Canlı Yayında İntihar

Az önce, bipolar hastası olan 19 yaşındaki Abraham Biggs isimli bir gencin intihar ettiği haberini okudum . Bu intiharın, bipolar rahatsızlığının ne denli ciddiye alınması gerektiğini göstermenin ötesinde, farklı bir boyutu daha var.

O da internet’in ne kadar acımasız olabileceği gerçeği.

Abraham Biggs bodybuilding.com isimli bir vücut geliştirme sitesinin forum ‘una üye. Forumda onun hakkında yazılanlar genelde hep negatif ve aşağılayıcı tonda. Bunun dışında kendi hayatında ne kadar süredir ve nasıl bir travma yaşıyor, pek bilinmiyor.

Abraham 19 Kasım günü, aynı forum’da intihar edeceğini yazıyor. Sonrasında ise (webcam görüntülerinin yayınladığı bir site olan) Justin.tv’de canlı yayında intihar ediyor. Yaklaşık 1.500 kişinin gözü önünde!

Yayını takip edenlerin onu pek ciddiye almadığı, hatta “yapamazsın pis zenci” gibi sözlerle dalga geçtiği görülüyor. İşi daha da abartıp “Kendini mi öldüreceksin? Öldür! Dünyaya bir iyilik yap ve kendini aptalca acındırarak vaktimizi boşa harcama” diyenler bile oluyor.

Anladığım kadarıyla Abraham daha önceden de intihar edeceğini söyleyip, sonrasında ise ‘şaka yaptım’ deyip forum’larda boy göstermeye devam etmiş. Onun ciddiye alınmamasının bir nedeni bu olabilir. Ancak Justin.tv’deki intihar girişimini canlı izleyenlerin çoğunun onun ‘geçmişini ve yaşadıklarını’ araştıranlardan çok, yayına o sırada denk gelenler olduğunu varsaymak pek de yanıltıcı olmaz.

Abraham Biggs çok yüksek dozda yatıştırıcı ilaç alarak yatağına yatıyor. Hala kimse inanmıyor. Saatler sonra justin.tv moderatörleri konuyu ciddiye alıp polise haber veriyorlar. Kapıyı kırarak eve giren polisler onun zehirlenerek ölmüş bedeniyle karşılaşıyorlar .

Yorum yazanların daha sonra panik halinde forumlarda bıraktıkları kendi mesajlarını silmeye çalıştıkları görülüyor. Aşağılama ve hatta intiharı teşvik eden mesajlar, yerini başsağlığı dileklerine bırakıyor. Justin.tv hemen görüntüleri yayından kaldırıyor. Bodybuilding onunla ilgili forum sayfalarını siliyor.

Abraham bıraktığı intihar notunun bir bölümünde şöyle diyor:

“Kendimden ve yaşamaktan nefret ediyorum. Ben aşağılık herifin tekiyim. Herkesi hayal kırıklığına uğrattım. Artık değişeceğime ve iyileşeceğime inanmıyorum. Bir kıza aşığım ve onun için yeterli olmadığımı biliyorum. Hayatımın artık bir anlamı olmadığını düşünüyorum…”

Tabii ki burada ‘birincil’ sorumlu, ne internet, ne Justin.tv , ne de izleyiciler. Kişi herşeyden önce kendinden sorumlu, bunu biliyoruz. Ancak bazen öyle durumlar var ki, kişi kendinden sorumlu olma duygusunu en aşağılarda hissedebiliyor. Tıpkı Fikir Atölyesi’nde daha önce bahsettiğimiz manik-depresif bir hastalık olan bipolar’da olduğu gibi.

Bipolar’da durgunluk ve karamsarlığın yaşandığı çok ciddi depresif bir dönem var. Bu, kişinin intiharı dahi düşünecek kadar kendini mutsuz hissettiği bir süreç. [Konu bu yüzden mutlaka ciddiye alınmalı ve işin ehli doktorlardan destek istenmeli.]

Bu durumda doğal olarak ilk görev, o kişinin yakınlarına ve sevdiklerine düşüyor.

Annesi Doreen’in (oğlunu kaybettikten sonra) yazdığı bir mesaja denk geldim:

“Ben Abraham’ın annesiyim. Lütfen bizim için üzülmeyin. Güzel fakat sorunlu bir çocuğu kaybettik. Üzülmek yerine, o enerjinizi yüreğinizle “görmek” için kullanın. Depresyon ve bipolar gibi zihinsel rahatsızlıklar geçici sorunlar değil. Bunlar, mağdurların hep yaşadıkları ve kendi iç dünyalarında savaştıkları hastalıklar. Lütfen enerjinizi ağlayan bir sesi duyabilmek ve o sesin sahibine yardım edebilmek için kullanın. Teşekkür ederim.”

Hızlanan ve yaygınlaşan internet, artık hayatın hemen tüm karesini gözümüzün önüne koyuyor. Oturduğumuz yerden neye tanık olmak istiyorsak olabildiğimiz bir dönem bu.

Yaşamın her alanında olduğu gibi, internette de karşımıza çıkan ve gönlümüzün razı olmadığı olaylar var. Bunların akışını veya tekrarını engellemek için, kendimize “kişisel bir katkım olabilir mi?” sorusunu sormak önemli. ‘Tek başına bir şeyi değiştiremem ki’ duygusunu yenmenin en hızlı yollarından biri ise, “bu benim sevdiğim bir insanın başına gelseydi ne yapardım” demek ve harekete geçmek.

Abraham Biggs’in internette canlı yayında intiharını izleyenler (ne kadar inandırıcı bulmasalar bile) polise haber vermekte geç kalmamalılardı. En kötü ihtimalde (her ülkede vatandaşların vergileri ile maaşları ödenen) polisler için bu bir ‘yanlış ihbar’ olarak kalırdı.

Geçtim interneti…

Her gün gözümüzün önünde olup da ‘değer verdiğimizi sandığımız’ kaç kişinin gerçekten hikayesini anlamaya vakit ayırıyoruz. Bunun için ne kadar sabrımız, enerjimiz veya içten ilgimiz var?

Kendimizle samimi olursak… Acımasız olan internet mi, insanlar mı?