Çinli markalara yatırım daveti

Otomotivde üretim, satış ve ihracatta yüksek tempo yılbaşından beri artarak devam ediyor. İç pazar satışları yüzde 55 artışla 235 bin adedi geçerken, ihracat 8.8 milyar dolara ulaştı. Talebi karşılama için fazla mesai yapan tesislerin kapasite kullanımı da yüzde 74’e yükseldi.

Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) 2023 yılının ilk çeyreğiyle ilgili verileri açıkladı. Geçen yılın aynı dönemine göre toplam üretim yüzde 21 artarak 366 bin 597 adet olarak gerçekleşti. Geçen yılın ilk üç aylık dönemine göre yüzde 34 artış sağlayan otomobil üretimi ise 222 bin 51 adede ulaştı. Traktör üretimiyle birlikte toplam üretim ise 382 bin 504 adede yükseldi. Ticari araç grubunda, yılın ilk çeyrekte üretim yüzde 6, ağır ticari araç grubunda yüzde 19 ve hafif ticari araç grubunda yüzde 5 oranında arttı. 2022 yılının ilk üç ayına göre ticari araç pazarı 68, hafif ticari araç pazarı yüzde 72, ağır ticari araç pazarı yüzde 50 artış sağladı. Yılın ilk çeyreğinde, bir önceki yılın aynı dönemine göre, toplam otomotiv ihracatı adet bazında yüzde 13 oranında artarken, otomobil ihracatındaki artış yüzde 26 olarak gerçekleşti. Bu dönemde, toplam ihracat 253 bin 828 adet, otomobil ihracatı ise 156 bin 763 adet düzeyinde gerçekleşti. 2023’ün üç aylık döneminde toplam pazar, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 55 artarak 247 bin 904 adetten kapandı. Bu dönemde, otomobil pazarı da yüzde 50’lik artış sağladı ve 175 bin 421 adede ulaştı.

YILIN ilk aylarından itibaren tempoyu sürekli yükselten otomotiv sektörü her ay kırdığı rekorlarına yenilerini ekliyor. Satış, üretim ve ihracat alanında sektörde sevindirici haberler geliyor. Binek ve hafif ticari satışları yükselen talebin etkisiyle ilk üç ayda yüzde 55.2 artışla 235 bin 971 adede çıkarken, toplam ihracat da yüzde 13 artışla 8.8 milyar dolara ulaştı. Gerek iç pazar gerekse ihracattaki yüksek talebi karşılamak için fazla mesai yapan sektör üretimini de artırıyor. Otomotiv Sanayii Derneği (OSD) verilerine göre, toplam üretim yüzde 21 artışla 367 bin adete çıktı. Buna paralel olarak kapasite kullanım oranları da yükselişe geçti. İlk üç ayda kapasite kullanımı yüzde 63’den yüzde 74’e ulaştı.

Yüksek talebin sektörde çarkları hızlı döndürdüğünün altını çizen OSD Başkanı Cengiz Eroldu, Türk otomotiv sanayinin kapasite kullanım oranlarının çok olumlu yönde geliştiğini açıkladı. Üretimde yoğunluğun devam ettiğini belirten Eroldu, “Yılın ilk çeyreğinde otomotiv sanayisinin kapasite kullanım oranı yüzde 74 olarak gerçekleşti. Araç grubu bazında kapasite kullanım oranları binek ve hafif ticaride yüzde 74, kamyon grubunda yüzde 90, otobüs-midibüs grubunda yüzde 43 ve traktörde yüzde 83 seviyesinde gerçekleşti” dedi.

2021’de Avrupa Birliği’nin en fazla ithalat yaptığı ülkenin Türkiye olduğunu söyleyen Eroldu, “2020’de Çin’in Avrupa’ya gerçekleştirdiği otomobil ihracatı çok düşüktü. 2021’de Türkiye’ye paralel seviyeye geldi. Geçtiğimiz yıl neredeyse Türkiye’nin önüne geçiyor. Avrupa Birliği’ne en yüksek ihracatı yapan ülke olma konumumuzu kaybedeceğiz gibi gözüküyor” açıklaması yaptı.

İç pazarda talebin yüksek olduğunu ve bunun her ay daha da yükseldiğini vurgulayan Eroldu, “Yılbaşından itibaren araç tedariği yeterli olsaydı, pazarda daha fazla araç satılırdı. Yerli üretici ve ithalatçı markalarda bekleme listeleri uzuyor. Ancak, talebin önemli bir kısmının yatırım amaçlı olduğunu gözlemliyoruz. Dolayısıyla çok uzun süre sürdürülebilir bir talep olmadığını düşünüyoruz” dedi.

Türk otomotiv sanayisinin Avrupa’da yükselişinin sürdüğünü, AB dışında Türkiye’nin otomotiv dünyasında önemli bir üretici olduğunu söyleyen Eroldu, “Bugün otomobil üretiminde Avrupa’da altıncı, ticari araçta birinci, toplamda da dördüncü ülkeyiz. Dünyada 2021’de otomobil üretiminde 16’ncı sıradaydık. 2022’de Rusya ve İngiltere’nin önüne geçerek 14’üncü konumuna geldik. Ticari araç üretiminde 9’unculuğumuz devam ediyor” açıklaması yaptı.

