yeni iş alanları açmalıyız. Eli iş tutan herkesi tarımda, sanayide, teknolojide üretime yöneltmeli ve işsizliği bitirmeliyiz.
Sözün burasında, üretim ve istihdamın dışında kalan milyonlarca kadınımızı ülkemizin mecbur olduğu üretim atağına kazandırmanın büyük önem ve değerine dikkat çekmek isteriz. Milli üretim seferberliği için ilk görevimiz kadınlarımızı üretim ve istihdama hazırlamak olmalıdır. Kadınımız çalışarak, üreterek yükselecektir. Kadınlarımızın üretim ve istihdama katılması, ekonomiye yapacağı katkı kadar toplumsal gelişimimizin de hızlandırıcısı olacaktır.
Sekiz İlde Dokuz Kadın Zirvesi!
Kadın Zirvelerini, kadınların çalışma durumuna göre 9 başlıkta topladık ve 8 ilimizdeki CKD Şubelerinin çalışmalarıyla düzenledik. Gerçekleştirdiğimiz zirveler şunlardır: Girişimci Kadınlar Zirvesi, Esnaf Kadınlar Zirvesi, İşçi Kadınlar Zirvesi, Kayıt Dışı Çalışan Kadınlar Zirvesi, Kamu Çalışanı Kadınlar Zirvesi, Kooperatifçi Kadınlar Zirvesi, Ev Kadınları Zirvesi, Sanat Üreten Kadınlar Zirvesi, Çiftçi Kadınlar Zirvesi.
Kadın Zirvelerinden çıkan sonuçlar Üretim ve İstihdamda Kadın Zirveleri Sonuç Raporu haline getirildi.
Şimdi 9 farklı çalışma statüsüne göre düzenlediğimiz Kadın Zirvelerinde, önce kadınlarımızın çalışma hayatına dair işaret ettikleri en dikkat çeken noktaları ve ardından kadınlarımızı üretim ve istihdama kazandırmada ortaya çıkan temel şartları sunmak istiyorum.
“Çiftçilikte Kadının Adı Yok!”
Çiftçi kadınlarımız tarım sektöründe çalışanların %40’ını oluşturdukları ve tarımsal üretimin ekim/dikim, bakım, hasat, işleme, depolama ve pazara sunma gibi her aşamasında emeklerini ortaya koydukları halde, TÜİK verilerine göre %94’ü kayıt dışıdır, %77’si ise ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaktadır. Çiftçilikte yok sayılmalarına isyan eden kadınlarımız devletten sosyal güvence ve emeklilik talep etmektedir.
Çiftçi kadınlarımız tarım girdi maliyetlerine artık yetişemeyen çiftçinin tarım ve hayvancılığı terk etme eğilimini “Bana ne veriyorsunuz ki benden çocuğumu köyde tutmamı istiyorsunuz. Çocuklarımız için burada gelecek kalmadı. Kusura bakmayın, çocuklarımı okutuyorum, bari onlar kurtulsun” sözleriyle ortaya koymuşlardır. Kadınlarımız şehirden köye tersine göçün gerçekçi olmadığını kendi yaşam deneyimleriyle anlatmışlar ve tek çözümün ekonomide devletçiliğe geçerek tarımın desteklenmesi, planlı şekilde üretimin artırılması ve yaygın kooperatifleşmeye gidilmesi olarak önermişlerdir.
“Neden Benim Ülkemde Benim Param Geçmiyor?”
Esnaf Kadınlar Zirvesine, yerli üretim malzemelerini dolar kuru üzerinden almak zorunda olan bir kadın esnafımızın “Neden benim ülkemde benim param geçmiyor?” sorusu damga vurmuştur. Küçük dükkânında ekmeğini kazanmaya çalışan esnaf kadınımızdan yönelen bu yakarış, ülkemizin ve diğer milli devletlerin dolar hegemonyasından kurtulup milli paralarıyla ticaret yapma arayışlarının önemini ortaya koymaktadır. Zirvede, kadın girişimciliğini destekleme programlarının kadın esnafımız tarafından iyi bilinmediği, esnaf odalarının işlevsiz olduğu ve artan maliyetler ve kiralar altında ezilen kadın esnafa devletin el uzatması gerektiği belirtilmiştir.
