Bugün OECD’nin öncü göstergelerinden başlayalım. OECD’nin Ocak ayını içine alan ve potansiyel ekonomik aktiviteyi gösteren verileri, şu sıralar yaşadığımız birçok tartışmanın çözümünde yardımcı olabilir. Peki, tartıştığımız konular neler? Birincisi Yunanistan hikâyesinin ilk perdesi kapandığına göre Avrupa’nın ekonomik ve siyasi seyri ne olacak; bu soru bize krizin, Yunanistan’a benzer bir şekilde, Akdeniz Avrupası’nda yaşanıp yaşanmayacağının yanıtını da verecek. İkinci tartışma alanımız; krizin yolculuğunun yönü gelişmekte olan ülkeler mi sorusundan başlıyor. Nihayet üçüncü sorumuz da Ortadoğu’da yoğunlaşan siyasi riskler dönüşümü (krizin düğümlerini) ne yönde etkileyecek olmalıdır. OECD bu göstergeyi oluşturmak için ilkönce temel ekonomik faaliyet için bir referans serisi oluşturuyor. Bu referans serisi, genellikle GSYİH ve Sanayi Üretim Endeksi bileşenlerinden oluşuyor.
Bu referans serisi ile uyumlu reel alanlardan ve finansal alanlardan seriler seçilerek bunlardan bileşik öncü göstergeler endeksleri üretiliyor ve bu endeksler içinden en iyi referans oluşturan bileşik öncü gösterge olarak ele alınıyor.
OECD genelinde hem referans serisinin hem de bileşik öncü göstergenin yukarı yönlü olduğunu görüyoruz. Bu bir krizden çıkış işaretimidir; bunun için Asya ve ABD serilerine bakmamız gerek. ABD’nin yönü de yukarı doğru; bu yalnız ekonomik açıdan değil, siyasi açıdan da önemli bir ipucu. Çünkü giderek dağılmakta olan Cumhuriyetçi cephe, ekonomideki göreli düzelmeye bağlı olarak, Obama karşısında erken teslim olacağa benziyor.
Asya aşağıda; ama bu, Çin, Hindistan gibi büyük ekonomilerdeki yavaşlamaya bağlı.
Burada Çin’in, çok açık olarak, yön değiştirmekte olduğunu yazabiliriz. Çin, zaten bu göstergeleri haklı çıkarır gibi hem büyüme beklentisini düşürdü hem de Şubat ayında ciddi bir dış ticaret açığı verdi. Çin, bundan dolayı, parasının değerli olması yönündeki baskıyı bu sayede aşıp hızla toparlanabilir. Böyle olunca, Asya’daki göreli düşüşü biz geçici olarak değerlendiriyoruz.
Ancak Latin Amerika’ya dikkat etmek gerek; Brezilya Lula dönemini arıyor.
Tam burada, bu türlü geçiş dönemlerinde, dönüşümü üstlenen siyasi iradenin bu dönüşümü sonlandırması gerektiğine dikkat çekelim. Bu, Türkiye için de geçerli. Örneğin Türkiye’de, tam şimdi, bir iktidar değişikliği düşünün, inanın bu herkesin kaybedeceği bir korku filmi olur.
OECD geneline baktığımızda bir toparlanma görüyoruz ama bu, yedi büyükten üçü olan, ABD, Kanada, Japonya ve referans endeksleri yukarıda olan-Türkiye gibi- Doğu ülkeleri sayesinde.
AB’nin krizinin giderek derinleşeceğini söyleyebiliriz. Çünkü sürükleyici Almanya ve Fransa’nın göstergeleri hiç iyi değil ve OECD ortalamasını da düşüren bunlar.
O halde birinci sorumuzu yanıtlayabiliriz; Avrupa’nın krizi derinleşecek ama bu, Yunanistan gibi küçük ülkelerin borç şoku ile değil de, giderek öncü rollerini kaybeden Almanya ve Fransa gibi ülkeler yönünde olacak.
Almanya ve Fransa bunun farkında ve tam şu sıralar, Türkiye ile, hem ekonomik hem de siyasi ilişkilerini düzelterek derinleştirme yolunu seçmiş görünüyorlar. Bu durum, Fransa seçimleri sonrasında daha da belirginleşecek ama Fransa ve Türkiye, yeni Ortadoğu konusunda kaçınılmaz olarak karşı karşıya gelecekler.
Türkiye’nin kırılganlıklarıve potansiyeli
Krizin, orta dönemde, doğu ve güneye yayılacağını söylemek zor. Kriz, merkez Avrupa’da, bir dönüşüm girdabı olarak, siyasi yönde derinleşecek.
ABD’deki toparlanma verilerinin istikrarlı olması ve teknoloji alanının sürükleyiciliği Ortadoğu konusunda Obama yönetiminin tezlerini öne çıkartıyor. Obama, Afganistan’dan da planlanandan önce çekileceklerini söyledi.
Ortadoğu’da Türkiye ve Rusya belirleyici olacak. Ama artık ABD’nin tek yapacağı ‘şey’ bu belirleyiciliğin, kendisine rağmen değil, kendisiyle birlikte olmasını sağlamak. Bundan dolayı, Suriye için Türkiye, İran ve Rusya bekleniyor. Sanıyorum bu sorunun sonunu, Başbakan’ın İran ziyareti çok belli edecek.
Türkiye’nin bileşik öncü göstergeleri referans serisinin altında. Ama bu, aynı zamanda, Türkiye’nin çok güçlü bir yukarı yönlü potansiyeli barındırdığını ve kırılganlıkların, siyasi gecikme (Yeni Anayasa, demokratikleşme vb) yeni-bütünlüklü bir ekonomi programı eksikliği gibi önüne geçilebilir sorunlardan kaynaklandığını bize göstermektedir.
Artık şu bir adım ileri iki adım geri iradesizliğini bırakalım. Önemli günler bunlar…