Bilişim ve sosyal medya suçları , internet kullanıcılarının artması ve resmi bir çok işlemin internet üzerinden yapılması ile artmıştır.
Özellikle Facebook, Twitter, Instagram gibi milyonlarca üyesi bulunan sosyal medya araçlarının kullanımı, hukukun da uygulama alanına girmiştir. Sosyal medya yoluyla işlenebilen suçlar la ilgili özel bir kanun bulunmamaktadır. Bilişim suçlarının bir kısmı Türk Ceza Kanunu ’nda düzenlenmiş, ayrıca bazı özel kanun hükümleri içerisinde de bilişim suçlarına yer verilmiştir.
Ceza Kanunu’nun bazı hükümleri özel olarak bilişim suçları nı tanımlanıştır. Kanunda yer alan bazı suçlar ise özel olarak bilişim suçu olmamakla birlikte, tanımlanan eylemin sosyal medya kanalıyla işlenmesi de mümkündür.
İçerik
Türk Ceza Kanunu’nun 10. Bölümü “ Bilişim Alanında Suçlar ” başlığını taşımakta ve bu bölümde özel olarak bilişim suçları nı düzenlemektedir. Bu suçlar:
Ceza Kanunu’nda yer alan, bilişim teknolojileri veya sosyal medya araçları ile işlenebilecek bazı suçlar şu şekildedir:
Ceza Kanunu düzenlemesine göre, kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal etmek, hapis cezası gerektiren bir suçtur. Bu suçun, haberleşmenin kaydı suretiyle işlenmesi, cezada artırım gerektirir. Düzenlemeye göre, haberleşme içeriğinin ihlali veya kaydı suçun oluşması için yeterli sayılmakta, bu içeriğin yayınlanması şartı aranmamaktadır. Ancak kişiler arasındaki haberleşme içeriğinin sosyal medya veya başka kanallarla ifşa edilmesi halinde bu suça verilecek ceza daha yüksek olacaktır.
İlgili kanun düzenlemesine göre; sadece üçüncü kişiler arasındaki haberleşme içeriğini değil, kişinin, kendisiyle yapılan haberleşme içeriğini, diğer tarafın rızası olmadan ifşa etmesi de suç oluşturacaktır.
Buna göre, örneğin bir kişinin kendisiyle yapılan bir telefon görüşmesini kaydedip, içeriğini sosyal medyada, diğer tarafın rızası olmadan yayınlaması suç teşkil edecektir.
“Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
TCK m.133
Bu şekilde kaydedilen konuşmaların hukuka aykırı bir biçimde ifşa edilmesi veya basın yayın yoluyla yayımlanması cezanın ağırlaştırılması sebebi olacaktır.
Kişilerin özel hayatının herhangi bir araçla ihlal edilmesi suç teşkil eden bir eylemdir. Bu ihlalin görüntü veya ses kaydı yla gerçekleştirilmesi halinde öngörülen ceza bir kat artacaktır. Yine bu ses ve görüntü kayıtlarının ifşası ve yayımlanması suçun ağırlaştırılmış halini oluşturacaktır.
Kişisel veri; 6698 sy Kişisel Verilerin Korunması Hakkındaki Kanun un 3/d. Maddesinde; “Kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanıma göre, kimliği ortaya çıkarabilecek aleni olmayan her türlü bilgi, kişisel veridir.
“Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun maddi konusunu oluşturan “kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri ( T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi ), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA’sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan,
kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir; ancak, herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler, yasal anlamda “kişisel veri” olarak değerlendirilemez,
aksinin kabulü; anılan maddenin uygulama alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçlar doğurur, bu nedenle, bir kişisel bilginin, açıklanan anlamda “kişisel veri” kabul edilip edilmeyeceğine karar verilirken, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da tespit edilmesi gerekir.
(Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2013/9669 E, 2014/3760 K, 17.02.2017 T)
Yargıtay ceza dairesi kararında da ayrıntılı olarak tanımlanan bu türden verilerin kaydedilmesi ceza kanunu düzenlemesine göre bilişim suçu teşkil etmektedir.
