Vesayet ; kanununda sayılan hallerde ergin kişilerin; bazı durumlarda da çocukların, maddi ve yaşamsal menfaatlerinin korunması için işlem ehliyetlerinin sınırlanarak, vesayet makamlarının idaresine bırakılmasını sağlayan bir kurumdur.
Kanunda sayılan vesayet organları; vesayet daireleri ile vasi ve kayyım lardır.
İçerik
Medeni Kanun düzenlemesine göre, velayet altında bulunmayan her küçük vesayet altına alınır. Küçüğün velayet altında bulunmamasının farklı nedenleri olabilir. Anne ve babanın belli olmaması, ölmüş olması veya anne ve babanın velayet haklarının kaldırılmış olması gibi nedenler küçüğün vesayet altına alınması nı gerektirir.
Medeni Kanun düzenlemesine göre, akıl hastalığı veya zayıflığı nedeni ile işlerinin idaresi veya bakım ve korunma için kendisine yardım gereken ya da başkasının güvenliğini tehlikeye sokan her ergin vesayet altına alınır.
Kişinin akıl hastalığı veya zayıflığı nedeni ile vesayet altına alınabilmesi için resmi sağlık kurulundan sağlık raporu alınması zorunludur. Bu konu, hakimin takdirinde olmayıp, kanuni bir zorunluluktur. Hakim, karar vermeden önce, kurul raporunu dikkate alarak kısıtlanması istenen kişiyi dinleyebilir.
Esasında herkes kendi mal varlığı üzerinde herhangi bir kısıtlamaya tabi olmaksızın tasarruf yetkisine sahiptir. Sağlıklı bir kişinin, sırf fazla harcama yapıyor diye vesayet altına alınması mümkün değildir. Kanunun bu düzenlemesine göre kişinin kısıtlanma sı için savurganlığın kötü bir yaşam tarzının sonucu olması veya alkol veya uyuşturucu bağımlılığının söz konusu olması gerekir. Örneğin sadece müstakbel mirasçıların, ileride doğacak miras haklarının korunması amacıyla sağlıklı bir kimsenin kısıtlanması mümkün değildir. Kısıtlama için savurganlığın, kişinin kendisi veya ailesini dara düşürecek boyutlarda olması gerekir.
Bu nedene dayalı kısıtlılık karar ı vermeden önce hakim kısıtlı adayı nı dinlemek zorundadır.
Bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir ceza alan her mahkum kısıtlanır. Cezanın infazına başladığında bu durum cezanın infazında görevli makam (infaz savcılığı veya cezaevi idaresi) tarafından, vesayet makamı na bildirilerek mahkuma vasi atanması sağlanır.
Medeni Kanun son olarak, ergin kişinin kendi isteği üzerine vesayet altına alınması durumunu düzenlemiştir. Buna göre, ergin kişinin kendisi de yaşlılık, engelli olma, deneyimsizlik veya ağır hastalık gibi nedenlerle işlerini idare edemiyor ve bakıma ihtiyaç duyuyorsa kendisine vasi atanması nı isteyebilir.
Bir kişinin vesayet altına alınmasına Sulh hakimi karar verir. Bu nedenle uygulamada kısıtlama talepli başvurular vasilik davası olarak adlandırılır.
Kanun düzenlemesinden açıkça anlaşılabileceği gibi kısıtlama ve vasilik temelde kamu düzenini ilgilendiren bir konudur. Bir kişinin vesayet altına alınması nı talep etmek için talepte bulunanın herhangi bir hukuki yararının bulunması aranmaz. Kişinin kendisine bakmak için yardıma ihtiyaç duyması ve mal varlığını yönetememesi gibi hallerde kısıtlanacak kişinin yararı gözetilirken, başkalarının güvenliğini tehlikeye sokma nedeni ile kısıtlanma da ise kamu yararı gözetilir. Küçüğün vesayet altına alınması nda ise doğrudan küçüğün yararı, dolaylı olarak da kamu yararı gözetilmiş olacaktır.
Korunmak istenen bu hukuki yarar doğrultusundaki kanun düzenlemesi gereğince, herkes bir küçüğün veya erginin vesayet altına alınması nı talep edebilir. Hatta küçüklük ve akıl hastalığı nedeni ile kişinin kısıtlanmasını gerektirir bir durumla karşılaştıklarında nüfus memurları, idari makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamı na bildirmek zorundadırlar.
Kısıtlama ve vasi atanması esasında yetkili makamların resen (kendiliğinden) harekete geçmeleri gereken bir konu olup, açılan vesayet davaları , durumun yetkili makama bildirilmesi (ihbarı) niteliğindedir.
Kişinin vesayet altına alınma sı, vasi atanması , vasi değişikliği ve vesayetin kaldırılması gibi konularda görevli makam Sulh Hukuk Hakimliği dir. Yetki ise küçüğün veya kısıtlının yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Hakimliğindedir.
