Vergi İncelemesinin Olumsuz Yönleri, vergi incelemesi doğası gereği geçmiş (kapanmış) hesap dönemleri üzerinde yürütülen bir faaliyettir. Dolayısıyla olay sonrasında olayı gözden geçirmeyi sağlar. Vergi incelemesine başlanılması bu yönüyle bazı etkileri beraberinde getirir. Vergi incelemesiyle birlikte pişmanlık ve ıslah hükümlerinden yararlanılma imkanı kaybolur.Vergi İncelemesinin Olumsuz Yönleri
Vergi incelemesinin geçmişe doğru olması bu ilişkinin her iki tarafı açısından da olumsuz etkilere sahiptir. Vergi incelemesiyle eksik tahakkuk eden vergi ikmal edilmekle birlikte verginin finansman amacı gözetildiğinde devlet açısından vergiyi doğuran olaya bağlı bir alacak olarak varlık kazanan verginin ihtiyaç duyulan ve ait olduğu dönemde tahakkuk ve tahsili yapılamamakta, sonradan gerekli ikmal sağlanmaktadır.
Vergi yükümlüsü açısından ise farklı bir etki bulunmaktadır. Özellikle vergiyi doğuran olayın gerçekleştiği dönemde yükümlülüklerini yerine getirmeyen mükellef açısından sonradan yapılan cezalı ikmal işlemleri vergi yükünün gecikme faizi gibi ek mali yüküm ve vergi cezalarıyla şiddetlenmesine neden olmaktadır. Ayrıca, mevcut vergi ilişkisinin yükümlülükleri de dikkate alındığında olay anında uyum sağlanması daha kolay olan vergi ılışkisinin sonradan tesisinde uyumsuzluk ve husumetler ortaya çıkmaktadır.
Vergi yükünün dağıtımında esas alınan mali güç vergiyi doğuran olaya bağlanmıştır. Vergiyi doğuran olay gerçekleştiğinde mali güç bulunmaktadır. Bu aşamada verginin kavranması durumunda vergi yüküne katlanmak ve vergi ilişkisine uyum daha kolay olduğundan verginin tahsil olanağı da daha yüksektir. Mükellef ile idare arasındaki ilişki de daha olumlu şekilde gelişmektedir. Ancak, vergiyi doğuran olayın üzerinden zaman geçmesi durumunda verginin kavranması imkanı azalmaktadır. vergi incelemesinin olumsuz yönleri Her şeyden önce, geçen zaman içinde mali gücün kaybolması ihtimali bulunmaktadır. Sonradan yapılacak işlemlerin farklı unsurları da beraberinde getirmesi nedeniyle daha yüksek tutarlar içeren vergi ile cezanın yükümlü üzerindeki etkileri olumsuz olacaktır. Ayrıca, vergiyi doğuran olaya ilişkin delil unsurlarına ulaşmanın da zorlaşması, bu unsurların kaybolması ya da gerçek durumu yansıtma gücünü yitirmesi söz konusu olabilir. Bu kapsamda, alacağın sonradan tahakkuk etmesi durumunda da devlet hazinesine aktarılması (tahsil) olanağı azalmakta hem de tahsil maliyeti (vergi harcaması) yükselmektedir.
Beyana dayalı tarhiyatta, vergi dairesinin beyanın doğruluğunu denetleme görev ve yetkisi saklı kalmakla beraber matrahın tespitinde etkili olan taraf vergi mükellefi veya sorumlusudur. Şekli bir ödev niteliği taşıyan beyan yükümlülüğü çerçevesinde, ödenmesi gereken verginin doğru şekilde tespiti açısından mükellef ya da sorumlu vergi matrahını doğru dönemde ve doğru şekilde beyan etmek durumundadır.
Yükümlünün iradesi ile beyan ettiği tutarlara ilişkin vergileme işlemleri belirli istisnai haller dışında yargı kapsamı dışında tutulmuştur. Bu durum sonradan kendiliğinden verilen beyanlar açısından da korunmuştur. Dayanağı yükümlünün beyanı olan işlemler, yükümlüsü tarafından ihtilaf konusu edilemez. Beyana dayalı işlemde tahakkuk fişinin düzenlenmesi ile birlikte işlem tahakkuk eder ve kesinleşir.
