Yiyorum O Halde Varım!

Obezite hafızaya ve öğrenmeye zarar veriyor mu?

Biyoloji bilimi ile uzaktan ilgilenenlerin dahi anlamakta zorlanmayacağı bazı temel kavramlar vardır ki öğrendiklerimizi anlamlandırmamızı, karşılaştırmamızı ve yeni bakış açıları edinmemizi sağlar. İnsan zihninin yapısı gereği bir fenomeni anlamlandırabilmenin en temel öğelerinden biri isimlendirmek diğeri ise sınıflandırmaktır. Biyoloji biliminin de elindeki en büyük enstrümanlardan biri de tam olarak budur, isimlendirir ve sınıflandırır. Devasa birer bilim dalı olan Nomanclature (İsimlendirme) ve Taxanomi (Sınıflandırma) evreninin içinden çekip çıkarttığım bazı kavramları hatırlatmak istiyorum.

Beslenmelerine göre önce canlıları ikiye ayırmıştık;

  1. Ototrof (kendi besinini üreten)
  2. Heterotrof (Besinini dışarıdan alan).

Bu iki grup da kendi içlerinde alt gruplara ayrılmakta, mesela Heterotrof canlılar Herbivor (Otçul), Karnivor (Etçil) ve Omnivor (Hepçil) olmak üzere üç alt gruba bölünmüştü. Kısacası ne yediğimiz kimliğimizin ve var oluşumuzun ayrılmaz bir parçasıdır. Bu durumda “Yiyorum O Halde Varım” gibi bir tespit çok da iddialı olmayacaktır.

Princeton Üniversitesi’nden sinirbilimci Elizabeth Gould ve meslektaşlarının 2018 yılında yaptığı bir çalışma oldukça ilgi çekici görünüyor. İnsanlar gibi, çok fazla yağ yiyen fareler de hızla kilo alıyorlar. 12 haftalık yüksek yağlı diyetten sonra fareler, standart yemle beslenen farelerden neredeyse yüzde 40 daha fazla ağırlığa sahip hale geliyor. Obez veya aşırı kilolu fareler, labirentlerden kaçma ve bir nesnenin yerini hatırlamada normal ağırlıktaki farelerden daha kötü skorlar alıyorlar. Bu bulguların fizyolojik sebeplerini merak eden bilim insanları araştırmalarını daha da derinleştiriyor.

Sinir hücrelerinde, dendritik dikenler adı verilen mikroskopik boğumlar sinyalleri alır. Normal büyüklükteki farelerle karşılaştırıldığında, obez farelerin hipokampüsünün, öğrenme ve hafıza için önemli beyin yapılarının çeşitli kısımlarında daha az dendritik dikenlerin olduğu gözleniyor.

Sonuçlar gösteriyor ki; dendritik dikenlerdeki bu tahribat mikroglia adı verilen bağışıklık hücrelerinden kaynaklanıyordu. Obez farelerde, normal ağırlıktaki farelere kıyasla bu daha seyrek sinir hücresi bağlantıları arasında daha fazla sayıda aktif mikroglia gizlenmişti. Araştırmacılar obez farelerde mikrogliaya müdahale ettiğinde ve sayılarını azalttıklarında, dendritik dikenlerin korunduğunu ve farelerin düşünme testlerindeki performansının iyileştiğini gözlemlediler.

Dünya çapında 650 milyon civarında aşırı kilolu veya obez insan olduğu tahmin ediliyor. Yapılan çalışmalara göre ileri yaşlarda alzaymır ve demans riski bu tür insanlarda çok daha yüksek gibi görünüyor. Her ne kadar mikroglia hücrelerinin sayısını azaltmaya çalışılan araştırmalar hızla ilerliyor gibi gözükse de artık şunu çok iyi biliyoruz: yeme alışkanlıklarınız sizin kim olduğunuzu tanımlayan en büyük faktörlerden biri olabilir. Milyonlarca yıldır bizi hayatta tutan ayarlarımızın birkaç yüzyılda yaşadığımız devasa değişikliklere ayak uydurabilecek kadar hızlı değiştiğini ya da değişebileceğini zannetmek biraz safdillik olur sanırım. Modern sanayi toplumunun fabrikasyon ürünlere baktığı gözle insana bakmasının bir sonucu olarak “Sağlıklı Yaşamak” yerine “Sen boz gel tamir edelim” bakış açılı sağlık sisteminin biz insanoğluna kaliteli bir yaşam vaat ettiğini pek zannetmiyorum.

İlaç şirketlerinin mikroglia miktarını azaltan ilaçları keşfetmesini beklemektense “Kendinize iyi bakın, göreceksiniz.”

Eksik sinyaller

Farenin hipokampüsünün bir bölümü olan sinir hücresi, öğrenme ve hafıza için önemli bir beyin yapısıdır, dendritik dikenler adı verilen küçük mesaj alan yumrulara sahiptir. Normal ağırlıktaki bir farenin, obez bir fareden (altta) daha fazla dendritik dikenleri (oklar, üst) olduğunun görselidir.

Eğer bu yazı ilginizi çektiyse sıradaki yazımız sizin için geliyor: D-EVRİM(Dijital Evrim) : Tercihler Evrim Üzerinde Etkili Olabilir Mi?

Kaynak: