Aldatma, yani zina sebebiyle boşanma, Türk Medeni Kanunu ’nun 161. Maddesinde düzenlenen özel boşanma sebeplerindendir. Burada “aldatma” kelimesinden anlaşılması gereken, kişinin resmi nikahlı eşinden başka bir kişiyle cinsel ilişkiye girmesidir. Bunun dışında kalan mesajlaşma, görüşme, konuşma ve cinsel ilişki boyutuna varmayacak diğer eylemlerinden dolayı kişiye karşı aldatmaya dayalı boşanma davası açılamaz. Bu gibi fiiller ancak Medeni Kanun’un 163. maddesinde düzenlenen “haysiyetsiz yaşam sürme” sebebiyle açılacak boşanma davasına konu olabilir.
Zina Ne Demek ? Toplumun etik anlayışlarıyla uygun olmayan cinsel ilişki veya evli olmayan kişiler arasındaki cinsel ilişkiye “Zina” denir.
Zina, kanunda özel boşanma sebepleri arasında sayılmıştır. Bunun yanında boşanma davası açılırken genel boşanma sebeplerinden olan “evlilik birliğinin temelden sarsılmasına” da dayanılabilir.
Her ne kadar önceki kanun döneminde zina fiili suç kabul ediliyor olsa da, yeni kanuni düzenlemelerde zina, ceza gerektiren bir fiil olmaktan çıkarılmıştır. Zina yapan eşten bu sebeple ancak tazminat talep edilebilecek, kişi zina nedeniyle para veya hapis cezasına çarptırılamayacaktır.
Zina sebebiyle açılacak boşanma davalarında, dava hakkı belirli sebeplerle ortadan kalkabilir. İlk olarak, dava hak düşürücü süre aşıldıktan sonra açılamaz. Kişi, zinanın varlığını öğrendikten sonra 6 ay ve her halde dava konusu olay üzerinden 5 yıl geçmeden boşanma davasını açmış olmalıdır. 6 aylık süre zinanın varlığının öğrenilmesiyle, 5 yıllık süre ise zinanın gerçekleştiği andan itibaren başlar.
İkinci olarak, affeden taraf dava hakkını kaybetmiş sayılır. Affetmenin de açıkça, sözlü olarak yapılması gerekmez. Eşlerin birbirlerine karşı davranışları da affetmenin varlığının kabulü için yeterlidir.
İspat yükü, zina sebebiyle açılacak boşanma davasında davacı taraftadır. Yani, zinanın varlığını iddia eden kişi, bu iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Bu davada kullanılacak deliller, her davada olduğu gibi hukuka aykırı olarak ele geçirilmiş olmamalıdır. Yani davalı eşin telefonuna yüklenecek casus uygulamalar ve benzeri şekillerde ele geçirilmiş olan deliller zinanın varlığını ispatlarken kullanılamaz.
Fakat zinanın başka türlü ispat edilemeyeceği durumlarda bir kereye mahsus alınmış ses kaydı, otel kayıtları, sosyal medya paylaşımları, tanık beyanları gibi her türlü delil, zinanın varlığını ispat amacıyla kullanılabilir.
Hakim karar verirken bu delillerin tümünü göz önünde bulunduracak ve kanaatini bunlar ışığında oluşturacaktır.
Öncelikle, boşanma davalarında eşlere düşecek olan mallar hesaplanırken evliliğin tabi olduğu mal rejiminin belirlenmesi gerekir. Türkiye’de genellikle (başka türlü bir rejime geçme talebinde bulunulmamışsa) 2002’den önce yapılan evliliklerde mal ayrılığı, 2002’den sonra yapılan evliliklerde ise edinilmiş mallara katılma rejimi benimsenmiştir. Evliliğin sona ermesinden sonra yapılacak olan mal paylaşımında katılma alacağının (eşlere düşen malvarlığı değerlerinin) hesaplanması detaylı ve teknik çalışmalar gerektiren bir konu olduğundan genel bir bilgi vermek mümkün olmasa da, boşanmada kusuru olan eşin katılma alacağı TMK 236. Maddesi uyarınca azaltılır veya tamamen kaldırılır.
Hukuk sistemimizde mevcut olan iki tür tazminat çeşidi vardır. Dikkat edilmesi gereken husus, bu iki tazminat türünün de hakim tarafından takdir edilebilmesi için tarafların talebinin gerekli olduğudur. Hakim kendiliğinden hareket ederek bir tazminata hükmedemez. Bunlardan ilki maddi tazminat olup, bu tür tazminatın talep edilmesi maddi bir zarara bağlıdır. Bu zarar olumlu bir zarar olabileceği gibi (bir malın veya bir miktar paranın elden çıkarılmış olması) olumsuz bir zarar da olabilir (edinilmesi beklenen bir menfaatin veya bir malvarlığının bir sebeple elde edilememiş olması). Bu tür tazminat taleplerinin sonuç verebilmesi için ortada ispat edilebilecek bir zararın olması ve bu zararın boşanmadan kaynaklanmış olması gerekir. Maddi tazminatı talep edecek olan taraf kusursuz veya karşı tarafa göre daha az kusurlu olmalıdır.