“Değersizlik Duygusuyla Yaşıyorum”
Ev Kadınları Zirvesine katılan, genelde eğitimlerini tamamlayamamış, bazıları küçük yaşta evlenmiş olan ev kadınları, beklentinin tersine, “ekonomik bağımsızlık” söylemleri yerine kadın ve insan olarak aile ve toplum içindeki varlık ve değerleri üzerine görüşlerini, duygularını, özlemlerini anlatmışlardır. Ev kadınları değersizlik duygusu ile yaşadıklarını, evden çalışma modelinin hayattan beklentilerini karşılamadığını, fırsat verilse üretim ve istihdamda yer almaya hazır olduklarını söylemişlerdir.
“Kız Çocuklarına Cesaret ve Özgüven Kazandıralım”
Girişimci Kadınlar Zirvesine katılan, hepsi de iyi eğitimli olan kadınlarımız, girişimcilik için ön şartın cesaret ve özgüven olduğunu belirtmiş, aileden başlayarak kız çocuklarının öz güveninin artırılması gerektiğini söylemişlerdir. Erkek girişimciliğinin hâkim olduğu teknoloji ve yazılım alanlarının esasta kadın girişimciliği için çok verimli alanlar olduğunun altını çizerek kız çocuklarının fen ve mühendislik dallarına soğuk bakmalarının önüne geçilmesi gerektiğini vurgulamışlardır. Girişimci kadınlar girişimciliğin temel unsurları olan markalaşma ve dış pazara ulaşmada devletin desteğini beklemektedir.
“Sendikalı Olana Kadar Mola Hakkımızdan Habersizdik”
İşçi Kadınlar Zirvesinde kadın işçilerimiz çalışırken, çocuk büyütürken yaşadıkları sorunları, gördükleri baskı ve cinsel tacizleri, aynı işi yaptıkları halde erkek işçilerden daha ucuza çalıştırıldıklarını, sendikalı olana kadar haklarından habersiz olduklarını ve sendikalı olmanın önemini anlattılar. Halen kadın olmaktan kaynaklı sorunlar yaşadıklarını, bunların aşılabilmesi için hukuksal düzenlemeler yapılmasının ve kadının özel sektörün elinde ezilmemesinin ancak devlet müdahalesiyle mümkün olduğunu belirttiler.
“Kadın İstihdamı Kadın Kooperatifçiliğiyle mi Artacak?”
Kooperatifçi Kadınlar Zirvesinde bazı istisnalar dışında, kadın kooperatiflerinin gerçek anlamda kadınları üretime katma ve istihdama kazandırmaktan çok, ticari bir ortaklık için ve hibelerden yararlanmak amacıyla kurulmuş işletmeler olduğu belirtilmiştir. Kadın kooperatiflerinin belediyelerce desteklenmesinde siyasi veya kişisel yakınlıkların belirleyici olduğu da ifade edilmiştir. Kadın istihdamının artırılması, kadın kooperatiflerinin sayıca artırılmasına bağlanmış gibi hatalı bir yönelimden bahsetmek mümkündür.
“Sanatta Neoliberal Yozlaşma Tehlikesi”
Sanat Üreten Kadınlar Zirvesinde Atatürk’ün sanata ve sanatçıya verdiği değere vurgu yapılmış, toplumsal ilerlememiz yönünden sanatın değeri üzerinde durulmuş, buna karşılık, neoliberalizmin savunduğu yoz kültürün toplumlara sanat kisvesi altında sunulduğuna dikkat çekilerek, özellikle Anadolu kültürüne sahip çıkan ve milli değerlerimizi besleyen sanat üretiminin desteklenmesi savunulmuştur.
