Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2015/13448 E. , 2015/20074 K.
Davacı/karşı davalı vekili, evlilik birliği içinde alınan araç nedeniyle katılma alacağı ve ziynet alacağı olmak üzere toplam 15.000,00 TL alacağın davalı alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı/karşı davacı vekili, ziynetlerin davacının çalıştığı bankadaki kasada saklandığını, davacının yedinde bulunan ziynetlerin davalı tarafından alınmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, aracın davacı tarafından satılarak bedelinin alındığı; bu sebeple davacının katılma alacağının bulunmadığı gerekçesiyle açılan davanın reddini savunmuş; açtığı karşı dava ile, aracın bedelinin davacı tarafından tahsili kapsamında 1.000,00 TL alacağın davacıdan alınarak davalıya verilmesin talep ve dava etmiştir. Mahkemece, aracın satış bedelini davacı tarafından alındığı, bu nedenle davacının katılma alacağı talebinde bulunamayacağı, ziynetler yönünden ise kasayı en son davacının açtığının sabit olduğu gerekçesiyle asıl davanın reddine; davalı/karşı davacının araca ilişkin alacak talebinin ise, aracın boşanma davası açılmadan önce devredildiği ve TMK 229. maddesinin uygulanmasını gerektirir bir durum olmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı/karşı davalı vekili ve davalı/karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK m. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı ve ziynet alacağı isteğine ilişkindir.
Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK m.229) ve denkleştirmeden (TMK m.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK m. 219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK m. 231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK m. 236/1). Katılma alacağı Yasa’dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.
Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır (TMK m. 227/1, 228/1, 232 ve 235/1). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye anı karar tarihidir.
Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK m. 222).
Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.
Somut olaya gelince; eşler, 28.05.2002 tarihinde evlenmiş, 28.11.2007 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK m. 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM m. 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın m. 10, TMK m. 202/1). Tasfiyeye konu araç, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 01.07.2003 tarihinde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiştir, araç 14.11.2007 tarihinde 3. kişiye devredilmiştir. Ziynetlerin bulunduğu iddia edilen kasaya ilişkin ziyaretçi defterine göre, kasa en son davalı/karşı davacı tarafından 13.11.2007 tarihinde açılmıştır. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK m. 179).
I. Davacı/karşı davalı Fatma’nın temyiz itirazlarının incelemesinde;
1.Davaya konu edilen aracın davalı/karşı davacı adına kayıtlı olduğu, boşanma davasından iki hafta önce kayıt maliki eş tarafından 3. kişiye satıldığı anlaşılmaktadır. Davalı/karşı davacı eş Hayrettin, aracın fiilen boşandığı eşine ait olduğu, satışı eşinin yaptığı, satış bedelini eşinin aldığı, kendisinin şeklen malik ve satıcı olduğunu ileri sürmüşse de; gösterdiği delillerle iddiasını kanıtlayamamıştır. Bu yöndeki davalı/karşı davacı tanığının beyanı, soyut içerikte olup, inandırıcı değildir. O halde, alacağa konu edilen edinilmiş mal niteliğindeki aracın aynı zamanda kayıt malik olan davalı-karşı davacı tarafından satılarak elden çıkartıldığından TMK’nun 229. maddesi kapsamında “edinilmiş mallara eklenecek değer” olarak kabul edilmeli ve davacı/karşı davalı Fatma’nın artık değere katılma alacağı, gerektiğinde bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle hesaplanarak; gerçekleşecek sonuca göre, artık değere katılma alacağına hükmedilmesi gerekirken, Mahkemece reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
