Kaç yıl yaşamayı planlıyorsunuz? Böyle bir planınız yok mu? Kaderi kim bilir diyorsunuz belki… Tekil olarak her birimizin kendi yaşam süresine karar vermesi gibi bir durum pek söz konusu değil; ölüm beklenmedik şekillerde gelebiliyor. Ancak istatistik olarak baktığımızda hikaye başka.
İnsanların yaşam şekillerini değiştiren pek çok unsur var. Dijital dönüşüm, teknolojik yenilikler, kültürel evrim gibi ilgilendiğim ve yazdığım pek çok konu bu unsurlardan. Ama dikkatlerimizden sıklıkla kaçan bir tanesi var ki aslında pek çok yönüyle bizi en derinden etkileyen dönüşüm kaynaklarından birisi o: Ortalama yaşam beklentisi.
1800 ve öncesinin dünyasını şu an algılayamayız bile. Mesela hiç merak ettiniz mi? İnsanlar acaba savaşlarda cepheye gitmeye, hayatlarını öylece riske atmaya yoğun oranlarda, büyük bir kitlesellikle nasıl razı olabiliyorlardı? Ortalama yaşam beklentiniz zaten 40 yıl ve altıysa, hastalıktan sürünerek ölmektense ‘şanla’, ‘şerefle’ ve ganimet beklentileriyle savaşta şansınızı denemek belki de mantıklı alternatifti.
Yaşam beklentisinin 80 yıl olduğu bir dünya ile 40 yılın altında olduğu bir dünyada yaşam tarzı bir hayli farklı olabilir.
Birkaç pratik etkiyi düşünelim. Mesela Alzheimer, keşfedildikten sonra belki yüz yıl pek de kimsenin umurunda olmadı. Çünkü nüfusun çok az bir kısmı Alzheimer’ın sorun olacağı yaşlara kadar yaşayabiliyordu. Kanser de çok yaygın hastalıklardan değildi çünkü insanların kanserden ölmeye vakti olmuyordu. Büyük bir çoğunluk, radyasyon ve benzer etkenlerin zamanla verdiği zararların birikimiyle kanser olmadan çok önce başka sebeplerle ölüyordu. Sigaranın akciğer kanserine sebep olduğunun keşfi neden 1950’lerden sonraya kaldı dersiniz? Tek sebebi sigara lobilerinin bilim dünyası üzerine kurduğu baskı mıydı? İnsanların ömürlerinin uzaması sigara gibi yavaş katillerin etkisini de çok daha önemli hale getirdi.
Kaç yıl yaşamayı planlıyorsunuz demiştik ya, belki de düşünmemiştiniz bunu ve bu yazıyı okurken de bu noktaya kadar hala düşünmediniz. Ama bilinçli olarak düşünmeseniz de eylemlerinizle en azından ortalama yaşamınızı planlıyor ve şekillendiriyorsunuz.
Bununla ilgili bilimsel bir çalışmanın özetini buraya alalım:
“İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki iki uzunlamasına yaşlanma çalışmasında, dört davranışsal risk faktörünün (alkol tüketimi, sigara, fiziksel hareketsizlik ve obezite) birlikte ortaya çıkmasının, engelsiz ve kronik hastalıksız yaşam beklentisiyle ilişkili olup olmadığını inceledik. Veriler, ABD Sağlık ve Emeklilik Çalışmasından (HRS) 50 yaş üstü 17.351 kişiden ve 2002’den 2013’e kadar İngiliz Boyuna Yaşlanma Çalışmasından (ELSA) 10.388 kişiden alınmıştır. 50, 60 ve 70 yaşlarında cinsiyete özgü sağlık beklentisini tahmin etmek için çok aşamalı yaşam tablosu modelleri kullanıldı. Her iki ülkede ve her yaşta, artan sayıda davranışsal risk faktörüyle birlikte daha kısa sağlık beklentisine doğru açık bir eğilim vardı. 2’den fazla davranışsal risk faktörü olan kişilerle karşılaştırıldığında, her iki ülkede de davranışsal risk faktörü olmayanlar 11 yıla kadar engelsiz ve 12 yıla kadar daha uzun süre kronik koşullar olmadan yaşamayı bekleyebilir. Yaşam tarzı faktörlerinin sağlık beklentisine katkısının sağlamlığını kanıtlayarak, her iki ülkede de bireysel ve birlikte ortaya çıkan davranışsal risk faktörleri, daha kısa sağlıklı yaşam beklentisiyle güçlü bir şekilde ilişkiliydi.”
Ölüm bir yana, yaşamda kalmak da yerine göre sorun olabilir. Kendi kendinizi daha erken öldüren ve kendi kendinizi daha engelli ve kronik koşullu on yıllara olabileceğinden 12 yıl daha önce sokan kendiniz olabilirsiniz.