Özellikle elektrikli otomobillerle birlikte Çinli üreticilerin global paylarının arttığını belirten Eroldu, “Şu anda Çinli markaların Avrupa’daki satışları çok yüksek değil. AB pazarındaki satışların büyük kısmı Avrupalı üreticilerin Çin’de ürettikleri araçlar. Ama ikinci dalgada Çinli markalar da Avrupa’ya gelecekler. Bu durum hem Avrupa hem de Türkiye otomotiv sanayisini orta vadede etkileyecek. Bu iyi yönetilmesi gereken bir konu. Sanayi olarak görüşümüz rekabetin yasaklanması gibi bir şeyden çok Çinli markaların Türkiye’de üretim yapmasını sağlamamız gerekiyor. Avantajları iyi anlatıp Çinlileri de Türkiye’de otomotiv sanayinin bir parçası yapmalıyız” dedi.

Eroldu, “Türk otomotiv sanayi için elektrifikasyona geçme bir kere bir tercih değil, bir zorunluluk. Biz eğer Avrupa’ya ihracat yapmaya devam etmek istiyorsak bugün Türkiye’deki her tesisin mutlaka elektrifikasyona uyum sağlaması lazım. Zaten Avrupa Birliği 2035’ten sonra yeni araçlarda hibrit bile kabul etmeyecek. Şimdi dolayısıyla burada bizim için, 2023-2035 arasında bir 12 senemiz var. Türkiye pazarının belli bir olgunluğa gelmesi lazım. 2028-2030’larda biz, Türkiye’deki bütün fabrikaların elektrikli yapar hale geldiğini göreceğiz hep birlikte. Önemli olan Türkiye’nin rekabetçiliğini kaybetmemesi. 10 sene demesek de onun tabii ki hazırlığı var ama artık 2028-2030 yıllarında, bugünkü araçların bundan sonraki jenerasyonlarında diyelim değil mi? Türkiye’de üretilen araçları biliyoruz. Sonuçta bu araçların da bir yenilenme dönemleri var. Bu yenilenme dönemlerinde, bu araçların her birinin aslında elektrikli olduğunu göreceğiz” açıklaması yaptı.

“Avrupa’daki müşteri savunmaya geçiyor, harcamayı kısıyor. “Ben ne yapacağım” diyor. Türkiye’deki müşteri ise yüksek enflasyonda tecrübeli olduğu için, hemen “Bir şey alalım, ne alabilirim, gözlük alacaksam, gözlük alayım” diyor. Gidip marketten 10 tane tıraş köpüğü alıyorlar. Tamam sonuçta lazım bu bana, ileride de ihtiyacım olacak tıraş köpüğüne. Biz tecrübeliyiz. Kaslarımız bu konuda kuvvetli” açıklaması yapan Eroldu, “Türkiye pazarı. Şimdi Türkiye pazarında elektrikli araç olgunluğu içinde daha belli bir zamana ihtiyaç var. Çünkü bizler Türk otomotiv sanayinin üyeleri olarak seri üretim ürünler yapıyoruz. Niş ürünler yapmıyoruz sonuçta. Bugün 100 binlik Türkiye pazarında, 42 binlik yerli üretimden satış adetlerimiz var. Türkiye pazarında hem altyapı olarak hem de müşterinin ulaşılabilirliği açısından şu anda elektrikli araçlar için çok büyük bir pazar yok. Ama bu önümüzdeki 5-10 sene zarfında Türkiye’nin altyapısı gelişecek. Bu konuda zaten Sanayi Bakanlığı’nın açıkladığı yol haritasında da, işte Türkiye’deki soket sayılarının 20-25 binli seviyelere çıkması hedefleniyor. Şu anda herhalde 4 bin tane civarında soket var Türkiye’de. Yani yeterli değil.

Düşünün, şu anda Türkiye’de, yani 1 milyonluk pazarda, 500 bin elektrikli arabanın trafiğe çıktığı bir yerde, soket sayısının, alt yapının belli bir seviyede olması lazım. Dolayısıyla; Türkiye’de üretim yapan fabrikalar için elektrifikasyon bu açıdan biraz erken. Ama bir şeyin de farkındayız. Burada önemli olan, zamanlamayı doğru yapmak. Türk otomotiv sanayi için elektrifikasyona geçme bir kere bir tercih değil, bir zorunluluk. Biz eğer Avrupa’ya ihracat yapmaya devam etmek istiyorsak bugün Türkiye’deki her tesisin mutlaka elektrifikasyona uyum sağlaması lazım. Zaten Avrupa Birliği 2035’ten sonra yeni araçlarda hibrit bile kabul etmeyecek. Şimdi dolayısıyla burada bizim için, 2023-2035 arasında bir 12 senemiz var. Türkiye pazarının belli bir olgunluğa gelmesi lazım. 2028-2030’larda biz, Türkiye’deki bütün fabrikaların elektrikli yapar hale geldiğini göreceğiz hep birlikte. Önemli olan Türkiye’nin rekabetçiliğini kaybetmemesi. 10 sene demesek de onun tabii ki hazırlığı var ama artık 2028-2030 yıllarında, bugünkü araçların bundan sonraki jenerasyonlarında göreceğiz” diye konuştu.