ÖZET: Dava, belediye tarafından hazine aleyhine açılmış ve adına kayıtlı taşınmaz üzerindeki haciz şerhinin kaldırılmasına ilişkin olup davaya katılan Vakıf ta aynı talepte bulunmuştur. Mahkemece dava, Hazinenin dava ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmişse de; tapu sicil müdürlüğü tapukayıtlarının düzenli tutulmasından, devlette kayıttaki hatalardan bireylerin hak ve işlem güvenliğini sağlamaktan sorumludur. Tapu kaydındaki dayanaksız haciz şekli davacının taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisini sınırladığı gibi katılan Kilise Vakfının kamulaştırma bedellerini almasına engel olduğundan Tapu Sicil Müdürlüğü aleyhine açılmış davaya bakılması gerekir.
Y. 14. HD E: 2009/12651 K: 2009/13931 T: 10.12.2009
Davacı , 183 ada 3 parsel sayılı taşınmazın hükmen adlarına tescil edildiğini, tescil işlemi sırasında taşınmaz kaydında İstanbul Kadastro Müdürlüğü 09.02.1954 tarih 382 sayılı yazı ile 28.05.1936 tarih 1882 yevmiye ve 28.11.1950 tarih 5536 yevmiye sayılı haciz şerhlerinin bulunduğunu, şerhlerin dayanağının da tespit edilemediğini ileri sürerek terkin isteğinde bulunmuştur. Davacı yanında davaya katılan Kumkapı Surp Harutyan Ermeni Kilisesi Vakfı’da haciz şerhlerinin terkinini talep etmiştir.
Davalı , şerhin terkinin de kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, kadastro müdürlüğü yazısı ile kayda işlendiğini, İcra İflas Kanunu’nun 110. maddesine göre de 2 yıl içerisinde satış istenmediği takdirde hacizlerin düşeceğini bu nedenle dava açmakta hukuki yararlarının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davalının şerhin terkininde hukuki yararı bulunmadığından davalıya husumet yöneltilemeyeceği gerekçesiyle pasif dava ehliyeti yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü , davacı temyiz etmiştir.
Dava , haciz şerhinin terkini isteğine ilişkindir.
Haciz , kesinleşmiş icra takibinin konusu olan bir alacağın ödenmesini teminen borçluya ait ve haczi kabil bulunan mallara bir bakıma takibi yapan icra müdürlüğünün el koyması işlemidir. İİK m.91 hükmünce gayrimenkulun haczi ile takip konusu borç ve eşya arasında ilişki kurulur ve tasarruf yetkisi Yargıtay Kararları 273 Türk Medeni Kanunu m. 1010 anlamında kısıtlanmış olur. Bu tür kişisel haklar tapu kütüğüne şerh verilmekle hak sahibine eşya üzerinde dolaylı da olsa hakimiyet hakkı kurmasını sağlamaz ise de, tasarruf yetkisinin dar manada kısıtlanması sonucunu doğurduğundan taşınmaz üzerinde sonradan bu hakla bağdaşmayan hak kazanan kişilere karşı da ileri sürülebilir hale gelir.
Türk Medeni Kanunu’nun 1010. maddesi uyarınca haciz şerhi tapuya yazıldıktan sonra borcun ödenmesi, icra takibinin düşmesi veya sona ermesi halinde haczi koyan makamın yazısı ile ya da şerh lehtarının talebi ile terkin edilebilir. Haciz şerhinin usulsüz kaydı hallerinde ilgilisinin terkine olur vermemesi durumunda taşınmaz maliki, şerhin terkinini dava edebilir. Ancak, taşınmaz kaydındaki haciz şerhlerinin her zaman yasal prosedürüne göre terkin edilmesi mümkün olmayabilir. Bu hacizi koyan ilgili makamın, taşınmaz malikinin ya da haciz lehtarının ilgisizliğinden kaynaklanabilir. Bu gibi durumlarda tapu kaydında duran haciz şerhi yolsuz kayıt haline gelecektir. Somut olayda da; tapu kaydına işlenen haciz şerhlerinin dayanağı ve akıbeti
saptanamamış, kimlerin yararına konulduğu belirlenememiş bu nedenle de tapu sicil müdürlüğü tarafından davacının istemi karşılanamamış, sorunun dava yoluyla giderilmesi istenmiştir.
Bilindiği gibi, tapu sicil müdürlüğü tapu kayıtlarının düzenli tutulması ile sorumludur. Kayıttaki hatalardan bireylerin hak ve işlem güvenliğini sağlamakla yükümlü olan Devlet sorumludur. Tapu kaydındaki dayanaksız haciz şerhi davacının taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisini kısıtlamakta, diğer yandan davaya katılan Kilise Vakfı’nın kamulaştırma bedellerini almasına
da engel olmaktadır. Hukuki dayanağı saptanamayan ve artık yolsuz kayıt niteliğini kazanan şerhlerin terkininde hak lehtarı aramak çözüm yeri olan mahkemelerde iş ve işlemleri çıkmaza sokma anlamına gelir. Tüm bu olgular gözetildiğinde kaydın terkini istenirken bu kayıtları tutmakla yükümlü tapu sicil müdürlüğünün davada hasım olacağı kuşkusuzdur. Mahkemece aksine gerekçelerle pasif dava ehliyeti yokluğundan davanın reddi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 10.12.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi.