Bir fikire aşık olmak bu olsa gerek.
Basit, kolay anlaşılır, dikkat çekici, daha önce yapılmamış, yenilikçi bir fikir , yatırım maliyeti nerdeyse yok, sonuç: sadece 4 ayda 1.037.100 dolar ! Internet’te muhtemel yeni bir reklam trend’inin öncüsü.
Entrepreneur’lük, yani girişimcilik adına (ilk defa 10 Eylül’de demedideme ‘de okuyup sonradan takip ettiğim) kocaman bir başarı hikayesi :
Daha 8 yaşındayken bile girişimciliğini çizdiği karikatürleri okulda satarak gösteren, İngiltere’de Cricklade, Wiltshire’da ailesiyle birlikte yaşayan 21 yaşındaki
Alex Tew
‘den bahsediyorum.
3 yıllık İş Yönetimi derecesi alabilmek için Nothingham Üniversitesi’nde okuyacak parası yok. Burda okumanın yıllık maliyeti az değil; yaklaşık 7.000 pound.
Bir gece yarısı, elinde kağıt kalem “ nasıl milyoner olurum ” yazmasıyla başlayıp, aynı gece 50 dolar’a www.milliondollarhomepage.com adresini satın almasıyla bitirdiği gecenin, 4 ay sonra ona 1 milyon dolar kazandıracağına Alex de inanmamış, hem de hiç. %1 veya 2’sini hedeflemiş, o da onun yıllık okul parasını karşılıyor.
Ancak büyük düşünmenin hiç mahsuru yok !
Alex Tew, kendi tabiri ile “internet time capsule” olacak projesinin fikirini piksel’lerden buluyor. (Biliyorsunuz, ekran görüntüleri ufak noktalardan oluşuyor, bunlara da piksel – pixel – deniyor. Yani bir resmin en ufak element’i. Biz onlar bir araya geldiğinde bir resmi bütün olarak görüyoruz).
Adeta bir piksel fabrikası yaratıyor işte bu İngiliz.
Her biri 100 piksellik kutulardan oluşan, 10.000 kutu, yani 1 milyon piksel’den oluşan bir reklam panosu . Alex işte bu kutuları minimum 5 yıl garanti ile (becerebilirse çok daha uzun) satıyor şirketlere, 1 piksel=1 dolar! Her bir kutu=100 dolar! Şirketler de logolarını koyup kendilerine link veriyorlar.
Bu aynı zamanda internet dünyasında mikro reklamların yer aldığı piksel reklamcılığının da doğuş hikayesi.
Reklam veren şirketlere (projenin başında) Alex işin artılarını şöyle anlatıyor:
Sonradan talepler öyle bir boyuta ulaşıyor ki, artık bırakın kimseye bir şey satmaya çalışmayı, Alex Tew satılan yerlere logoları bile yerleştirmek için geç kalmaya başlıyor. CNN, The Wall Street Journal, Vanity Fair, MSNBC, ABC News, Fox News, BBC, MSN, Yahoo! ve diğerleri… Cevap bekleyen binlerce mail de oluşunca delegasyonu, yani yetki verip görev dağılımı yapmayı öğrenmek zorunda kalıyor, hem de keyifle.
Reklam alanları dolmaya başladıkça kıskançlıklar , çamur atmalar, suçlamalar da başlıyor. Hatta ödemeleri aldığı PayPal bile artan para trafiğinden kuşkulanıp bir müddet limit getiriyor hesabına. Ancak aldırış etmiyor Alex, kendi bildiği yoldan sapmıyor, saflığını bozmadan, şeffaf ve dürüstce açıklıyor herşeyi.
26 Ağustos 2005’de başlayıp 11 Ocak 2006 tüm yerlerin (son kalan 1.000 pikselin ise eBay ‘de açık arttırmayla 38.100 dolara !) satılmasıyla (şimdilik) biten projenin, çoğu kendi blog ‘undan derlediğim, 4 aylık öyküsü:
Copycat, yani kopya sitelerin (hatta bazıları dikkat çekmek için ücretsiz) sayısı 2 ay bile geçmeden 500’den fazla (Bazıları kapanmış bile ! Diğerlerinin çoğu ise nerdeyse aynı kelimelerle ve Alex Tew’e referans / kredi bile vermeden) aynı şeyi yapmaya çalışıyorlar. İlgilenirseniz thepixelwars, igossip , pixellist gibi sitelerde bunların çoğunu bulmak mümkün.
