elektronik yazışmaların ve whatsapp mesajlarının ihtilaflardaki delil niteliğini inceleyeceğiz. Teknolojik gelişmeler ile birlikte hayatımızın büyük bir bölümünü kaplayan sosyal medya uygulamaları ve mail yoluyla yapılan yazışmaların, kurulan ilişkiler sonucunda açılacak davalarda delil olup olmayacağı meselesi büyük önem taşımaktadır. Özellikle Whatsapp üzerinden yapılan görüntü, ses ve yazışma verileri artık sıklıkla mahkemelerde delil olarak sunulmaktadır.
Önemle belirtmek gerekir ki delil ve dava türü ne olursa olsun delillerin hukuka uygun elde edilmiş olması zorunludur. Hukuka aykırı deliller hükme esas alınamaz ve ispat aracı olarak kullanılamaz. Bu sebeple ispat için davaya sunulan yazışma, görüntü ve ses verilerinin nasıl elde edildiği büyük önem taşır.
WhatsApp yazışmalarının bu anlamda hukuka uygun şekilde elde edilmiş bir delil sayılabilmesi için Yargıtay kararlarında şu şartlar belirtilmiştir;
Başka bir deyişle WhatsApp üzerinden yapılan bir yazışmada hesabın sahibi, o yazışmadaki ifadeleri delil olarak kullanabilir. Grup halinde yapılan konuşmalarda ise o grupta bulunan tüm kişiler yazışmadaki ifadeleri delil olarak kullanılabilir. Böylesi bir durumda özel hayatın gizliliği ihlal edilmiş olmayacağından, kural olarak hukuka aykırı bir delil elde edilmesi de söz konusu olmayacaktır.
Kaldı ki, bu tür bir yazışmanın hukuka aykırı şekilde elde edilmesi ve delil olarak kullanılması mümkün olmayıp, Türk Ceza Kanunu kapsamında da suç teşkil edebilecektir.
…TCK 243. Maddede yer alan “Bilişim Sistemine Girme” suçunun meydana gelebilmesi için, kişiye ait internet yolu ile kullanılan herhangi bir dijital platforma, kişinin rızası olmaksızın girilmesi yeterlidir. Başka herhangi bir olgunun ve/veya vakıanın gerçekleşmesi gerekmeksizin, sadece sisteme rıza olmaksızın girilmesi ile bu suç işlenmiş olacaktır. Zira madde gerekçesinde de açıkça belirtildiği üzere; sisteme, hukuka aykırı olarak girilmesi yeterli olup, verilerin kullanılmamasın önemi yoktur. Sisteme, doğal olarak, haksız ve kasten girilmiş olması suçun oluşması için yeterlidir.”
Ayrıca Türk Ceza Kanunu’nun Özel Hayatın Gizliliğini İhlâl başlıklı 134. Maddesine göre ; “Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır. Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.” hükmüne amirdir.
Görüldüğü üzere Whatsapp kayıtlarının hukuka aykırı şekilde elde edilmesi ve özel hayatın gizliliğini ihlal etmesi halinde Türk Ceza Kanunu kapsamında cezai sorumluluk gündeme gelecektir.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 10.06.2020 tarihli 2017/1014 E. ve 2020/4488 K. sayılı ilamı ile, vekalet ücreti alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin menfi tespit davasında, değişen ispat vasıtaları ile ilgili emsal nitelikte bir karar tesis etmiştir. Şöyle ki,
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 10 Haziran 2020 tarihli bu kararına konu olan olayda, davacı tarafından, davalı avukat tarafından vekalet ücreti alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemiyle menfi tespit davası açılmış ve bu davada yerel mahkeme tarafından alınan bilirkişi raporu doğrultusunda sonuca gidilerek davanın reddine karar verilmiştir. Bilirkişi raporunda; taraflar arasında yazılı bir ücret sözleşmesi bulunmadığının tespiti ile vekalet ücreti hesaplanmıştır.
Oysaki Yargıtay emsal nitelikteki bu kararında; davalı avukat tarafından davacıya gönderilen 2.9.2009 tarihli mail yazışmasında; SGK’ya açılacak dava ile ilgili döküm yapılarak, masraf olarak 5.800,00 TL, 2.000,00 TL bilirkişiden alınan bilgilendirme ücreti ve bakiye 8.000,00 TL vekalet ücretinin kaldığı belirtilerek bu ücretin ödenmesinin istendiği, parantez içerisinde kalan bakiye açıklanırken 10.000,00 TL olan rakamdan itiraz dilekçesi yazılmasının sonrasında 2.000,00 TL ödendiği açıklamasının bulunduğu, yerel mahkemece belirtilen bu mail yazışmasının değerlendirilmediğinin anlaşıldığı tespit edilerek bu durumun bozma nedeni olduğu ve bu e-mailden vekalet ücreti alacağının varlığını ispat konusunda yararlanılması gerektiği hüküm altına alınmıştır.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi bu hükmü tesis ederken, Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.199’un ”Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.” düzenlemesine dayanarak bu düzenleme ile elektronik posta yazışmalarının da belge olarak kabul edilmiş olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle Yargıtay, yerel mahkemece elektronik posta yazışmaları değerlendirilmeden karar verilmesini usul ve yasaya aykırı bulup, bozma nedeni saymıştır.