Kısıtlanmasına karar verilen kişi için, “bu görevi yapabilecek yetenekte olan bir ergin” vasi olarak atanır. Gerekli durumlarda görevi birlikte veya belirlenen görevleri ayrı ayrı yerine getirmek üzere bir kısıtlıya birden çok vasi de atanabilir. Bunun için atanacak vasilerin birlikte çalışma konusunda rızaları bulunmalıdır.
Kanun düzenlemesi gereğince eşin ve hısımların vasi olarak atanmada önceliği vardır. Vasiliğe engel bir durum olmadıkça vesayet makamı nın öncelikle kısıtlaya en yakın bulunan akrabaları değerlendirmesi gerekmektedir.
Yine engel bir durum olmadıkça, vasiliğe, kısıtlanacak kişinin veya anne ve babasının talep ettiği kişi atanır. Yani vesayet altına alınacak kişinin bu durumda kendi vasisini seçme hakkı bulunmaktadır.
Sulh hukuk hakimliği, yukarıda açıkladığımız düzenlemeler ve ilkeler doğrultusunda gerekli araştırma ve değerlendirmeleri yaparak vesayet hakkında en kısa süre içerisinde karar verir. Gerekli görülmesi halinde, başvuru ile birlikte derhal gerekli önlemleri alarak kısıtlanması istenen kişinin fiil ehliyetini tedbiren geçici olarak kaldırabilir ve ona bir temsilci atayabilir.
Gerek tedbir kararı, gerekse de inceleme sonucunda verilen nihai karar ilan olunarak nüfusa bildirilir. Böylece kısıtlılık hali, kişinin nüfus kaydına şerh düşülür. İyi niyetli üçüncü kişilerin, ilandan önce kısıtlı ile yapmış oldukları işlemler etkilenmez.
Karar aynı zamanda atanan vasi ye de tebliğ edilir. Vasiliğe atanan kişi, tebliğden itibaren on gün içerisinde vasilikten kaçınma hakkını kullanabilir.
Kural olarak, vesayet makamı nın atadığı vasi, bu görevi yerine getirmekle yükümlüdür. Kanun bazı hallerde kişilere bu görevden kaçınma hakkı tanımıştır. Bu haller;
Bu haller vasiliğe engel durumlar olmayıp, bu kişiler dilerlerse vasilik görevini kabul edebilirler. Ancak görevi reddetme hakları mevcuttur.
Vasiliğe engel durumlar ise;
Vasi atama kararı kesinleşince vasinin göreve başlaması gerekir. Vasinin görevlerini yerine getirebilmesi için de kendisine bir takım yetkiler tanınmıştır. Vasinin görev ve yetkileri ayrıntılı olarak 1723 sy Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet Ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına Dair Tüzük’le düzenlenmiştir.
Vesayet davası sonucunda verilen vasilik kararına itiraz mümkündür. İtiraz süresi ve merci; itirazın, vasinin ehliyetine veya kararın esasına ilişkin olmasına göre değişir.
Vasinin ehliyetine ilişkin itiraz, kısıtlama kararının esasına değil, vasi olarak atanan kişiye itirazı ifade eder. İlgili herkesin vesayet kararını öğrendikleri günden itibaren on gün içerisinde, atanan vasinin ehliyetine itiraz hakkı vardır.
Vasilikte, vesayet makamı sulh hukuk hakimliği, denetim makamı ise asliye hukuk mahkemeleridir. İtiraz sulh hukuk hakimliğine yapılır. Vesayet makamı, vasinin veya ilgililerin itirazlarını haklı görürse yeni bir vasi atama yoluna gider. İtirazları yerinde görmezse, gerekli kararı vermek üzere durumu denetim makamına bildirir. Asliye hukuk mahkemesi, itiraz ve kaçınma talebi hakkındaki son kararı verir.
Vesayet makamının, vesayet dosyasında verdiği diğer kararlara karşı da, kararı öğrenme tarihinden itibaren on gün içerisinde asliye hukuk mahkemesine itiraz edebilirler. Denetim makamı olan asliye hukuk mahkemesi gerektiğinde duruşma yaparak itirazı kesin karara bağlar.
Kısıtlama kararının esasına ilişkin itiraz, vasinin ehliyetinden bağımsız, kişinin kısıtlanmasının hukuka aykırı olduğu iddiasına dayanır. Kısıtlamayı gerektiren bir hal olmadığı halde verilen kısıtlama kararına karşı, esasa ilişkin itiraz yoluna gidilebilir. Bu itiraz, istinaf kanun yolu ile yapılır.
Kısıtlama kararının esasına ilişkin itiraz , kısıtlama kararının tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine yapılır. Bölge Adliye Mahkemesi istinaf incelemesi yaparak itirazı karara bağlar.
Kısıtlama nedenlerinin ortadan kalkması halinde, başta kısıtlı ve vasi olmak üzere tüm ilgililer, sulh hukuk hakimliğinden vesayetin kaldırılması nı isteyebilirler. Mahkeme kısıtlamanın kaldırılma talebinin gerekçelerini inceleyerek bu konuda karar verir. Verilen karara karşı, tebliğden itibaren iki hafta içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulabilir.
