Büyük bir dönüşümün içinde olduğumuz hepimizin malumu. Ama ne kadar büyük acaba? Ve gerçekten yaygınlık ve derinliğin farkında mıyız? Biraz verilerden hareket edelim ve görelim bakalım işinizin geleceği için veri okuması yaptığınızda karşınıza neler çıkıyor. Kritik bir örnek üzerinden beraber inceleyelim.
Geçen hafta Microsoft ve Akbank’ın birlikte düzenledikleri ve benim eğitmenliğini yaptığım üniversiteli gençler için düzenlenmiş yapay zeka akademisi programının ikincisinin açılışını yaptık. 1500’ün üzerinde başvuru arasından seçilmiş 30 öğrenciyle 3 aylık bir yolculuğa çıkarken açılışı da Microsoft’tan ve Akbank’tan yöneticilerin katılımıyla gerçekleştirdik. ( Bir önceki öğrenci grubumuzla yaptığımız eğitimimize ilişkin habere buradan ulaşabilirsiniz )
Sunumlardan birinde işgücünün geleceğine ilişkin McKinsey’in yapmış olduğu bir araştırmadan alıntılar oldu. Beraber yapacağımız veri okuması bu alıntılardan biri üzerine olucak. ( Raporun tamamına şu adresten ulaşabilirsiniz)
Sizden ricam yukarıda alıntıladığımız infografiği öncelikle kendiniz okumanız.
Yaptınız değil mi? Duygu durumunuza ve işgücü piyasasına katılım şeklinize bağlı olarak olumlu ya da olumsuz algılarınız oluştu muhtemelen.
İnfografiğin sağ tarafında, sonuç olarak vurgulanmış önemli bir ifade var: +3,1 milyon iş artışı potansiyeli! Bu çok olumlu bir bilgi gibi duruyor. Acaba öyle mi? Ufak birkaç Google aramasıyla Türkiye’nin 2019 nüfusunun 82 milyon olduğunu ve BM projeksiyonuna göre 2030 nüfus tahmininin 88,4 milyon olduğunu görebiliriz. İşgücüne katılım oranı Türkiye’de % 50 civarında olduğu için 3,1 milyon yeni iş figürü bize hiçbir şey söylemiyor. Daha doğrusu, işsizlikte artış ya da azalış ifade etmiyor, nüfus artışıyla hemen hemen paralel bir iş artışı olacağı için yeni iş yaratılma etkisini hissetmeyeceğiz.
Gelelim infografiğin sol tarafındaki iş değişikliklerini gösteren kısmı okumaya. 33,3 milyon işin 7,6 milyonunun kaybolacağı, 8,9 milyon dönüşmüş iş ve 1,8 milyon tamamen yeni iş olacağı tahmin ediliyor. Yüzde 20-25 otomasyon gerçekleşeceği öngörüsüyle yapılmış bu tahminler. 20 yıldır veri alanında şirketlerde otomasyona dönüştürmeye yönelik çalışmalar yaptığım için bu süreçleri kafamda canlandırabiliyorum. Hangi işlerin otomasyonla yapılabileceğini bir şirket önceden tam olarak bilemez, denemeler yapar, süreçler yaşar… İşlerin bir çeyreğinin otomasyonla ortadan kalkması; diğer iki çeyreğinin de otomasyonla ciddi ölçüde değişmiş olması, son çeyreğin ise çok değişmemiş olmakla birlikte bir hayli kere ellenip denenmiş olması demektir.
Yani bu grafik aslında diyor ki, şu an mevcut işlerin tamamı önümüzdeki on yılda sürekli ele alınıp dönüştürülecek, hiçbir görev tanımı rahat bırakılmayacak ve dörtte biri de zaten tamamen otomatize olarak ortadan kalkacak.
Düşünülmesi gereken bir konu da şu: Otomasyon, işlerin kaybolması ve dönüşümü için etkili tek nokta mı acaba? Mevcut işlerin önemli bir kısmı aslında otomasyonla değil, müşteriler gibi işleri gönüllü yapan kişilerin dijitalleşme ve bağlantılı teknolojiler sayesinde devreye girmesiyle ortadan kalkıyor.
