Burun estetiği ile alakalı yapılan tıbbi müdahaleler ve ameliyatlar sonucunda kişilerin beklediği gibi burun estetiğinin gerçekleşmemesi , burun düşmesi, kıkırdaklar yaşanan problemlerden ötürü burun kemiğinde oluşabilecek sıkıntılar sebebiyle nefes almada problem ve bu gibi komplikasyonlar sonucunda doktorlara karşı dava açılmaktadır. İnsan vücudunda özellikle baş bölgesinde görsel açıdan en önemli organlardan birisi olan burun ufak bir değişik yüz bölgesinde fark edilir nitelikte olumsuz etkiler yaratmaktadır. Ayrıca bir diğer problem ise estetik gibi ameliyat gerektiren hususların doktor olmayan sadece sertifikalara sahip kişiler tarafından yerine getirilmesi ile oluşmaktadır.
Yazı İçeriği
Doktorlar, hastalarına gerekli özen ve dikkat yükümlülüğünü titizlikle yerine getirmekle mecburdurlar. Hekimler, hata sebebiyle yada kusur, ihmal sebebiyle zarar verdiği hastaya karşı sorumludurlar.
Adli tıp kurumunun verdiği kararda hastanın teşhisinin doğru yapılması ve doğru hekim tarafından müdahale yapılması gerektiği belirtilmiştir. Acil şartlar haricinde bir burun ameliyatı için kulak burun boğaz hekimi ve plastik cerrahın ameliyatta bulunması bu hususta önemlidir. Çünkü KKB ( Kulak – Burun – Boğaz Hekimi ) estetik ameliyatları gerçekleştiremeyeceği söylenirken kimi zamanda gerçekleştirebileceği yönünde hatta KKB branşının üst ihtisası olan estetik yüz cerrahisi branşı tarafından hem de genel plastik cerrahlar tarafından yapılmaktadır. Ancak bir Genel Cerrahın estetik burun ameliyatı gerçekleştirmesi uygun görülmeyecektir.
Hastaya gerekli bilginin verilmiş olması ve onamın alınmış olması gerekmektedir. Hatta BİYOTİP sözleşmesine göre hastanın talebi yani isteğinin de yazılı olarak bulundurulması gerekmektedir. Eğer aydınlatılmış onam yani bilgilendirme gereği gibi yapılmamışsa hekim oluşabilecek ameliyat risklerinden sorumlu olacaktır. Aydınlatılmış onam alınmış olsa da gereği gibi yapılmayan tıbbi uygulamalardan yine hekim sorumlu olabilecektir. Aydınlatılmış onam’da burun estetiği sonrası burunda düşme gerçekleşebileceği konusu yazılmış olması hekim açısından önemlidir. Ancak burun estetiği açısından yapılacak bu onamın hukuki açıdan bir anlamının olmadığı görüşündeyim. Burun estetiği ve diğer estetik ameliyatlarının bir çoğu eser sözleşmesi niteliğindedir. Örnek vermek gerekirse Atatürk heykeli yaptırmak isteyen birinin heykeltraş ile yapacağı sözleşmede atatürk heykelinin talebi yer almasına rağmen sözleşmenin bir diğer maddesinde tahmin edilemeyecek sebeplerle heykelde oluşacak bozukluklardan ötürü heykeltraşın sorumsuzluk maddesi pek geçerli bir madde olmayacaktır. Müşterinin zaten hali hazır kendine düşen ödeme yükümlülüğünü yerine getirdikten sonra karşı tarafın edimini eksik yapması tarafların eşitliği ile pek örtüşmeyecektir. Borçlar kanunundaki eser sözleşmesinin ilgili hükümler uygulanacaktır.
Buradan şu ayrımı yapmak gerekir. Trafik kazası geçirmiş bir kişiye karşı hekim acil olarak müdahale eder ve bunun için aydınlatılmış onam şartı aranmaz. Bu müdahale sırasında tüm tıbbi müdahaleler yerine getirilmiş olsa da başka komplikasyonlar ortaya çıkarsa bu durumdan ötürü hekim sorumlu tutulamayacaktır.
AVRUPA BİYOTIP SÖZLEŞMESİ 16.03.2004 tarihinde onaylanmış olup, sözleşmenin “Meslek Kurallarına Uyma” başlıklı 4. maddesinde, “araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir.” düzenlemesi karşısında, gözetilerek hastanede yapılan tıbbi müdahalede bulunulduğuna göre bu sözleşme hükümleri de esas alınarak uyuşmazlığın çözümü zorunludur. Sözleşmenin 4. maddesinde kastedilen standardın da, tıbbi standart olduğu tartışmasız olup, tıbbi standartlara aykırılık teşhis ya da tedavi aşamasında ya da müdahale sonrasındaki süreçte noksanlık ya da yanlışlık şeklinde gerçekleşebilir. “Tıbbi Standart” doktorun gerçekleştirdiği tedavinin amacına uygun olması için gerekli olan ve denenerek ispatlanmış bulunan, hekim tecrübesi ve doğa bilimlerinin o anki ulaştığı düzeyi ifade etmekte olup, denenmiş ve bilinen temel meslek kurallarıdır. Sözleşmenin eser niteliğindeki “estetik müdahalelerde” de uygulanacağının kabulü zorunludur.