Böylece, elektronik ortamdaki fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi verilerin ve elektronik ortamdan elde edilen yazışma içeriklerinin tek başına vakıaların ispatında dikkate alınamayacağı ancak diğer delillerle desteklenmeleri halinde delil olarak hükme esas alınabileceği yönündeki Yargıtay’ın eski tarihli kararlarının aksine;
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 10.06.2020 tarihli bu yeni kararı ile, kısa mesajlar ve e-mail yazışmaları ile elektronik platformlar üzerinden yapılan yazışmalar eskiden delil olarak kabul edilmezken, artık bunlar da Yargıtay tarafından ilerleyen teknolojiye bağlı olarak şekillenen yeni yaşam koşulları doğrultusunda ispat vasıtası olarak kabul edilmiştir.
Özetle, alacak ve borç ilişkilerinin ispatında artık mail ve elektronik ortamdaki diğer yazışmalar da Yargıtay tarafından delil olarak kabul edildiğinden, taraflar arasındaki ilişkinin ve sözleşmenin varlığına delalet eden elektronik ortamlardaki her türlü yazışma ve mesajların olası bir yargılamada delil olabileceği düşünülerek, bu tür yazışmalara dikkat edilmesi ve delil olarak bu tür yazışmalara dayanabilmek amacıyla, bunların muhafaza altına alınması oldukça büyük önem arz etmektedir.
WhatsApp mesajlarının da mahkemeye delil olarak sunulabilmesi için öncelikle hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş olması gerekir. Bu da ancak yazışmayı delil olarak sunmak isteyen tarafın WhatsApp yazışmasının tarafı olması ve yazışmayı bizzat kayıt altına alması durumunda mümkün olacaktır.
Örnek olarak, WhatsApp yazışmasında hesabın sahibi bir başkasıyla yaptığı yazışmayı delil olarak kullanabilir. Ayrıca grup halinde yapılan yazışmalarda her bir grup üyesi yazışmayı delil olarak kullanabilecektir. Bu durumlarda kişilerin özel hayatının gizliliğine herhangi bir ihlal yapılmadığından elde edilen deliller hukuka uygun olacaktır.
Yukarıda da açıkladığımız üzere hukuk veya ceza davalarında mahkemeye sunulacak delilin hukuka uygun elde edilmiş olması şarttır. Hukuka aykırı olarak elde edilen deliller tarafın iddiasını ispata yaramayacağı gibi delili hukuka aykırı olarak elde eden kişiye cezai yaptırım uygulanmasını gerektirebilir.
Türk Ceza Kanunu madde 243’te bilişim sistemine girme suçu düzenlenmiştir. Düzenlemeye göre suçun oluşması için, kişiye ait internet ile kullanılan bir dijital programa kişinin rızası olmaksızın girilmesi yeterlidir.
Bu nedenle casus yazılımlar aracılığı ile veya mahkeme kararı ya da kişinin izni olmaksızın yazışmaların habersiz kayıt altına alınması hem bilişim sistemine girme suçunu oluşturacak hem de bu yolla elde edilen deliller ispat aracı olarak mahkemede değerlendirilmeyecektir.
Bununla birlikte uygulamada çoğu zaman TCK 134 özel hayatın gizliliğini ihlal, TCK 135 kişisel verilerin kaydedilmesi, TCK 136 verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçlarından ekstra cezai süreç işler.
Yani sosyal medya ve WhatsApp yazışmaları delil midir diye sorulduğu zaman somut olayın özelliklerine göre değerlendirme yapılır. Burada en önemli husus yukarıda saydığımız suçlara mahal vermemek adına avukat yardımı almaktır.
Uygulamada çoğu zaman kişiler bir hırsla bu mesajlaşmaları akrabalar, arkadaşlar veya internet ortamı üzerinden paylaşmaya kalkışır. Bu durumda aslında haklı çıkabilecekken haksız duruma düşerler. Dolayısıyla WhatsApp yazışmaları delil midir sorusuna karşılık oldukça dikkatli olmak gerekir.
Uygulamada sıkça rastlanılan WhatsApp yazışmalarının boşanma davasında delil olarak kullanılmasıdır. Eşler arasında yapılan yazışmalarda eşlerin birbirlerine yapmış oldukları hakaret ve tehdit içerikli beyanları açılan boşanma davasında veya buna ilişkin olarak açılacak ceza davalarında delil olarak kullanılabilir.
Boşanma davalarının aldatma iddiasına dayalı olarak açılması halinde genellikle eşlerden birinin birliktelik yaşadığı üçüncü bir şahısla olan yazışmaları diğer eşin gizlice elde etmesi durumu söz konusu olur. Genel anlamda Yargıtay kararlarında eşlerin telefonlarının birbirine karşı özel hayatın gizliliği kapsamına alınamayacağıdır. Yani eşlerin birbirinin telefonundan elde ettikleri bu veriler boşanma davasında hukuka uygun delil olarak kullanılabilir.
Önemle belirtmek gerekir ki, hukuka uygun olarak elde edilen yazışmaların mahkeme delil olarak kullanılması delili ileri süren tarafın iddiasının tam anlamıyla ispat edildiği anlamına gelmez. İlgili mahkeme yazışmanın içeriğine müdahalede bulunma, ekleme çıkarma yapma, bizzat karşı taraftan başka biri tarafından yazılmış olma gibi ihtilaller dolayısıyla diğer teknolojik deliller gibi WhatsApp yazışmalarnı da kesin delil olarak kabul etmez. Delil olarak kabul edilirken bilirkişi incelemesine tabi tutulabilir.
Bu konu hakkında benzer makaleler için tıklayın