LGS- TYT- AYT hayatımızın önemli dönemeçlerindendir. Yaşamımızın bu döneminde bizden beklenen en temel sorumluluk, genellikle, derslerimizi başarıyla geçmektir. Bu da ancak düzenli bir çalışmayla olur. Ne var ki masa başına oturup ders çalışmak, kitapların başında saatler harcamak, kişiyi her zaman istenen sonuca yani hedefe götürmeyebilir. Bu noktada verimli çalışmak, başarıyı artırmaya yarayan önemli bir unsurdur.
Öğrenme, insanların bireysel farklılıklarına göre gerçekleşir. Her birimiz öğrenirken farklı duyularımızı kullanırız. Kimimiz için görsel, kimimiz için işitsel uyaranlar daha etkilidir. Bunun doğal sonucu, herkesin en verimli çalışma şeklinin kendisine özgü olmasıdır. Bazıları tek başına ve çok sessiz bir ortamda çalışabilirken bazıları başkalarıyla beraber veya müzik dinleyerek çalışmayı tercih edebilir. Özet çıkarmak kimileri için çok işe yararken kimilerini sıkar ve dikkatini dağıtır. Herhangi bir konuyu çalışmak için gerekli olan zaman da kişiden kişiye farklılık gösterir. Önemli olan; kişinin, kendisi için işe yarar yöntemlere yönelmesi ve zamanı, belirlenmiş öncelikler doğrultusunda kullanabilmesidir.
Yeni bilgiler öğrenirken çeşitli öğrenme tarzları kullanırız. Bunlar; tekrar, anlamlandırma ve örgütleme stratejileridir.
Tekrar, bilgileri uzun süreli olarak hafızamıza kodlamamızı ve pekiştirmemizi sağlar. Her gün öğrendiklerimizin tekrarı için kısa bir süre ayırmak, sonrasında aynı konular üzerinde saatler harcamamızı önler. Tekrar, öğrenilen konuyu anlatarak ya da yazarak yapılabilir ancak yazmak genellikle daha verimli sonuçlar verir.
Anlamlandırma, yeni edindiğimiz bilgileri önceden bildiklerimizle ilişkilendirmemiz demektir. Öğrencinin anlamlandırma sayesinde bilgisinin kalıcılığı en üst düzeye çıkarılabilir.
Örgütleme, yeni bilgileri eskileriyle bir araya getirme ve yeniden düzenlemeye denir. Genellikle anlamlandırma ve örgütleme beraber yapılır. Örneğin, okuduğumuz bir metnin ana ve yan fikirlerini çıkarırken ya da bir bilgi metnini grafiğe dökerken okuduğumuzu anlamlandırıp örgütleriz.
Zamanı iyi değerlendirememenin en önemli sebeplerinden biri performans kaygısı ve ona eşlik eden başarısızlık korkusudur. Bir diğer etken mükemmelliyetçi eğilimlerdir.
Ayrıntıda boğulma, yapılan işten tatmin olmama, duygusal basınç nedeniyle çalışmaya yoğunlaşamama gibi sonuçlar doğurur. Tüm bunlar söz konusu olduğunda da, çalışmadan verim almak zorlaşır.
Dikkatimizi dağıtan birçok etmen vardır. Kafamızı meşgul eden kişisel sorunlarımız, bedensel yorgunluk, fiziksel hastalık, çalışma ortamının kimi özellikleri, karmaşık bir örgüde sunulan bilgiler ve performans kaygısı, bunlar içinde sıkça rastlananlardır. Verimli çalışabilmek için dikkat dağıtan bu tür etmenleri en aza indirmemiz gerekir.
Kişi neyi, niçin çalışması gerektiğini bilmelidir. Hedeflerin varlığı çalışma isteğini artırır.
Bazen çalışılacak konuların çokluğu içinde boğuluruz. Nereden başlayacağımızı bilemez ve bu zorluk içinde kilitlenip kalırız. Bu noktada yapılması gereken bir öncelikler listesi hazırlamaktır. Önce neye bakacağımızı bilirsek, önümüze küçük ve ulaşılabilir hedefler koyabilirsek çalışmaya başlamak kolaylaşır. Bu, çalışmaya başlamak için bizi tetikler ve çalışmayı sürdürmekte zorlanmayız.