2.Alacak talep edilen ziynet eşyalarının eşlerden Fatma’nın Adana’da çalışmaya başlamadan önceki çalıştığı Mersin’deki banka şubesinde kasada saklandığı ve her iki eşin elinde bu kasanın anahtarının bulunduğu hususunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Eş Fatma boşanma davası açılmadan önce eşi tarafından kasanın açılıp altınların alındığını eşinin telefonda kendisine bildirdiğini açıkladığını; davalı/karşı davacı Hayrettin ise, altınların bulunduğu kasanın eşinin çalıştığı banka şubesinde bulunduğu ve eşinin kasayı her zaman açma imkanının bulunduğu, kendisinin altınları almadığını savunmuştur. Tarafların boşanma davasının açılması öncesinde uzun bir süredir geçimsizlik içinde bulundukları, davacı/karşı davalı Fatma’nın çalıştığı Mersin’deki Banka Şubesi’nden tayin isteyip, 2007 yılı Nisan ayında Adana’daki Banka Şubesi’nde çalışmaya başladığı; buna karşılık davalı/karşı davacı Hayrettin’in ise Mersin’de kalmaya devam ettiği gösterilen delillerle anlaşılmış olmasına ve altınların saklandığı kasayı en son Hayrettin tarafından banka kayıtlarıyla 13.11.2007 tarihinde boşanma davasından 15 gün önce açıldığının Mahkemece yapılan keşif ve bilirkişi incelemesiyle tespit edilmesine göre; boş olan kasadaki ziynet eşyalarının davalı/karşı davacı Hayrettin tarafından alınmış olduğu hususu hayatın ve olağan akışına uygun düşer. Hayatın olağan akışına aykırı düşeni ispat, bunu ileri sürene aittir. Davalı/karşı davacı Hayrettin bunun aksini ileri sürmüş, ancak gösterdiği delillerle bunu kanıtlayamamıştır. Bu durumda, gerek 1. bentteki dava konusu araç satışı, gerekse banka kasasının açılma tarihi ve davacı/karşı davalı Fatma’nın kasanın açıldığı tarihte Adana’daki banka şubesinde çalıştığı gözönüne alındığında; davalı/karşı davacı Hayrettin’in bu alacak kalemine yönelik savunmasına değer verilmemiştir. Açıklanan nedenlerle davacı/karşı davalı Fatma’nın ziynet eşyası alacağıyla ilgili olarak gerektiğinde bilirkişi incelemesi de yaptırılmak suretiyle gerçekleşecek sonuca göre ve davacı/karşı davalının dava dilekçesindeki ziynetlere ilişkin talep miktarı da talepte dikkate alınmak suretiyle ziynet alacağının kabulüne karar verilmesi gerekirken; Mahkemece bu alacak içinde talebin reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2013/20271 E. , 2014/2079 K.
Davacı T.. vekili, tarafların 32 yıllık evlilikleri içinde aile adına bazı kooperatiflere üye olunduğunu, davacı sürekli yurtdışında çalıştığından ve resmi işlemler için istendiğinde İzmir’de bulunamayacağından üyeliklerin davalı adına, ödemelerin ise davacının geliri ile yapıldığını, yine Kuşadası’nda alınan iki arsanın da bedellerinin davacı tarafından ödendiğini ancak davalı adına tescil edildiklerini, 15.6.2004 tarihinde de dava konusu yazlığın davalı adına edinildiğini, evin bedelinin 40.000 TL’sinin davacı tarafından banka çeki ile ödenip kalan bedel için banka kredisi çekildiğini, kredi ödemelerinin de davacının gelirinden karşılandığını açıklayarak Urla’daki taşınmaz ile tapu kayıtlarını bildirecekleri Kuşadası’ndaki iki adet taşınmazın dava tarihindeki değerinin ve taşınmazlardaki davacının katkı payının tesbiti ile katkı payına karşılık şimdilik 40.000 TL’nin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 12.11.2010 tarihinde harcını da tamamladığı ıslah dilekçesi ile talebini 60.000 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı S.. vekili, davacının evlilik birliği içerisinde girmiş olduğu işlerde sebat etmediğini, elde ettiği kazançları da kendi kişisel zevkleri ve kendi ailesine harcadığını, davacının müsrif, faydasız harcamalar yapan bir yapıya sahip iken davalının ise uzun yıllardır memuriyet görevinde bulunduğunu, bunun haricinde takı tasarımı ve kozmetik ürün satışı gibi ek işler de yaparak evinin ve çocuklarının iaşesini sağlamaya çalıştığını, düğünde