Küresel Piyasa Ekonomisinden En Büyük Darbeyi Kadınlar Aldı
Küresel piyasa sisteminden en büyük darbeyi kadınlar almıştır. Tek kuralı mümkün olan en yüksek kârlılığa ulaşmak olan piyasa ekonomisinde doğum yapan, emziren, bebek büyüten, ailesiyle ilgilenen kadın çalışanlar yük olarak görülmüş, sistemden kovulan devlet de kadın yurttaşını çalışma hayatında destekleme görevini yapmamıştır. Kadınlarımızın 40 yılı böylece heba edilirken, dünyanın en büyük 20 ekonomisi içinde kabul edildiği halde ülkemiz kadın istihdamında diğer birçok ülkenin oldukça gerisinde kalmıştır.
Kadınlar İçin Devrimci Çözümler
Kadın Zirvelerinden çıkan en önemli sonuç, 40 yıldır hüküm süren ve kadını erkekten iki kat fazla ezen küresel piyasa sisteminde devam ederek kadınlarımız lehine sonuca ulaşmanın mümkün olmadığı ve ancak Cumhuriyet devriminin devletçi karma ekonomi modeli ile kadınımızın çalışmak, üretmek, yükselmek hedefine ulaşabileceği ortak görüşüne ulaşmak olmuştur. Kadın Zirvelerinden, kadın erkek eşitliğini, ailenin güçlendirilmesini ve üretmenin mutluluğunu gözeten devrimci çözümler çıkmıştır.
Kadınlarımızı çalışma hayatında zorlayan veya çalışma hayatının dışında tutan birinci etken çocuk doğurmak ve aynı zamanda, çocuğun büyütülmesinden tek başına sorumlu sayılmaktır. Uzun yıllardır değiştirilemeyen bu bakışın nedeni, devlet güvencesiyle verilmesi gereken çocuk bakım hizmetinden toplumumuzun mahrum bırakılmış olmasıdır. Oysa çocuk doğurmak ve büyütmek milleti, toplumu, geleceği üretmektir. Kadına has bu vasfın kadının üretici güçlere katılmasını engelleyici olmasının önüne geçilmelidir. Kadının sorumluluğunda görülen yaşlı ve engelli bakımı konusunda da aynı durum söz konusudur.
Devlet, alacağı köklü kararlarla çocuk doğuran ve büyüten kadın yurttaşının aynı zamanda üretime katılarak ilerleyebilmesinin yollarını açmalıdır. Kamuculuğun budandığı küresel sistem terkedilerek devletin gücünü ortaya koyduğu karma ekonomik sisteme geçilmeli ve devletimiz üretimin, çalışmanın olduğu yurdun her köşesinde nitelikli, güvenilir kreş ve çocuk bakımevlerinin, yaşlı bakım merkezlerinin ve engelli rehabilitasyon merkezlerini kurma ve işletme sorumluluğunu yerine getirmelidir.
Üretim ve istihdamda çok daha fazla kadınımızın yer alması ancak devletimizin kendi kurumlarında örnek modeller oluşturarak özel sektörün önüne düşmesiyle mümkündür. Bütün iş dünyasına bu modelleri uygulamaktan artık kaçamayacağı kabul ettirilmelidir. Kanun ve yönetmeliklerle düzenlenen analık izni, babalık izni, süt izni, yarım zamanlı çalışma gibi haklar veya iş yerinde emzirme odası ve kreş bulundurulması gibi şartlar hayatın olağan koşullarına göre makul şekle sokulmalıdır. İstisnasız bütün iş yerlerinde, kadın çalışanın doğum, emzirme, bebek bakımı yönünden desteklenme şartı aranmalıdır. Yeni ve köklü düzenlemelerle, doğumundan itibaren çocuğun bakımının anneyle babaya paylaştırıldığı ve kamuda veya özel sektörde olsun, çocukların temel hakları, ailenin bütünlüğü ve mutluluğu adına çalışanların gözetildiği bir kültürün yaratılması sağlanmalıdır.