“Kişisel verinin, kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin olması durumunda birinci fıkra uyarınca verilecek ceza yarı oranında artırılır”
TCK m.135/2
“Ayrıca; bir özel hayat görüntüsü ya da sesinin, “ kişisel veri ” olduğunda kuşku bulunmamakta ise de, kişinin özel hayatına ilişkin görüntüsü ya da sesinin, bilgisi dışında, resim çekme veya kaydetme özelliğine sahip aletle belli bir elektronik, dijital, manyetik yere sabitlenmesi TCK’nın 134/1. maddesinin 2. cümlesinde; rızası dışında ifşa edilmesi; yani, yayılması, açığa vurulması, afişe edilmesi, ilan edilmesi, kamuoyuna duyurulması, aleniyet kazandırılması, özetle; içeriğini öğrenme yetkisi bulunmayan kişi veya kişilerin bilgisine sunulması TCK’nın 134/2. maddesinde özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında düzenlendiğinden, kişinin özel hayatına ilişkin görüntüsü, fotoğrafı ya da sesi, yasal anlamda, TCK’nın 135. maddesi kapsamında kişisel veri olarak değerlendirilemez.”
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2013/9669 E, 2014/3760 K, 17.02.2017 T
TCK 136. Maddesinde ise kaydedilen verileri verme veya ele geçirme eylemi suç olarak tanımlanmış; 137. Maddede ise bu suçun nitelikli hali düzenlenmiştir. 137. Maddeye göre, kişisel verilerin kaydı , ele geçirilmesi veya başkalarına verilmesinin;
Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemleri aracılığıyla işlenmesi, bu suçun nitelikli hallerinden birisi olarak düzenlenmiştir.
“Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına” saldırmak hakaret suçunu oluşturur. Hakaret suçu nun aleni olarak işlenmesi, cezanın arttırılmasına neden olacak bir haldir.
Bir kimseye Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal medya kanalları üzerinden hakaret edilmesi, bu suçun aleni olarak işlenmesi anlamına gelir.
İftira suçu TCK’da; “Yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat” edilmesi şeklinde tanımlanmıştır.
Bu tanım dikkate alındığında, bir kişiye, onur kırıcı bir fiil isnadı, iftira suçunu oluşturmaz. Kişinin hukuka aykırı bir eylem içerisinde bulunduğu iddiasıyla hakkında resmi makamlarca soruşturma başlatılması veya idari yaptırım uygulanmasına sebebiyet vermek, suçun maddi unsurlarından birisidir. Dolayısıyla sosyal medya kanalları üzerinden bir kişiye hukuka aykırı veya onur kırıcı fiil isnadı tek başına iftira suçunu oluşturmaz. Sözlük anlamıyla iftira niteliğindeki onur kırıcı fiil isnadı ancak hakaret suçunun unsurunu oluşturur.
Ancak sosyal medya üzerinden “ihbar” niteliğinde bir hukuka aykırı fiil isnadı söz konusu olup, bu nedenle şahıs hakkında resmi makamlarca işlem yapılmasına neden olunması halinde iftira suçu oluşabilir.
Yukarıda sözü edilen gerek bilişim teknolojileri, gerekse de sosyal medya kanalları kullanılarak gerçekleşen fiillerin neredeyse tamamı aynı zamanda kişilik haklarına saldırı niteliğinde eylemlerdir. Bu nedenle, bu eylemler, şikayet halinde ceza soruşturması yanında, haksız fiil hükümleri uyarınca manevi tazminat davası na da konu olabilir. Ayrıca, bilişim veya sosyal medya suçunun maddi bir zarara yol açması halinde, uğranılan zarar için maddi tazminat talebinde de bulunulabilir.
Borçlar Kanunu, genel haksız fiil hükümleri uyarınca, haksız fiil oluşturan eylemler nedeniyle maddi veya manevi tazminat açma süresi; haksız fiilin öğrenilme tarihinden itibaren iki yıl; her halde eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren on yıldır. Bu süreler sonunda tazminat davası açma hakkı düşer.
Haksız fiil nedeniyle açılacak maddi veya manevi tazminat davası nda görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise, haksız fiilin gerçekleştiği veya davalının ikametgahının bulunduğu yer mahkemesidir. Kişilik hakları ihlal edilen kişi, fiilin gerçekleştiği veya davalının ikametgahının bulunduğu yer arasında seçim yaparak tazminat davasını açabilir.
İnternet ve bilişim suçları , sosyal medya üzerinden işlenen suçlar ve kişilik hakkı ihlalleri , kişisel verilerin korunması, özel hayatın gizliliği, internet üzerinden işlenen suçlarda erişim engelleme kararı alınması gibi bilişim hukuku konuları hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. İnternet, Bilişim ve Sosyal Medya Hukuku
Mersin’de bilişim hukuku avukatı , aile hukuku, miras hukuku, tazminat hukuku, ceza hukuku, sağlık hukuku, uluslararası hukuk davaları ve Avukatlık & Arabuluculuk Büromuzun tüm çalışma alanları için Bkz. Arslanbuğa Mersin Avukatlık Arabuluculuk Bürosu