takılan 38 adet bilezik, 70 adet çeyrek ve yarım altın, bir altın takı setinden iki bileziği bozduran davalının Adliyenin ilk yaptığı kooperatif olan Egekent’teki kooperatife üye olup altınlarını da kooperatif ödemelerinde bozdurarak yine diğer gelirleri ile binbir güçlükle ödemeleri yaptığını, ayrıca S.S. B.. Yapı Kooperatifi’ne de üye olan davalının zaman zaman bu kooperatifin yönetiminde de görev aldığını, yönetim kurulu başkanı Ş.. T..’nun uzaktan akraba olması sebebiyle geciken ödemeleri idare ettiğini, kooperatif görevinden dolayı alacaklarını borçlarından mahsup ettiğini, epey biriken borç nedeniyle davalının 2002 yılı Ağustos ayında Egekent’teki evini sattığını, elde ettiği paranın 2.500 TL’si ile davacıya araba alıp, kalan para ile B.. Kooperatifi’ne olan borcu kapattığını, 2 yıl sonra 2004 yılında B.. Kooperatifindeki evi 55.000 TL’ye satarak Yuvakent Sitesi’ndeki dava konusu evin 53.000 TL’ye edinildiğini, Bankacılar Sitesi’ndeki evin satışından gelen paradan 40.000 TL.yi davacıya vererek takip işlerini yapmasını istediğini, paranın A.. K.. Şubesi’ne yatırılıp 7-10 gün kalacağını, zaten alım için ön anlaşma yapıldığını, davacının eşi olması sebebiyle özgüven hakkını kullandığını, 5-7 gün sonra bu paranın çeke dönüştürülerek satıcı kişilere ödendiğini, çekin davacı adına olma sebebinin bundan kaynaklandığını, evin ipotek ederek alınan banka kredisi ile de o tarihe kadar olan aile borçlarının, davacının çalışmaması, çocukların masrafları sebebiyle oluşan borçların, çocukları Pınar’ın 2003 yılındaki düğünü sebebiyle kapatamadıkları borçlarının kapatılıp, biraz da çalışmayan davacı kocasının elinde nakit olmasının sağlandığını, davacının hiçbir katkı sağlamadığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile İzmir İli Urla İlçesi Balıklıova Mahallesi parselde blok numaralı bağımsız bölümde kayıtlı taşınmaz yönünden 31.880,25 TL denkleştirmeden doğan değer artış payı alacağının karar tarihi olan 12.06.2013 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla talebin reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 26.02.1977 tarihinde evlenmişler, 25.12.2008 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin kararın 20.11.2009 tarihinde kesinleşmesi ile boşanmışlardır. Eşler arasındaki mal rejimi TMK 225/son maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir. Bu durum karşısında evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı TKM’nin 170.maddesi uyarınca eşler arasında mal ayrılığı rejimi, 01.01.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı tarihe kadar 4722 sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince, eşler başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerinden TMK’nun 202. maddesine göre edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir.
Dava konusu Urla’da parseldeki numaralı dubleks mesken 16.06.2004 tarihinde S.. D.. satın alınmış ve tapuya tescil edilmiştir. Mahkemece, dava konusu taşınmazın davalının kişisel malı olduğu, bu hususun özellikle tanık S.. O..’nın ifadesinden anlaşıldığı, davalının önceleri kendisine ait kişisel mal niteliğindeki Hatay Semti’ndeki bir kooperatif evinin bu tanık ve eşine satıldığı, bu kooperatif evinin bankaya olan kredi borcunun davacı tarafından ödendiği, tanık S..’ın ödediği bedelin ise davacının banka hesabına yatırıldığı ve dava konusu taşınmazın edinilmesinde kullanıldığı, bu nedenle taşınmazın davalının kişisel malı olduğunun kabulü gerektiği, bu kapsamda davacının 12.02.2013 tarihli ek teknik bilirkişi raporu ile tespit edilmiş olunan dava konusu taşınmazın 02.01.2013 tarihindeki tadilatlı 135.000 TL. değerinin edinilmiş mal ile ödendiği anlaşılan % 43,23’ünün 1/2’si olan 31.880,25 TL denkleştirmeden doğan değer artış payı alacağı olduğunu içeren hesaplamaya itibar edilmesi gerektiği kanaati ile yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.