Türkiye’nin kadın istihdamında geri kalmasının bir nedeni de 40 yıldır üstesinden gelinemeyen eğitimde kız erkek fırsat eşitsizliğidir. (TÜİK verilerine göre 25 yaş üstü okuryazar olmayan kadınların nüfus oranı %6,5; erkeklerin %1; yükseköğretim mezunu kadınların nüfus oranı %17,3; erkeklerin %21,1’dir.) Normalde kadınların en çok tercih ettiği iş şekli memuriyettir. Fakat küresel sistemde kamu istihdamı daraltılınca memur alımları rekabete dayandırılmış, bu da ortalama eğitim düzeyi erkekten aşağıda kalan kadınımızın aleyhine olmuştur. Bu durum kamusal alanda %25,3 kadın istihdam oranıyla neden Yunanistan’ın bile iki kat gerisinde olduğumuzu açıklamaktadır. Devlet, kadının, eğitimden başlayarak uğradığı toplumsal ayrımcılığı, en önce kendi kurumlarında kadın erkek istihdam oranını eşitleyerek ortadan kaldırmanın bütün araçlarını yaratmakla yükümlüdür.
Kızların meslek edinemeden eğitimden koparılması çocuk yaşta veya erken evliliklerin de yolunu açmaktadır. Bu sorunun çözümünde görev yine devletindir. 4-4-4 eğitim sistemi kaldırılmalı, bütün çocukların yetenek, beceri ve isteklerine göre yönelecekleri alanlarda çalışmak üzere eğitimlerini tamamlamaları sağlanmalıdır.
Kayıt dışı çalışma, serbest piyasa ekonomisinin sömürüde sınır tanımayan doğası içinde insanın itildiği en dip çalışma statüsüdür. Kayıt dışı çalışma kesinlikle önlenmelidir. Kayıt dışı işyerleri saptanarak dağıtılmalı, buralarda çalışanlar sigortalı olarak uygun işlere yerleştirilmelidir.
Devletimiz büyük bir kadın nüfusun ev kadını olarak üretim ve istihdam dışı kalmasının önlenmesini stratejik bakışla ele almalıdır. Çalışma yaş aralığındaki milyonlarca kadınımızın evin işlerini yapmak, çocuklara bakmak ve yaşlılarla ilgilenmek ile sınırlanmış yaşamları, en başta onların bir birey olarak kendilerini var etme hak ve özlemleriyle çelişmektedir. Bunun yanı sıra, zorunlu olduğumuz milli üretim seferberliği kapsamında “ev işleriyle meşgul” kadın kitleler büyük bir iş gücü israfı olarak karşımızda durmaktadır. Devletin planlaması ve denetiminde, ev kadınlarını istek ve becerilerine göre veya beceri kazandırmak suretiyle üretici güçlere katacak özgün modeller yaratılmalıdır. Kadınlarımızın örgütleyici vasıfları ve dijital sisteme yatkınlıkları bu konuda göz önünde bulundurulmalıdır.
Kadın çiftçilerimizin sosyal güvence talepleri devletçe karşılanmalı, tarım girdi maliyetleri devlet tarafından sübvanse edilmeli, bilgi ve bilime dayanan planlamayla tarım ve hayvancılıkta atağa geçilmeli ve çağın gereksinimlerine göre donatmak suretiyle köylerimiz ve köylümüz güçlendirilmelidir.
Kadın kooperatifçiliği devletin kalkınma planları içine dâhil edilmeli, üretimi artırıcı ve sürdürülebilir hale gelecek şekilde yeniden düzenlenmelidir.
Saygılarımızla…
Cumhuriyet Kadınları Derneği
Genel Yönetim Kurulu adına
Genel Başkan
Prof. Dr. Tülin Oygür
Sonuç Raporuna ulaşmak için aşağıdaki eklentilere girebilirsiniz ;
https://drive.google.com/file/d/1MMcAmII-05pmvdm9mJN87vZSCbeoOil-/view?usp=share_link