Beyana dayalı tarhiyattan farklı olarak, diğer tarhiyat (ikmalen, re’sen, idarece) yöntemlerinde, tarhiyatın dayanağı olarak, yükümlünün mali gücüne ulaşmak üzere İdarenin yapmış olduğu bir çalışma bulunduğundan, İdarenin inceleme ya da takdir gibi faaliyetlere bağlı olarak tarhiyat yapması ya da ceza kesmesi bu işlemlerin muhataplarına hukuki koruma olarak yargı yolunu kullanma imkanı sağlamaktadır. İdarenin tek taraflılık özelliği ağır basan söz konusu işlemlerinin muhatabı olan yükümlü veya ceza sorumlularına bu işlemlere karşı ihtilaf yaratma ve itiraz, iddia ve açıklamalarını ileri sürme şansı verilmesi anlamında yargı yolu açık bırakılmıştır. Dolayısıyla, muhatabının iradesine rağmen tesis edilen ve tek taraflılığı ağır basan bu işlemlerde yargısal denetim imkanı bulunmaktadır.Vergi İncelemesinin Olumsuz Yönleri
İkmalen, re’sen ve idarece yapılan tarhiyatlarda ve ceza kesme işlemlerinde idari işlemlerin yürütülebilirliği işlemin dava konusu edilme anına kadar sürdürülmektedir. Diğer bir ifadeyle, ikmalen, re’sen ya da idarece yapılan tarhiyat türleri ve ceza kesme işlemleri yönünden vergi yargısında dava açılması bu işlemlere bağlı tahsil sürecini kendiliğinden durdurmaktadır. ((YUK md. 27/3) Dolayısıyla, işlemin tesisinde muhatabının konumuna göre bir anlamda yapılacak tarh ve ceza kesme işlemlerinin hukuki değeri ve sonucu etkilemektedir.Vergi İncelemesinin Olumsuz Yönleri
tarh işleminde baştan ihtilafsız olarak varlık kazanan işlemin yürütümü imkanı bulunurken, matrahın idarece tespit edildiği tarhiyat türlerinde ve ceza kesme işlemlerinde bu işlemlerin tahakkuk ve tahsil aşamaları dava açılması durumunda ancak yargının onayına bağlıdır. Dolayısıyla, matrahın idarece tespit edildiği tarhiyat türlerinde ve ceza kesme işlemlerinde tarhiyat ve ceza kesme işlemlerine karşı dava açılması durumunda, bu işlemlerin yürütümü mahkeme sonucuna kadar duracaktır. Mahkemenin idare lehine ve işlemlerin hukuka uygunluğu kararı üzerine tarhiyat ve ceza kesme işlemleri tahakkuk ederek işlemin yürütümü mümkün hale gelecektir.Vergi İncelemesinin Olumsuz Yönleri
Matrahın idarece tespit edildiği tarhiyat ve ceza kesme işlemleri yönünden benimsenen bu kural önemli bir gerekliliğin sonucudur. Vergilendirme gibi bireyin temel hak ve özgürlüklerine yönelen bir İdari faaliyetin hukuka uygunluk karinesinin tüm sonuçlarından yararlandırılmamış olması bu işlemlerin muhatapları lehine önemli bir koruma kalkanı oluşturmaktadır.
Bu noktada, beyana dayalı tarhiyatta da matrahın tespitinde yükümlünün serbest iradesinin bulunduğunu söylemek mümkün olmasa da, vergi kanunları çerçevesinde meydana gelen vergiyi doğuran olayın kabulü ve ilgilinin tabi olacağı matrahı kendisinin doğru şekilde hesaplayarak idareye bildirmesi, bir anlamda gerçekleştirilecek vergilendirme (tarh) işlemi üzerinde yükümlü ile idarenin uzlaşısı anlamına gelmektedir. Bu niteliğinden dolayı da, matrahın beyana dayalı olarak tespit edildiği ve beyanname üzerinden tesis edilen işlemlerin de kesintisiz olarak yürütümü öngörülmüştür.
İdare ile yükümlü arasında bu uzlaşının bulunmadığı kabul edildiğinden ikmalen, re’sen ya da idarece yapılan tarhiyatlara ve ceza kesme işlemlerine karşı yükümlüye dava açma hakkı tanınmıştır. Daha da önemlisi bu tarhiyat ve ceza kesme işlemlerine karşı dava açılması durumunda bu işlemlerin yürütümünün kendiliğinden duracağı hükme bağlanıştır. (İYUK md. 27/3)
Dolayısıyla, bu durum göstermektedir ki, kişinin vergilendirme sürecinde, vergi mevzuatının uygulanması bağlamında, kendisinin vergilendirme durumu konusunda İdare ile kendi iradesi arasında çıkan ihtilaf ya da uyuşmazlıklarda, İdarenin tam anlamı ile tek taraflılık özelliği taşıyan işlemlerinin hukuka uygunluk karinesinden yararlanma imkanı askıya alınmakta ve idari işlemlerin yürütümü dava açılmakla birlikte kendiliğinden durmaktadır.
Bu çerçevede vergi incelemesiyle başlayıp tarhiyat ve ceza kesme işlemleriyle somutlaşan süreçte bu işlemlerin uyuşmazlık konusu yapılması durumunda muhatabı üzerindeki etkileri bakımından idari yargının tasdikine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu yönüyle, vergi ilişkisinin iki tarafı dışında üçüncü bir aktör tarafsız şekilde yapılan işlemleri hukuki denetimden geçirmek üzere sürece dahil olmaktadır.
Kaynak: Vergi İncelemesi (Dr. Tahir Erdem)