Bugün neredeyse her zamanki gibi uyandığım bir gündü, dünden kalma bir hastalığım vardı ama mühim değil. Aslında abimin telefonu ile uyandım. “amca oldun” dedi. Bekliyorduk da biraz erken geldi amcasının gülü dedim, gün güzel olacak dedim sonra.
Demez olaydım.
İşe gideyim diye çıktım, duydum ki elektrik gitmiş, olabilir, sonuçta makine bunlar dedim, sonra neredeyse tüm Türkiye’de gittiğini öğrendim bu elektrik meretinin. Malumdur ki elektriksiz hiçbir şey yapamadığımız gerçeği var yüzüme tokat gibi vuran.
Bir halat koptuğu için intihar eden Japon mühendisin etkisi daha geçmemişken saatlerce kesilen elektrikten sonra Enerji(k) bakanın istifasını düşünmüyordunuz değil mi? İstifa/de önemli çocuklar komik olmayın.
Demokratik Gelişim Partisi’ni kuran İdris Bal da kendi partisinden istifa etmiş, bu da bir ilktir herhalde, belki de partisi ondan istifa etmiştir bilinmez.
Günün ilerleyen saatlerinde savcımızın rehin alındığını öğrendik; Adliyede. Hani şu Avrupa’nın en büyük diye övündüğümüz sarayında ve en önemli davalardan birini soruşturan(Berkin Elvan) savcıyı rehin aldılar. Elektrikler kesik diye mi girdiler, avukatlık kanununa göre arayamadıkları avukat yardımıyla bilinmez ancak bu utancın büyüklüğü hepimize yeter.
Yazının asıl amacı ülkenin bugünkü gündeminden neler çıkarabiliriz mevzusu.
Daha öncelerde olsa “yapma canım komplo teorileri bunlar” diyeceğimiz her şeyi ne yazık ki sindirmiş ve olabilitesi üzerine kafa yormaya başlamışsak artık diyecek söz kalmamıştır.
Yazıyı yazmaya başladıktan sonra savcımızın şehit olduğunu öğrendim, savcı Mehmet Kiraz’a Allah’tan rahmet diliyorum. İğrenç ve boktan yaklaşımlarınız uğruna savcı nezdinde adalete yeniden gölge düşürdünüz.
Bunlar benim kısa kısa ettiğim şahsi kelamlarım olsun, siz de komplo teorisi deyin, geçin.
Ve ne yazık ki bugün de yeni bir 31 Mart Vak’ası olarak tarihe geçmiştir, hem de dolu dolu.
Bu arada son bir not; dilerseniz biz adliyelere girerken donumuza kadar aratmaya varız, peki siz bir daha herhangi bir adalet sujesinin kılına zarar gelmeyeceğini garanti eder misiniz? Yoksa birileri öldürüldükten sonra önlem alma sözlerinizle laf-ı güzaftan ileri gitmeyeceğinizi mi görmemiz gerekiyor?
Ne yazık ki hepiniz Samimiyetsiniz!