Sayı az olmakla beraber Türkiye’den de çıkanlar var. Pikselsatinal . Piksell . İlkProjem – ilk projem’ciler en azından sorularınız bölümünde link vermeden de olsa Alex’in sayfasından fikri aldıklarını söylemişler. – Ferrarialacam ; 29 Kasım tarihli Businessweek Türkiye dergisine göre “uyanık bir Türk”. “Türk internet tarihinin bir parçası olun!” (!!) sloganıyla çıkan Trilyonluk Site . Ayrıca ücretsiz yapıp bunun dünyada bir ilk (!) olduğunu söyleyen Kare Şehir . Bu liste büyür daha çok yakında!
Her nekadar ideali özgün fikirlerin çoğalması olsa da beğenilen bir fikirin (referans verilmek kaydıyla) kullanılması normal. Her yenilik ancak böyle geniş kitlelere yayılabilir (ve dolayısıyla da “yenilik” olmaktan çıkar). Ancak bu da bire bir kopya çekmek olmamalı, herkes kendinden birşeyler katmalı.
Bunlar da yurtdışından dikkatimi çeken birkaç site; piksel’i bir cent’ten satıp 10.000 dolara ulaşınca eskimiş arabasını herkesin gözü önünde patlatıp yenisini alacağını söyleyen blowupmyride , SimCity tasarımında adalot , tıkladıkça hacimsel olarak büyüyen logoların olduğu pumpupthedots , ücretsiz piksel’lerin olduğu zerodollarhomepage , üzerindeki logoları yerinden kaldırıp taşıyabildiğiniz bir duvar wallflyers , sadece bayanlara konuşan pinkmilliondollars , bir şehir tasarımındaki commercialtown . Olayı piksel’den çıkarıp banner uygulamasına dönüştürenler de var; kim daha çok verirse onun banner’i üst sıraya çıkıyor: themostexpensivebanners (kendi deyimiyle dünyanın en ukala ve en pahalı banner sitesi!).
Milliyet’de Alex’in hikayesi ile ilgili çıkan bir
yazıda
2 okur yorumu ilgimi çekti:
Niğdeli: ” ‘ Akıl vereceğine para ver’ diyen küçük beyinlere aklın en değerli hazine olduğunun kanıtı. Düşünen insana yatırım yapılacak günleri görmek dileğiyle.”
Blackfire: “ İşte yaratıcılık. Umarım bir gün bizim öğrencilerimiz de böyle yaratıcı fikirlerle dünya medyasını meşgul eder.”
Derinsular
ise kendi blog’unda adına yakışır derinliklere inmiş.
Alex kendi
dikkat çekme başarısını
2 şeyle açıklıyor;
Hikayenin özünde ise tam bir büyüyen çığ etkisi var;
Alex kazandığı paradan bugüne kadar sadece siyah Mini marka bir araba alıyor, o kadar. Parasının bir kısmını bugüne kadarki emekleri karşılığında ailesiyle paylaşacağını söylüyor. Son aylarda kapısını aşındıran yatırımcı ve bankacıların sayısı epey fazla. Kalan parası için ise henüz kararsız. Kafasında yeni fikirler olduğunu, milliondolarhomepage’in sadece bir başlangıç olduğunu belirtiyor. Bu internet tarihinde yer alacak sitenin resminden oluşacak poster veya t-shirt’leri yaptırıp satmaya başlaması ise beklenilen, hemen akla gelecek ilk hareketi.
Bu kadar basit ama muhteşem sonuçları olan “1 milyon dolarlık bu fikir” işe yarar yaratıcılık adına çok güzel bir örnek olduğu için paylaşmak istedim
Yeni fikirler esasında heryerde, hergün, heran hayatımızda. Ve herkesin, evet herkesin bunları bulmaya gücü var. Çünkü yaratıcılık doğuştan değil (var etkisi ama tek başına yeterli değil), sonradan öğrenilebilecek bir beceri. Yeter ki isteyelim, yeter ki eğitelim düşünce sistemimizi. Sıyrılalım kalıplardan ve kalıplarla düşünce sisteminden. Yapalım hayatımızın bir parçası, içselleştirerek. Nasıl olacağını, yöntemleri de dilerseniz başlayalım yakında burda konuşmaya.
Nice yeni fikirlerle dolu anlara….