Aldatma sebebiyle açılacak maddi tazminat davalarında, üçüncü kişiden tazminat talep edilip edilemeyeceği ise tartışmalıdır. Yargıtay’ın benimsediği görüş ise evlilik birliğinin getirdiği sadakat yükümlülüğü yalnız eşleri bağladığından, üçüncü kişiden sadakatsizlik ve sözleşmeye aykırılık sebebiyle üçüncü kişilerden tazminat talep edilemez. Fakat, eğer söz konusu üçüncü kişi, aldatan eşin evli olduğundan haberdar ise ve yine de kendi isteğiyle, hatta belki de mağdur olan eşe karşı husumeti yüzünden cinsel ilişkiye girmiş ise, bu durum artık bir haksız fiil teşkil eder ve üçüncü kişiye karşı da tazminat talebi ileri sürülebilir.
İkinci tür tazminat çeşidi ise manevi tazminattır. Manevi tazminat, maddi bir zararın telafisinden çok, derin üzüntü, keder ve elemin bir nebze olsun hafifletilmesi amacıyla mağdur olan tarafın talep etmesi halinde hakim tarafından belirlenir. Türk Medeni Kanunu’nun 174. Maddesine göre eğer bir eşin kusurlu davranışları sebebiyle diğer eşin kişilik hakları da zedelenmiş ise, mağdur olan eş manevi tazminat talep edebilir. Aldatma bu durumun en açık şekilde karşımıza çıktığı haldir. Bu sebeple aldatan eşten maddi tazminatın yanında manevi tazminat talep edilmesi de mümkündür. Hakim bu tazminatı takdir ederken eşlerin kusur oranları ve ekonomik durumları gibi bir çok veriyi göze alacak ve uygun bir miktar paranın ödenmesine hükmedecektir. Ayrıca belirtmek gerekir ki manevi tazminat sermaye şeklinde (toptan) ödenmelidir, irat şeklinde (taksitle) ödenmesine hükmedilemez
TMK 178. maddede belirtildiği üzere, boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren 1 yıl sonra, boşanmadan doğan dava hakları zamanaşımına uğrar ve bu andan itibaren tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerinin ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak iştirak nafakası, yani ortak çocuk için istenilecek nafaka için zamanaşımı yoktur.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı kadın tarafından reddedilen boşanma davası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava zina (TMK m. 161) hukuksal sebebine dayalı boşanma davasıdır. Bölge adliye mahkemesince davacı kadının zina hukuksal sebebine dayalı boşanma talebinin reddine karar verilmiş ise de; toplanan delillerden, davacı kadının dayandığı ve davalı erkek tarafından inkar edilmeyen, erkeğin başka kadınla birlikte, banyoda yarı çıplak vaziyette çekildiği ve samimi durumda oldukları anlaşılan fotoğrafının bulunduğu ve tanık beyanından erkeğin başka kadının yanında yaklaşık 10 gün süreyle kaldığı anlaşılmaktadır. Bölge adliye mahkemesince davalı erkeğin güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunun sabit olduğu kabul edilmiş ise de; erkeğin başka kadınla uygunsuz fotoğrafının olması ve başka kadınla birlikte yaşaması, cinsel ilişkinin güçlü karineyle yaşandığına ve dolayısıyla zinanın varlığına delalet eder. Bu durumda erkeğin zinası ispatlanmış olup Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesi koşulları oluşmuştur. Gerçekleşen bu durum karşısında tarafların zina hukuki sebebiyle boşanmalarına karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davacı kadının zina hukuksal sebebine dayalı boşanma talebinin reddine karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı erkek tarafından zina ve evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebeplerine dayalı boşanma davası ve fer’ileri yönünden; davalı kadın tarafından ise kusur belirlemesi, velayet, kişisel ilişki, tazminat taleplerinin reddi, nafaka ve vekalet ücreti yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Mahkemece davacı erkeğin zina (TMK.m.161) hukuksal sebebine dayalı boşanma talebinin reddine karar verilmiş ise de toplanan delillerden, davalı kadının ortak konuttan ayrılarak bir süre bir başka erkekle birlikte yaşadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece de kadının sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı sabit kabul edilmiştir. Kadının, bir başka erkekle birlikte yaşaması zinanın varlığına delalet eder. Bu durumda kadının zinası ispatlanmış olup Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesi koşulları oluşmuştur. Gerçekleşen bu durum karşısında tarafların zina hukuki sebebiyle boşanmalarına karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davacının zina hukuksal sebebine dayalı boşanma talebinin reddine karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.