“Zekâ, zekâ testlerinin ölçtüğü şeydir.”
E.Boring
Neden bazı yetişkinler spor, matematik ve resimde; diğerleri ise okuma veya bir enstrüman çalmada daha iyidir? Cevap tahmin ettiğiniz gibi basit ve anlamlı aslında; çünkü her yetişkinin kendi hızında ve diğerlerinden farklı bir şekilde geliştirdiği yetenekleri ve kendine özel motivasyonu vardır.
Zekâyı tanımlamak ve sınıflandırmak son derece karmaşıktır. Zekâ teorileri, genel bir zekâya sahip olmaktan, belirli zihinsel yeteneklere ve birden çok kategoriye özgü zekâya sahip olmaya kadar değişik varyasyonların varlığını göstermektedir.
İnsanlar tarih boyunca zekâyı tanımlamak, bu konuda bilgi sahibi olup ne olduğunu açıklamak için derin araştırmalar yapmışlardır. Ve çoğunlukla bu herkes tarafından merak edilen bir konu olmuştur. Siz zekânın ne anlama geldiğini hiç merak ettiniz mi? Peki birine zeki dediğimizde ne demek istiyoruz? Daha önce belki de pek çok kez kullandığınız bu sözcüğü, daha doğrusu kavramı anlamını bilerek mi kullandınız?
Zekâ aslında 1920’lere kadar henüz ders kitaplarında dahi yer almamış yeni bir kavramdır. Şaşırtıcı, oysa ki biz günlük yaşantımızda dahi sık sık kullandığımız bu terimin çok eskilere dayandığını düşünürüz.
Tarih boyunca gelişimine bir bakalım. Ünlü Yunan filozofu Aristoteles, zekâ düşüncesine yakın bir söze ilk defa 2300 yıl önce atıfta bulunmuş ancak ona akıl adını vermiştir. Aristoteles’e göre akıl, insanların tutkularına hükmetme yetenekleriyle, yani içgüdülerin dürtüsüne direnme yeteneği ile ilgilidir. Ruha ait olan akıl kendi içerisinde çeşitli kısımlara ayrılmıştır. Her bir kısım, bilgiye ulaşma uğrunda farklı görevlerin yerine getirilmesinden sorumludur. Aristoteles aklı akıl yapan unsurları, yani aklın doğru bilgiye ulaşma yöntemlerini şöyle sıralamıştır: Sanat, bilimsel bilgi, pratik bilgelik, felsefi bilgelik ve sezgisel akıl; sezgisel aklı ise, etkin ve edilgin akıl olarak ikiye ayırmıştır. Salt akılsal nitelikler sadece etkin olan bölüme aittir. Edilgin akıl sadece bedenin vasıtasıyla aldıklarını işlemektedir.
1800’lü yıllara gelindiğinde ise Charles Darwin’in kaleminden aklın derecelendirilebilir olduğunu görüyoruz, peki bu neyi ifade ediyor derseniz? Zihinsel güçleri..
Darwin’e göre akıl, bazı insanlar için daha fazla, bazı insanlar için ise daha az kademelere bölünebilir. Bu fikir, Darwin’in evrim gözlemlerine ve evrimleşmiş türlerde zihinsel güçlerin ne kadar büyük olduğu bilgisine dayanmaktadır.
Bu konu üzerinde 1800’lü yılların sonuna doğru bir diğer araştırmayı ise Darwin’in kuzeni Sir Francis Galton yapmıştır. Zekayı inceleyen Galton özellikle yetenekli bir birey kavramı üzerinde çalışmalar yaparak zekanın biyolojik evrimin ürünü olan genel bir zihinsel yetenek olduğunu kuramsallaştırmıştır.
Zeka kelimesi, nihayet fizyolog George Romanes tarafından tanıtıldığında, evrimsel kökenlerinden büyük ölçüde etkilenmeye ve artık “uyarlanabilirlik” anlamına gelmeye başlamıştır. Ya da başka bir deyişle, bir kişi çevresinde ne kadar başarılı olursa, o kadar zeki olur anlayışı yerleşmiştir.
19.yüzyıl ile birlikte zeka fikrinin uyarlanabilirlik olarak daha spesifik hale geldiğini görmekteyiz.
Howard Gardner, çoklu zeka kuramını ortaya atarak standart psikometrik testlerle ölçülebilen geleneksel kuramın aksine, her bireyin zekasının birbirinden farklı pek çok seviyesi olduğunu savunmuştur. Amerikalı gelişim psikoloğu 8 tür zeka tanımlayarak her bireyin kendi ihtiyaçları doğrultusunda geliştiğini öne sürmüştür. Örneğin dile ilgi göstermeyen bir bireyin matematik ve görsel zeka alanında büyük bir yeteneğe sahip olabileceğini dile getirmiştir.