Yabancı ülke mahkemelerince verilen vasilik kararının Türkiye’de tanınması ve tenfizi ile ilgili uygulamada uzun süre çelişkili kararlar verilmiş, bunlar Yargıtay kararlarına da yansımıştır. Vesayet kararının kamu düzenine ilişkin olduğu gerekçesi ile tanıma ve tenfiz inin mümkün olmadığı yönünde önceki tarihlere ait birçok Yargıtay kararı mevcuttur. Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/1628 E, 2015/894 K sy kararları ile yurt dışında verilen kısıtlama – vasilik kararları nın, yeniden bir araştırma yapılmaksızın tanıma ve tenfizi nin mümkün olduğuna karar verilmiştir.
2675 sayılı Kanun’un yürürlükten kaldırıldığı gözetildiğinde; dava tarihi itibariyle uygulanacak Kanunun 2675 sayılı Kanun değil, 5718 sayılı Kanun olduğu; bu yoldaki uygulamanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile benimsenen, kişilerin yararının gözetilmesi ve her şeyden üstün tutulması ilkesine de uygun düştüğü, ayrıca 1905 tarihli kısıtlamaya ve benzer tedbirlere ilişkin La Haye Sözleşmesinin 3 ve 7.maddelerine göre, kural olarak Milli Hukukun ve Milli Devlet Mahkemelerinin yetkili olmasına karşın, kısıtlanacak şahsın bulunduğu yer (örneğimizde Almanya) makamları da ilgilinin milli hukukuna (örneğimizde Türk Hukuku) veya bulunma yeri hukukuna (Alman Hukuku) göre kısıtlama kararı alabilecekleri benimsenmiştir. Öte yandan; Yerel Mahkeme direnme kararına dayanak yaptığı ve gerekçesine aldığı iki ayrı Yargıtay Hukuk Genel Kurul Kararı, dava tarihinden çok önce yürürlükten kaldırılan 2675 sayılı Kanun’a göre inceleme yapıldığından somut olay açısından emsal karar olma özelliği bulunmamaktadır.
(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/1628 E, 2015/894 K)
Hukuk Genel Kurulunun söz konusu kararından sonra bu konudaki çelişki ortadan kalkmış ve yurtdışında verilen vasilik kararlarının Türkiye’de tanıma ve tenfizi nin önünde uygulamada bir engel kalmamıştır.
Kısıtlanma, kanunda sayılan nedenlerin varlığında, kişinin resmi işlerinin idaresi, bazı durumlarda bakım ve korunmasının sağlanması için vesayet altına alınmasıdır. Kısıtlanan kişinin tasarruf ehliyeti olmaz. Resmi işlemleri vasi tarafından yapılır.
Vesayet altındaki kısıtlı vesayet makamının izni ile evlenebilir. Vesayet makamı, sulh hukuk hakimlikleridir. Evlenme için kısıtlama kararını vermiş olan sulh hakimliğinin izni gerekir.
Kısıtlanma nedenlerinin ortadan kalkması halinde, kararı veren sulh hukuk hakimliğine yapılacak başvuru ile kısıtlılık kararı kaldırılabilir. Bunun için kısıtlanan kişinin akıl sağlığına kavuşmuş, bağımlılığından kurtulmuş veya savurganlık durumu oradan kalkmış olmalıdır. Ceza mahkumiyeti nedeniyle kısıtlanma infazın sona ermesi ile kendiliğinden kalkar. Vesayet altındaki küçük de 18 yaşını doldurunca vesayet ortadan kalkar.
Kısıtlama kararına itiraz , kararın ilgililere tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde istinaf yolu ile yapılır. Yetkili bölge adliye mahkemesi, bu durumda ilk derece mahkemesi dosyasını inceleyerek kararın usule uygun olup olmamasına göre işlem yapar.
Vasi seçimine itiraz, sulh hukuk mahkemesi kararının ilanından sonra on gün içerisinde denetim makamına yapılır. Vasilik denetim makamları asliye hukuk mahkemeleridir. Vasinin, vasilikten çekilme nedenlerine veya ilgililerin atanan vasiye itirazlarını bu süre içerisinde yetkili asliye hukuk mahkemesine yapmaları gerekir.
Vasi, kısıtlının mallarının idaresine ilişkin raporu her yıl vesayet makamına vermek zorundadır. Bu raporda kısıtlının malvarlığı, harcamaları ve mallarının idaresine ilişkin bilgiler yer alır. Vasi, kısıtlıya ait malvarlığını azaltıcı bir işlemi ancak sulh hukuk hakimliğinin izniyle yapabilir. Sulh hakimliği, ancak kısıtlının ihtiyaç veya bakımı için gerekli olması halinde bu tür tasarruflara izin verir.
Vasilik davası, kısıtlanma, vasiliğe itiraz, kısıtlanmasının kaldırılması, yurtdışı vesayet kararlarının tanınması gibi davalar ve tüm avukatlık çalışma alanlarımıza buradan ulaşabilirsiniz: Mersin – Avukat Çalışma Alanlarımız