Burun estetiğinden ötürü hastanın aynı hekime gitmesi gibi bir zorunluluk bulunmamaktadır. Güveni sarsılmış olan hastanın tekrar aynı hekime gitmesi kendisinden beklenemez.
Burun estetiğinde görsellik ve beğenmek gibi değişkenlik gösteren kavramlara göre mahkeme nasıl karar verecektir. Hukuku muhakameler bilimsel verileri dikkate almaktadır. Kişinin, doktora daha güzel bir görüntüye sahip olabilmek için başvuru yapacağı aşikardır. Burun düşmesi, kıkırdak dokusunun zedelenmesi, burnun yamuk olması gibi bir beklenti içine girmeyecektir. Doktor ile hasta arasında bir eser sözleşmesi kurulduğu kabul edilerek eser yüklenicinin yani doktorun sanat ve becerisini gerektiren bir emek sarfı ile gerçekleşen sonuç olup, yüklenici eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmek yükümlülüğü altındadır.
Hastanın doktor hatası nedeniyle yaptığı masrafların bir bilirkişi vasıtasıyla hesaplandırıp varsa manevi tazminat talebini de ele alarak mağdurda yaratılan manevi huzurun tatminine göre bir rakam belirlemelidir. Maddi tazminat için ise kişinin yaptığı işe göre talepleri değişkenlik göstermekle birlikte her halükarda yeni bir operasyon yapmak zorunda kaldığı ücreti ödemekle yükümlü olacağı düşünülmektedir.
Burun estetiği davası yani malpraktis davası açmak için masraf ne kadar olur dersek rakama göre değişkenlik gösterse de çok fazla rakamlar değildir.
İstanbul Barosunun 2019 yılı tavsiye niteliğindeki karara göre ;
Tüketici Mahkemelerinde Görülen Davaları için –>> 6.200-TL az olmamak üzere ve dava değerinin %15 şeklindedir.
2019 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre ;
Tüketici Mahkemelerinde Görülen Davaları için –>> 1.362,00 TL
şeklinde belirlenmiştir. Asgari ücret tarifesinden aşağı avukatların dava alması yasak olmasına rağmen daha yüksek bir rakam belirleme özgürlüğüne sahiplerdir.
Avukatlar için en son konuşulan hususlardan birisi ücret konusudur.
Hastane ile doktor arasında bir vekalet ilişkisinin varlığı kabul edilerek hem hastaneye hemde hekime karşı dava açılabilecektir.
Kamu hastanelerinde gerçekleşecek operasyonlarda idare bizzat sorumlu olacaktır. Bunun haricinde kendi iç hukukna göre kamu hastanesi doktor hatasından ötürü doktora ödediği bedeli rücu edebilecektir.
Özel hastanelerde gerçekleşen operasyonlar için hem doktor hem hastane sorumlu olacaktır.
Estetik amaçlı operasyonlar eser sözleşmesi niteliğinde kabul edildiğinden bu anlaşmazlıklar Tüketici Mahkemelerinde görülecektir. Kamu hastanelerinde gerçekleşen davalar için ise tam yargı davaları açılacaktır.
15. Hukuk Dairesi 2019/2716 E. , 2019/3692 K.
“İçtihat Metni”
Mahkemesi : Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
İlk Derece Mahkemesi :Tüketici MahkemesiYukarıda tarih ve numarası yazılı olan Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’nce verilen kararın temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –
Dava, eser sözleşmesi niteliğinde estetik amaçlı tıbbi müdahaleden kaynaklanmakta olup, mahkemece davanın reddine dair verilen hüküm davacı vekilince temyiz olunmuştur.