Profesyonel kariyerimin son yirmi yılı veri alanındaydı. Verileri yönetmek, raporlamak, verilerden tahminler üretmek, iş zekası, veri madenciliği, makine öğrenmesi, yapay zeka… Bu yaklaşım kendi hayat beklentimle ilgili de biraz farklı bakmama sebep oldu.
Mesela şu ortalama konusunu ele alalım. Türkiye’de 2019’daki yaşam beklentisi 77,7 yıl. 78 diyelim biz ona. Bu sayı, ortalamayı ifade eder. Yani mesela 68 yaşında ölen bir kişiye karşılık 88 yaşında ölen bir kişi de var. Kazalar ve başka sebeplerle erken ölenleri düşünürseniz ortalamanın böyle olması için 100 yaşın üstünü görenlerin sayıca epey arttığını anlamak mümkün.
Yani 110 yaşını görmek artık belirgin bir olasılık haline gelmeye başladı.
Şimdi size bir soru: 70 yıl ancak yaşarız diye bilinçsizce bedeninizi ve zihninizi yönlendirdiğiniz bir süreç içindeyken 110 yaşına kadar yaşamak ister miydiniz? Yukarıda referansını verdiğimiz bilimsel çalışma; alkol, sigara, fiziksel hareketsizlik ve obezite faktörlerinden iki ya da daha fazlasının varlığının bunların olmaması durumuna göre kronik rahatsızlıklara 12 yıl kadar erken yakalanacağınızı söylüyor. Ve unutmayın bu da ortalama. Yani daha sağlıklı yaşayabileceğiniz yıllar ortalamada 12 yıl. Bazı vakalarda daha kısa olabilir ve bazı vakalarda da daha uzun olacaktır.
Kendinizi 50 yaşında dünyadan elinizi eteğinizi çekmiş gibi mi hissediyorsunuz? Biraz durun ve soluklanın: 110 yıl yaşayacaksanız eğer daha 60 yılınız var buralarda. Bu habere sevinebildiniz mi?
Milyarlarca insanın yaşam tarzındaki dönüşümler bile tek tek kişilerin dönüşümlerinden oluşurlar. Dönüşüm herkes için kendinden başlar. Ben de yaşam süresiyle ilgili bu farkındalıklarla birlikte kendi yaşamıma daha farklı bakmaya başladım.
Elbette yarına çıkacağımızın bir garantisi olmadığının farkındayım. Ama tekil özel durumlar bir yana, 110 yaşımı görmemin önemli bir olasılık olduğunun da farkındayım. Ben 110’a ulaşacaksam, 70 yıl yaşayacakmış gibi bir kendini bırakmışlıkla değil, 160 yıl yaşayacakmış gibi bir zindelikle ulaşmak isterim. Ya da şöyle söyleyeyim: 110 yaşımı göreceksem, görece sağlıklı ve toplumsal yaşama makul şekilde katılmaya devam ederek görmek isterim. Bunun için de 160 yıl yaşayacakmış gibi düşünmem yararlı olacaktır: Yaşam Planı 160!
Ama bunu yaparken uzun vade için kısa vadeyi feda etmek de işime gelmez. Kısa, orta ve uzun vadede bana yararlı olacak şeyler yapamaz mıyım acaba? Mesela bahsi geçen bilimsel çalışmadaki konuları düşünelim: Alkol kullanmayarak sadece yaşamımı uzatmam, kısa vadede de yaşam kalitemi yükseltebilirim. Sigara kullanmayarak da kısa, orta, uzun her vadede kardayım. Fiziksel makul bir aktivite içinde olmak ve obezlikten uzak durmak da kısa, orta, uzun her vadede bana faydalı olacaktır.
48 yaşındayım. İkinci yüksek lisansımı geçen sene bitirdim. Dördüncü lisans eğitimimi bu sene, beşinci lisans eğitimimi de gelecek sene bitirmeyi planlıyorum.
Basit bir matematik yapalım: 110 – 48 = 62. Bu beş lisansın ve iki yüksek lisansın bana kattığı formasyonlardan yararlanmayı umabileceğim 62 olası yıl var daha önümde. Peki çok daha kısaysa ömrüm? Ne gam! Öğrenmek kendi başına keyifliydi zaten ve edindiğim formasyonları kullanmak için geleceği beklemedim hiç, güncel yaşantıma faydalarını hızlı devşirme peşinde oldum.
Bir daha sorayım: Kaç yıl yaşamayı planlıyorsunuz? Siz bir plan yapmadığınızı zannederken, bedeniniz nasıl bir plan yapıyor? Zihniniz nasıl bir plan yapıyor? Fizyolojiniz nasıl bir plan yapıyor? Psikolojiniz nasıl bir plan yapıyor?
Eğer bu yazı ilginizi çektiyse sıradaki yazımız sizin için geliyor: Şiddetle Nasıl Mücadele Etmeli?