Afrika Edebiyatı özellikleri Sözlü Ve Yazılı Afrika Edebiyatı Kısaca özet PDF

İçindekiler

Geleneksel edebiyat – Afrika edebiyatı

1) Sözlü Afrika Edebiyatı

Afrika kültüründe sözlü anlaşma ve edebi yapı çok önemli bir yer tutar. Toplumsal yaşamı düzenleyen temel iletişim sözel yapı üzerinden sürdürülür. Bu kültür içinde, sosyal işlevi sözlü kültürü iletmek ve sürdürmek olan sıradan bireyler vardır. Bu özel kişiler, atalarının kültürel mirasını, geleneklerini ve övgüye değer özelliklerini sözlü edebiyat çerçevesinde korumakta ve nesiller arası aktarımını sağlamaktadır. Hem şair hem de tarihçi olan bu kişilerin kutsallıkları da vardır. Aktardıkları kültürel etkiyi yerel dilin tüm özelliklerini taşıyarak akıcı ve ritmik bir şekilde sergilerler. Halkın hayal gücünü canlı tutabilmek için retoriğin önemli bir yer tuttuğu bu saptırmalar; Mahalle, köy gibi yerel yaşamın olduğu yerlerde, kutlama, düğün gibi özel toplantıların olduğu zamanlarda yapılır. özellikle geceleri bu edebî kültürü yaşamak ve aktarmak; Şarkılar, danslar ve yarışmalarla süslenmiştir. Söz konusu aktarımı yapan kişiler de bu topluluklarda oldukça itibar görmektedir. Sözlü edebiyatın bu ürünleri yazılı metinlerde değil, elçilerin ve koruyucuların zihinlerinde muhafaza edilir. Yaşanarak yaşatılan bu edebî verim, tarihi ve kahramanlık hikâyelerinin kültürel hayatta devamlılığını sağlar.

2) Afrika yazılı edebiyatı

Geleneksel Afrika edebiyatında yazılan edebiyatta yer alan edebî ürünler iki ana kola ayrılır. Bunlardan ilki, bir kısmı Hristiyan misyonerlerin çalışmaları sonucunda verilen Latin harfleriyle yazılmış dini eserlerdir. İkincisi, Nijerya genelinde oluşturulan ve politik içeriğe sahip işletmelerdir. Yerli Afrika yazılı edebiyatının oluşumu ve oluşumunun dokuzuncu yüzyıldan itibaren bu coğrafyada İslamiyet’in kabulünden sonra gerçekleştiği ve böylece Arap harflerinin kültürel hayata kazandırıldığı söylenebilir. Veriler, bu yeni inancın getirdiği alfabenin imkanları dahilinde yerel bir dilde yazılıyordu. Daha sonraki dönemlerde Afrika’nın soylu aileleri ve aydınları, Arap alfabesiyle yaratılan yazılı edebiyatın olanaklarından yararlanarak, bu bağlamda üst düzey geleneksel ve çağdaş kültürel yaşamın koruyucusu ve koruyucusu olmuşlardır. Soylu ailelerin 16. yüzyıldan itibaren giderek artan bir şekilde sanat ve bilim hayatında gelişen bu işlevi, şiir ve destan türündeki edebî eserlerin yazılı edebiyatta canlı kalmasını, öğretimi ve öğretimi sağlayan yazılı sonuçlarla birlikte yaşamasını sağlamıştır. İslam dinini yaşamak. Yine bu devrede 9-19 arası. Yüzyıllar arasında ortaya konulan İslam imparatorlukları ve kurucuları ile ilgili tarihi eserler de önemli bir yere sahiptir.

Afrika kültürünün Batı tarafından tanınması, kolonyal faaliyetlerin başlaması ve Batı’nın bu coğrafyaya kültürel geçişinin gerçekleşmesi on dokuzuncu yüzyılda başlayan kolonyal keşiflerle başlamıştır. Bu faaliyetlerde liderler; Askeri yetkililer, misyonerler, etnograflar vb. Bu faaliyetler başladığında, Osman Souci ve Paul Hazoumi gibi bazı bilinçli edebiyatçılar, eserleriyle geleneğin kültürel mirasını korumayı ve yaşatmayı bekleyebilirlerdi.

Birinci Dünya Savaşı’nda bu kıta halklarının ırksal özelliklerinden dolayı farklı koşullar altında eziyete uğraması, önce Afrikalı düşünürlerde, sonra da kamuoyunda Batı medeniyetine olan inancın sarsılmasına ve güvensizlikle örülmüş bir psikolojinin ortaya çıkmasına neden oldu.

Avrupa kıtasında özellikle Fransa’da Afrika kökenli yazarların “Negroism” adlı bir akımın doğmasına neden oldu. Fikir beyanı 1932’de Légitime Défense adıyla yayınlandı. Daha sonra gazete 1934 yılında Negro Üniversitesi adı altında Paris’te kuruldu. Bu hareket daha sağlam temellere basarak kalkınmayı sağlamıştır. Afrika kültürünün bir rönesansını tasavvur eden bu hareket, aynı zamanda lirik anlayış talebini de beraberinde getirdi. Léon Gontran’ın Black Label’ı, Léopold Sedar Senghor’un Chants d’ombre’si ve Jacques Rabimanangara’nın Antsa Gallery’nin eserleri bu anlayışın sembolize ettiği eserlerdir.

İkinci nesil Afrikalı yazarlar şiir ve romanlardan çok eleştirel yazılara odaklandılar. Ellili yıllardan itibaren sömürge sistemini eleştiren ve bu yozlaşmış sistemi sert ve alaycı bir üslupla ifade eden bir dizi eser ortaya çıktı. Bu bakış açısıyla sunulan eserler arasında Mongo Betty Phil Crowell ve Ferdinand Oyono’nun Une vie de boy adlı eseri gibi eserler yer alıyor.

Modern Afrika edebiyatı çerçevesinde ilk romanlardan itibaren yoğun bir şekilde hissedilen yaşanmışlıkların yansıması sonraki yıllarda da vazgeçilmeyen bir konudur. Bu tür eserler okuyucular tarafından da büyük talep görüyordu. Bu konular kapsamındaki çalışmalara örnek olarak Seydou Traoré Vingt-Cinq’in Ans d’escalier ou la Vie d’un planton adlı romanları ile Amadou Hampaté Ba’nın Entrange Destin de Wangrin adlı romanını verebiliriz.

Afrika kültürünün teatral edebiyatı da dikkatini çağdaş dönemde sömürge sisteminin kargaşasına odakladı. Bu bakış açısıyla hareket eden tiyatro, kuşak çatışmaları, güncel siyaset eleştirileri ve sömürgeciliğin yarattığı sorunlar kapsamında ele alınabilir.

1940’lar ve 1950’lerde Paris edebiyat dünyası çok verimli bir dönem yaşadı. Afrikalı düşünürleri ve yazarları bir araya getiren bir dergi ve yayınevi olan Présence Africaine kuruldu.

Afrika edebiyatında temalarda ve dilde yenilik ve değişim isteği dikkat çeker. Ulusal bir yapı gösteremeseler de son zamanlarda üretilen bazı eserler ait oldukları toplumun özelliklerini ve ideolojik dünyayı ele almaktadır.

Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının Oluşumu, İsrail ve İbrani Edebiyatı

Diğer gönderilerimize göz at

[wpcin-random-posts]