Yazı İçeriği
a) Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması. b) İlâmın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisinegirmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilâmın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı hâlde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması. c) Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması. ç) O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması.
11. Hukuk Dairesi 2019/2177 E. , 2019/5365 K.“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA Taraflar arasında görülen davada Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 28/04/2016 gün ve 2016/21 – 2016/335 sayılı kararı onayan Daire’nin 20/02/2019 gün ve 2018/5116 – 2019/1353 sayılı kararı aleyhinde davacı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği de anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği konuşulup düşünüldü: Davacı vekili, Almanya Dortmund Eyalet Mahkemesi tarafından verilen 24.06.2010 tarihli, 3 O 40/10 numaralı kararın kesinleştiğini ileri sürerek, tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekilleri, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, uyulan bozma ilamına göre, tenfiz şartları oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiş, Dairece davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir. Bu kez davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Dava, Yabancı Mahkeme ilamının tenfizi istemine ilişkindir. 17.11.2011 tarihinde Mahkemenin 2011/687 esas sayılı dosyasında açılan davada, yapılan yargılama sonucunda yerel mahkemece, yabancı mahkeme kararının usulüne uygun kesinleşmemesi ve kararın Türk kamu düzenine aykırı olması gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, Dairenin 18.01.2013 gün ve 2012/14559 esas, 2013/998 sayılı kararı ile kararın kamu düzenine aykırı bulunmadığı ve süresinde yasal yollara başvurulmaksızın kesinleştiği gerekçesiyle yerel mahkeme kararı bozulmuş, davalı tarafca bozma kararı aleyhine karar düzeltme isteminde bulunulmamış, yerel mahkemece bozma ilamına uyulmuştur. Yerel mahkemece 18.01.2013 tarihli bozma ilamına uyulması sonucu artık davacı taraf lehine usulü kazanılmış hak doğmuştur. Bu noktadan sonra mahkemece, usulü kazanılmış hakların ihlal edilerek tekrar yabancı mahkeme kararının usulüne uygun kesinleşmediğinin kabulü mümkün değildir. Usulü kazanılmış hak 18.01.2013 tarihli ilk bozma ilamımız ile doğduğundan, daha sonraki kararlar usulü kazanılmış hakka mesnet alınamaz. Bu halde, yabancı mahkeme ilamının usulüne uygun kesinleştiğinin kabulü ile uyuşmazlığın diğer yönlerden incelenmesi gerekirken, yerel mahkemece 28.04.2016 günlü kararla, davacının usulü kazanılmış haklarını ihlal eder nitelikte yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemi, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Daire onama ilamının kaldırılarak yerel mahkeme kararının bozulmasını gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairenin 20.02.2018 gün ve 2018/5116 esas, 2019/1353 sayılı onama ilamının KALDIRILMASINA, Yerel Mahkemenin 28.04.2016 gün ve 2016/21-335 sayılı kararının BOZULMASINA, karar düzeltme peşin harcı ile temyiz peşin ve onama harcının istek halinde davacı tarafa iadesine, 13/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.