Mesela banka şubesine ihtiyaç kalmamasının sebebi müşteri işlemlerinin otomatik yapılması değil, akıllı telefonlardaki banka uygulamaları ile müşterilerin bu banka işlemlerini kendi kendilerine yapar hale gelmeleri. Burada otomasyon yok, kitle kaynak kullanımı var.
Bir de bu çalışmanın hazırlanma tarihine göz atmakta yarar var. Raporun yayın tarihi Ocak 2020 ve genişliği, katılımcı sayıları vb. ele alındığında içeriğinin birkaç ay öncesinde büyük ölçüde şekillenmiş olduğunu tahmin etmek yerinde olur; yani “Koronavirüsün” etkilerini yeterince dikkate almış olması imkansız gibi gözüküyor.
Bu bağlamda mesela Koronavirüs sebebiyle uzaktan çalışma ve uzaktan eğitimle yüz yüze gelmiş ve bunları başarılı ya da başarısız uzunca bir süre kullanmış insan sayısını merak ediyoruz doğal olarak.
Yapılan bir araştırma , dünya çapında işyerlerinin % 55’inin çeşitli ölçeklerde uzaktan çalışmayla ilgili imkanlar sunduğunu belirtiyor. Eğitimde de küresel ölçekte bu oranın da üzerinde zorunlu uzaktan çalışmalar olduğunu hep beraber gördük, yaşadık. Yani McKinsey’in bu araştırmasından sonra gerçekleşmiş olan bir olgu var: Milyarlarca insan uzaktan çalışma ve uzaktan eğitim deneyimi edindi. Ve bu deneyimler aylarca sürdü, daha da sürecek gibi gözüküyor. Çok başarılıdan çok başarısıza yüzlerce çeşit çıktıyla… Dönüşümün ötesinde bir şey yaşıyoruz, bu bir devrim ve her devrimde olduğu gibi can belasına ve canlarla bedelleri ödenerek yaşanıyor.
Mesela bu dönemde daha da iyi fark ettik ki, her çalışan aslında kendi işini yönetmek konusunda beklediğimizin ötesinde bir potansiyele sahip. Yöneticilere ihtiyaç uzun zamandır sorgulanıyor ve iş gücü içindeki yönetici oranı düşüyordu zaten. Pek de sürpriz yok. Hatta yöneticilerin varlığı gerekli mi sorusu bile konu oluyor artık. Daha fazlası için bu yazıyı inceleyebilirsiniz.
Yine bu dönemde daha da iyi fark ettik ki, bir şeyler öğrenmek için öğretmenlere ihtiyacımız pek yok, asıl çeşitli alanlarda bize rehberlik etmeleri için öğretmenlere, rehberlere ihtiyacımız var.
Yöneticilik ve öğretmenlik gibi görece güvenli olduğunu düşündüğümüz işlerde bile ihtiyaç duyduğumuz sayılar azalıyor ve nasıl bir görev tanımı olması gerektiği sürekli değişiyor.
Ama lütfen gözünüzü karartmayın: İnsanlar arası ekonomik paylaşımlar ve toplumsal refahın dağılımı binlerce yıldır yaptığımız, görece başarılı olduğumuz bir konu. İş hayatındaki bu değişimler ve daha da derin olarak işin hayatımızdaki rolünün dönüşmesi kaçınılmaz. Gelecekte toplumsal refahın dağılımı sadece maaşlı çalıştığımız iş üzerinden olmayacaktır.
Pazartesi sendromu diye bir şey vardı unutmayın. Ve iş hayatımızdan öyle pek de memnun değildik.
Önümüzdeki on yıl, iş hayatıyla ilgili büyük bir dönüşümün on yılı olacak. AçıkBeyin’de seminerlerini verdiğim, eğitimini hazırladığımız ve yine AçıkBeyin üzerinden mentörlük hizmetleri de verdiğim Çevik Yaşam tarzı yaklaşımlarla, bu büyük dönüşüm on yılında kendiniz için çok daha verimli ve mutlu bir düzen oluşturabilirsiniz.
Geleceği biz yaratacağız ve içinde bulunduğumuz yıllar kişisel olarak yaptığımız çalışmalarla kendi kaderlerimizi etkilemek için çok daha fazla fırsat veren dönüşüm yılları.
Artık akıllı bir cesaretin zamanıdır!
Editör: Kadir SARIKAYA