Gardner’ın 8 tür zekâyı nasıl tanımladığına bakalım:
Bir zamanlar yayınlanan “Bir Kelime Bir İşlem” yarışma programını hatırlayanlarınız olacaktır: 5 adet sayı teker teker açılır, en son da ulaşılması gereken sayı ekranda belirir ve 30 saniyelik süre başlardı. İyi yarışmacılar süre 30 dan 29 a düşmeden butona basarlardı; hem de 5-6 satırlık işlemi tam sonuç verecek şekilde kafalarında çözmüş olarak. Sözel olarak ifade edildiğinde en az 5-10 saniye alacak olan bu işlemler, mantıksal-matematiksel zekâya sahip kişiler için 1 saniyeden daha az bir sürede beyinde tamamlanabilimektedir.
Tahmin ettiğiniz gibi bu zekâ türüne sahip olan bireylerin ikna yetenekleri kuvvetli olmaktadır.
Her bireyin farklı ve kendine özgü motivasyonla geliştirdiği yetenekleri biraz daha detaylandırmak için “yetenek ve yetkinlik kavramları aslında nedir?” sorusunu yanıtlamak gerekmektedir.
Yetenek, bir şeyler yapabilme kapasitesine sahip olmanın ön koşuludur.
Yetenek insanları yetkinliğe götürmektedir; yani yetkinlik, yeteneklerin uygulanmasının bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Peki biz yeteneklerimizi nasıl öğrenip, geliştirebiliriz? Ya da daha doğrusu sıkılmadan, motivasyonumuzu kaybetmeden nasıl ilerleyebiliriz?
Size bunun bir oyun yardımı ile olabileceğini söylesem.
Nasıl mı?
Oyunlaştırma ile…
Çoğu kişi küçük yaşlarda yetenek ve yetkinliklerinin farkına varamadan kendini bambaşka alanlarda bulur. Ya çok yetenekli olduğu bir alanı, beceriyi görmezden gelir ya da farkında dahi olamaz… Belki matematik ya da tıp alanında büyük bir yeteneğe sahiptir, belki de gerçekten bir şirkette değişimi yönetip, etrafındaki kişileri hedefe yönelten liderlik yeteneğine sahiptir.
İyi bir algoritma ve büyülü makine bileşimi bunların hepsini ortaya çıkarabilmektedir. Hem de eğlendirerek, zamanın nasıl geçip gittiğini unutturarak…
Örneğin,
“Move It” adı verilen heyecanlı bir bozyap oyunu var; yapılması gereken, kahramanı odanın içerisindeki mobilyaları oynatarak kapıdan dışarıya çıkarmak. Bu oyun, problem çözme ve analitik düşünce yeteneğinin seviyesini ölçmektedir.
“Bayrak Kapmaca” adı verilen başka bir oyunda ise kullanılacak 5 izci düşünülerek oyunda ilerleme sağlanmakta. Planın her seferinde karşı tarafın hamleleri gözetilerek güncellemesi gerekmekte; üstelik zaman baskısına yenilmeden. Bu oyun da esnek düşünce ve adapte olma becerisinin seviyesini ölçmektedir.
Bu ve benzeri oyunların algoritma sistemi, oyun bittiğinde 10 sayfalık bir rapor çıkarmaktadır. Analitik düşünme, planlama, esnek düşünme, analiz yapma, problem çözme, karar alma gibi 6 yetkinliği ve alt kıvrımlarını karşılaştırmalı olarak puanlayarak değerlendirmektedir.
Böyle bilimsel tabanlı araçlar, benzersiz ve yenilikçi yollar ve eleştirel düşünme becerileri ile şirketlere ve çalışanlara yepyeni bir nesnel değerlendirme deneyimi sunulmaktadır.
Siz de dijital çağın nimetlerini sonuna kadar kullanan bir oyun sayesinde, bir yandan eğlenerek vakit geçirirken diğer yandan keşfedilmemiş potansiyel ve yeteneğinizi, hangi mesleğe daha yatkın olduğunuzu dakikalar içerisinde öğrenmek istemez misiniz?
Kim istemez ki…
Denemek isteyenler aşağıdaki linki inceleyebiliriler.
Bu yazı GamFed Türkiye gönüllülerinden Begüm Güney’in katkılarıyla yazılmıştır.
Eğer bu yazı ilginizi çektiyse sıradaki yazımız sizin için geliyor: Beyniniz İçin Bir Hormon Kokteyli : OYUNLAŞTIRMA
Kaynakça: