Yapmanın Yolu Yapmaktır, Onun Da Yolu Yapamamaktır

Yapamamak çok güncel bir problemimiz. Pek çok kişi pek çok şeyle ilgili bu şikayete sahip. Acaba neden yapamıyoruz? Bunu anlamak için hep birlikte geçmişte yapmayı öğrendiğimiz şeyleri hatırlayalım ve kendi yaşam deneyimlerimizden çıkarımlar elde edelim.

Neredeyse hepimiz yürümeyi öğrendik. Neredeyse hepimiz konuşmayı öğrendik. Acaba bunları nasıl yaptık? Bu deneyimlerimizi pek hatırlamıyor olabiliriz, çok eskilerde kaldılar. Ama bizim deneyimimizle başka çocuklarınki çok da farklı değil; şu ana kadar bu süreçlerden geçtiğini gördüğümüz çocuklarla ilgili gözlemlerimiz de kendi deneyimlerimizi ele almak için yeterli olabilir.

Yürümeyi, Konuşmayı Nasıl Öğrendik?

Hatırlayalım bakalım.

Öncelikle bu konuya yönelik isteklerimiz demlendi. Muhtemelen yaşamımızın ilk gününde hadi ben yürüyeyim, hadi ben konuşayım diye düşünmedik. Farkındalık ve isteğimiz zamanla oluştu, gelişti. İstediğimiz şeye ulaşmak için yürüyebilmeliydik. İstediğimiz şeyleri elde edebilmek için konuşabilmeliydik. Farkındalık ve isteğin güçlü bir ihtiyaç, güçlü bir dürtü haline gelmesi önemli gibi duruyor.

İsteklerin demlenmesiyle paralel olarak yeteneği elde etmekle ilgili hazır bulunuşluk da önemlidir. Öğrenme ve gelişim psikolojisinde derin teorileri olan bir konu bu. Biz teoriye o kadar dalmadan şu gözlemi yapmakla yetinelim: İsteğimizin yanı sıra yapabilirliğimizin de gelişmiş olması gerekir. Mesela iskelet ve kas olgunluğumuz yürümemizi destekleyecek hale gelmeden yürüyemeyiz. Benzer şekilde beyinlerimizdeki konuşmayla ilgili bölümlerin miyelin kılıf kaplanması gerçekleşmeden akıcı bir konuşma seviyesine gelemeyiz.

İsteğimiz var, ön gereklilikleri de elde ediyoruz, engelleri aradan kaldırıyoruz. Güzel. Peki başka ne yaptık yürümeyi ya da konuşmayı öğrenmek için?

Ne yaptık biliyor musunuz?

Bu ön gereksinimleri falan umursamadan dürtümüzün yeterince güçlendiği ilk andan itibaren denemeye başladık…

Bir bebek yapabileceğinden çok önce yürümeye, konuşmaya yönelik denemelere girişir. Yav bu işin doğrusu bu değil galiba, başkaları böyle yürümüyor/konuşmuyor diye düşünüp de denemekten geri durmaz. Yapabileceği en erken aşamalardan itibaren o anki imkanları nasılsa o imkanlar seviyesinde dener, dener, dener, dener, dener…

Yani sadece denemeye başlamadık. Denemeye devam ettik. Ne kadar devam ettik? Ne kadar gerekiyorsa o kadar devam ettik.

Formül

O zaman bir yetkinliği edinmenin yolu nedir? Elde etmek istediğimiz bir şeyi elde etmenin yolu nedir?

Yeterince güçlü dürtüler edinmek… İstediğimiz konunun engellerini keşfedip ortadan kaldırmak… Ön gereklilikleri sağlamak… Denemeye başlamak… Denemeye devam etmek…

Dur dur dur, öyle acele etmeyelim. Ön gereklilikler nelerdir onları biraz daha araştırsak, biraz daha araştırsak, biraz daha…

Asıl durulacak şey bu. Durmakta duralım. Durmayı bırakalım. Ötelemeyi, ertelemeyi bırakalım. Detaylandırmayalım, sadeleştirelim.

Formül ne o zaman?

Yapmanın yolu yapmaktır, onun da yolu yapamamaktır. Ne istiyorsak, neyi gerçekten istiyorsak, onu yapmaya hemen başlayalım. Yapabildiğimiz kadarıyla; ne kadar yapabiliyorsak.

Hiç yapamıyorsak peki? Yapabildiğimiz şey, yapmak istediğimizin komik bir karikatüründen ibaretse?

Ne gam! Başlangıç öyle olur zaten. Konuşma girişimlerimiz de yürüme girişimlerimiz de başlangıçta çok komikti.

Peki Neden Yapamıyoruz?

Peki neden yetenekleri elde edemiyoruz? Neden yapmak istediklerimizi yapamıyoruz?

Çünkü yapamayız zaten. Bizim için yeni bir şeyi çat diye ilk denemede yapamayız. İlk birkaç denemede de yapamayız. İlk birkaç yüz denemede, hatta belki ilk birkaç bin denemede de yapamayız. Yapamamak, bir şeyi yapabilir hale gelme yolculuğunun başlangıcında, ortasında ve sonunda normal bir şeydir.

Başlangıçta en basit haliyle bile yapamayız. Ortalarda basit halleriyle yapabiliriz ama her zaman düzgün yapamayız. Sonlarda pek çok şekilde yapabilir hale gelmişizdir, yine de daha ustaca yapılacak bazı yönlerini yapamıyor olabiliriz.

Yapamamak normaldir. Yapamıyoruz diye geri durmaktan vazgeçersek -çekinmezsek- yapamaya yapamaya yapmayı öğreniriz. Yapamayacağım korkusuyla çok istenen bir şeyi denemekten kaçınmak; işte anormal olan budur.

Bilmemek değil öğrenmemek ayıp demişler ya.

Yapamamak değil denememek ve denemeye devam etmemek ayıp.

Eğer bu yazı ilginizi çektiyse sıradaki yazımız sizin için geliyor: Kar Küreyicisi