Dava konusu taşınmazın edinme tarihi itibarıyla taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olup toplanan deliller, tapu kayıtları ve dosya kapsamına göre 53.000 TL’ye alındığı anlaşılan dava konusu taşınmazın 40.000 TL’lik bölümünün davalı S.. adına üye olunarak mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen kooperatif evinin satışından karşılandığı, 2.000 TL peşinat verildiği ve bakiye 11.000 TL. için ise banka kredisi kullanıldığı anlaşılmaktadır. Alım bedelinin 40.000 TL’lik kısmının davalının kişisel malı niteliğindeki önceki kooperatif evinin satışından gelen para ile karşılandığı kabul edilerek, davalı lehine kişisel mal sayılmıştır. Ancak, S.. adına 1989 yılında üye olunan ve 30.12.2003 tarihinde edinilen Bankacılar Sitesindeki Kooperatifindeki numaralı dairenin 10.06.2004 tarihinde, yine üyelik yolu ile 09.04.1990 tarihinde edinilerek 28.08.2002 tarihinde satılan Küçükçiğli Mahallesi’ndeki numaralı meskenden gelen paraların dava konusu taşınmazın alımında kullanılan 40.000 TL’lik miktarı oluşturduğuna, kooperatiflere üye olunarak, ödemelerin devam ettiği süreçte her iki tarafın da çalışarak gelir elde ettikleri, her ne kadar T..’ın tır şoförü olması sebebiyle gelirinin az, S..’in ise düzenli geliri sebebiyle daha fazla gelir elde ettiği iddia edilmekte ise de dosya arasına gelen yazı cevapları ve belgeler karşısında T..’ın Belediye’de başlayan çalışmalarında, özel şirketlerde tır şoförlüğü yapması, gelirinin genel olarak uluslararası çalışmasından oluşması, S..’in ise noter katipliği ile başlayan çalışmasında mahkeme zabıt katipliği, yazı işleri müdürlüğü yaparak düzenli gelir elde etmesi ayrıca kısmen kooperatif görevi sebebiyle kendisine ödenen ücretler, net gelirlerinin belirlenme imkanı olmadığı, hakkaniyet ve fedakarlığın denkleştirilmesi ilkeleri birlikte değerlendirildiğinde her iki tarafın elde ettikleri gelirlerinin eşit olarak kabul edilmesi, alımda kullanılan 40.000 TL. miktar üzerinde davacı T..’ın da geliri ile katkıda bulunduğunun, diğer yandan dosyaya sunulan kredi bilgileri ile tanık beyanları gözetildiğinde taşınmaz için yapılan tadilatların da evlilik birliği içinde, mal rejiminin sona erdiği boşanma dava tarihinden önce yapıldığının, hesaplamalarda taşınmazın tadilatlı değerinin dikkate alınabileceğinin kabulü gerekir. Mahkemenin bu miktarla gelen katkıyı davalı S..’in kişisel malı sayması ve bu miktar üzerinde davacının katkısı bulunmadığını kabul etmesi doğru olmamıştır.
Bu belirlemeler karşısında Mahkemenin yapması gereken iş, öncelikle alımda kullanılan 40.000 TL.lik miktardaki davacının katkı oranının belirlenebilmesi için eşit gelir elde eden tarafların gelirlerinden tarafların sosyal statüleri ile konumlarına göre yapabilecekleri kişisel harcamaları ile kocanın 743 sayılı TKM’nun 152.maddesi uyarınca evi geçindirme yükümlülüğü uyarınca yapması gereken harcamalar çıktıktan sonra yapabilecekleri tasarruf miktarının ne olabileceğinin belirlenmesi için konunun uzmanı bilirkişiden rapor almak, tarafların elde ettikleri gelirle 40.000 TL’lik miktar üzerinde sağlayabilecekleri katkı miktarını ayrı ayrı saptamak, alımda kullanılan bu miktar bakımından davacı eşin katkı oranını bulmak ve bu katkı oranı bakımından davacı eş lehine kişisel değerden katkı nedeniyle TMK’nun 227.maddesi karşısında değer artış payı alacağı doğacağını dikkate almak olmalıdır. Ayrıca alımda kullanılan edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde ödenen peşinat ve tamamı evlilik içinde ödenen kredi toplamı 13.000 TL. bakımından ise bu miktar TMK’nun 219 ve 222. maddeleri karşısında edinilmiş mal niteliğinde olduğundan yine eşler yararına artık değerin yarısı oranında katılma alacağı hakkı (TMK’nun m.231 ve 236/1) doğurduğu gözetilmelidir. Gerek değer artış payı gerek katılma alacağı hesabında dikkate alınacak değer karar tarihine en yakın piyasa sürüm değeri olacağından, bozma sonrası taşınmazın yeni karar tarihine en yakın güncellenmiş tadilatlı piyasa sürüm değeri de uzman bilirkişi aracılığı ile belirlenmelidir. Belirlenecek bu miktar üzerinden yapılacak hesaplamada 40.000 TL’nin 53.000 TL’ye oranına tekabül eden bulunacak miktar üzerinden (yeni güncellenmiş piyasa sürüm değerinin % 75,47’si) değer artış payı hesabı, 13.000 TL’nin 53.000 TL alım değerine oranlanmasından bulunacak miktar üzerinden ise (yeni güncellenmiş piyasa sürüm değerinin % 24,53’ü) katılma yapılması gerekecektir. Alınacak bilirkişi raporları ve açıklanan hesaplama yöntemi göz önüne alınmaksızın, toplanan delillere ve dosya kapsamına uygun olmayacak şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.