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin küçük yaşta geçirdiği kaza sebebiyle burun kemiği kırıldığını, ameliyat olduğunu, davalı şirkete ait 20.06.2012 tarihinde bu hastanede çalışan doktor tarafından ameliyat edildiğini, davalı doktorun hem nefes alma güçlüğünün geçeceğini, hem de şekil bozukluğunun düzeleceği konusunda müvekkiline garanti verdiğini, ameliyat sonrasında müvekkilinin burnunun düzelmediğini, aksine hem burnundan nefes almasının daha da kötü ve çirkin bir hale geldiğini, burnun sol tarafının içine çöktüğünü, davalı doktorun yaptığı ameliyattan sonra şikayetlerinin daha da arttığını, müvekkilinin 09.10.2015 tarihinde yeniden ameliyat olmak zorunda kaldığını, ameliyat için 14.000,00 TL ödemek zorunda kaldığını, kötü günler geçirdiğini, manevi çöküntüye maruz kaldığını belirterek 14.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davacıya ameliyat sonuçlarıyla ilgili olarak, sonucun iyi olması için gerekli her şeyin yapılacağı dışında hiçbir garanti verilmediğini, bu tür sorunların olabileceğinin yazılı ve sözlü olarak anlatıldığı ve yazılı onayının alındığını, davacının ilk sorunlar ortaya çıktığında davalıya başvurması gerektiğini, bunun yanında davacının ikinci ameliyat için ödediği ücretin içinde başka ameliyatın da olduğunu, istediği tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece alınan bilirkişi raporları doğrultusunda, davalılara izafe edilecek kusur bulunmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiş, davacının istinaf başvurusu üzerine…Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nce yapılan incelemede; davacının istinaf sebeplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu tarih itibariyle yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 355. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Taraflar arasında davacıya estetik müdahalelerde bulunulması kararlaştırılmıştır. Eser sözleşmesini düzenleyen TBK’nın 355. maddesi uyarınca yüklenicinin edimi bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin edimi ise, karşılığında bedel ödemeyi üstlenmesidir. Eser sözleşmesinin niteliği gereği yüklenici sonucu garanti etmektedir. Komplikasyonlarda ise aydınlatma yükümlülüğü ve komplikasyon yönetiminin doğru yapılması yine yüklenicinin (hekimin) sorumluluğundadır.
Diğer yandan, 04.04.1997 tarihinde imzalanan ve 09.12.2003 tarihinde 25311 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanıp yürürlüğe giren ve iç hukukumuzun bir parçası haline gelen AVRUPA BİYOTIP SÖZLEŞMESİ 16.03.2004 tarihinde onaylanmış olup, sözleşmenin “Meslek Kurallarına Uyma” başlıklı 4. maddesinde, “araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir.” düzenlemesi karşısında, davacıya hastane ortamında tıbbi müdahalede bulunulduğuna göre bu sözleşme hükümleri de esas alınarak uyuşmazlığın çözümü zorunludur. Sözleşmenin 4. maddesinde kastedilen standardın da, tıbbi standart olduğu tartışmasız olup, tıbbi standartlara aykırılık teşhis ya da tedavi aşamasında ya da müdahale sonrasındaki süreçte noksanlık ya da yanlışlık şeklinde gerçekleşebilir. “Tıbbi Standart” hekimin tedavinin amacına ulaşması için gerekli olan ve denenerek ispatlanmış bulunan, hekim tecrübesi ve doğa bilimlerinin o anki ulaştığı düzeyi ifade etmekte olup, denenmiş ve bilinen temel meslek kurallarıdır. Sözleşmenin eser niteliğindeki “estetik müdahalelerde” de uygulanacağının kabulü zorunludur.
Davacı, burun estetiği gayesiyle yani estetik amaçla davalıya başvurmuş olduğuna göre, estetik ameliyat yapılmak suretiyle istenilen ve kararlaştırılan amaca uygun güzel bir görünüm sağlanmasının taraflar arasındaki eser sözleşmesinin konusu olduğu açıktır. Burada sözleşme yapılmasının nedeni belli bir sonucun ortaya çıkmasıdır. Eser yüklenicinin sanat ve becerisini gerektiren bir emek sarfı ile gerçekleşen sonuç olup, yüklenici eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmek yükümlülüğü altındadır.
Somut olayda ise; dosya kapsamına göre davalı tarafından yapılan operasyondan sonra oluşan ve giderilemeyen şekil bozukluğunun başka bir uzman tarafından giderildiği anlaşılmaktadır. Davalı savunmasında davacıyı ikinci operasyon için çağırdıklarını ancak gelmediğini açıklamıştır. Davalının edimi Borçlar Kanunu’nda düzenlenen eser sözleşmesi hükümlerine göre sonuç taahhüdünü içermekte olup bu taahhüdün ilk operasyonda yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. Güveni sarsılmış olan davacının ikinci operasyon için davalıya gitmesi beklenemeyeceğinden davacının burun ile ilgili estetik operasyon için yaptığı masrafın yeni bir bilirkişi heyetinden alınacak rapor ile hesaplattırılıp ayrıca manevi tazminat talebi yönünden de değerlendirme yapılarak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile…Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddi kararı kaldırılarak ilk derece mahkemesi hükmünün davacı yararına BOZULMASINA, 6100 sayılı HMK 373. madde hükümleri gözetilerek dosyanın ilk derece mahkemesine, karardan bir örneğin ise Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, 30.09.2019 gününde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.