Kişinin hileli davranışla ve aldatma kastıyla birinin zararına olarak kendisine veya başkasına yarar sağlamasına “dolandırıcılık suçu” denir.
Dolandırıcılık suçundan söz edebilmek için;
Bazen dolandırıcılık suçunun oluşması için gerekli olan hile unsuru, failin dikkatsizliğinden veya ihmalinden kaynaklanabilir. Aslında kanunda taksirli haline yer verilmemiş olan dolandırıcılık suçunun ancak suç işleme kastının varlığı durumunda işlenebileceği düşünülse de Yargıtay buna bazı istisnalar getirmiştir. Örneğin, “garantör” sıfatının varlığı durumunda, yani kişinin oluşabilecek bir irade bozukluğunu önlemesi kişiden objektif olarak beklenebiliyor ise, bu yükümlülüğün ihlali de (mesela bir satış sözleşmesi kurulurken alıcının malın önemli bir özelliğinde yanılgıya düştüğünün satıcı tarafından bilinmesi ve buna rağmen satıcının alıcıyı aydınlatmaması) dolandırıcılık suçu kapsamında değerlendirilecektir.
Suçun basit halinin kanunda belirlenmiş olan cezası, 1 yıldan 5 yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıdır.
Dolandırıcılık suçu şikayete tabi değildir. Olayın yetkili makamlara intikal etmesiyle soruşturma ve kovuşturma kendiliğinden yapılır. Suçun en basit hali için (madde 157) dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Fakat 158. maddedeki hallerden biri mevcut ise (yani nitelikli dolandırıcılık suçu) zamanaşımına tabi değildir.
Dolandırıcılık suçunun basit halinde zamanaşımı suçun ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 8 yıl, nitelikli hallerinde ise 15 yıldır. Bu süreler geçirildikten sonra suç hakkında soruşturma veya kovuşturma yürütülmesi mümkün değildir.
Dolandırıcılık suçunda görevli mahkeme Ağır Ceza Mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise; Teşebbüste son icra hareketinin yapıldığı, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği yer mahkemesidir.
Nitelikli hal, bir suçun temel şeklinin yanında, suç işlemeyi kolaylaştırdığından veya bir başka sebepten, suç işlenirken belli başlı durumların da var olması durumunda daha fazla veya daha az cezanın belirlenmiş olmasıdır. Dolandırıcılık suçunda bu haller genellikle daha fazla cezayı gerektirecek şekilde düzenlenmiştir. Daha fazla cezayı gerektirecek durumları özetlemek gerekirse (tamamı 158. maddede düzenlenmiştir);
Dolandırıcılık suçunu bir alacağı tahsil etme amacıyla işlemek, her ne kadar fiili suç olmaktan çıkarmasa da cezada indirimi gerektiren sebep olarak düzenlenmiştir. TCK 159. madde uyarınca bu durumda faile 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezası veya adli para cezasına hükmolunur.
Kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla hileye başvurmuş olması halinde de, dolandırıcılık suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekir. Ancak, madde metninde, kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacı, dolandırıcılık suçunun temel şekline göre daha az cezayı gerektiren bir neden olarak kabul edilmiştir. Ayrıca, bu nedenle soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun şikayetine bağlanmıştır.
Suça iştirak en basit anlamıyla kişinin bir suçun oluşmasında asıl faile yardım etmesi, onu suç işlemeye ikna etmesi gibi durumlarda ortaya çıkar ve suça iştirak eden de cezalandırılır. Bu halleri kısaca saymak gerekirse;
Teşebbüs, suçun icrai hareketlerine başlanmış olduğu halde, failin kendisinden kaynaklanmayan bir sebeple suçun kanuni tanımında belirlenen neticeyi gerçekleştirememiş olmasıdır. Örneğin, fail gerçekleştirdiği hileli hareketlerle mağduru kendisine para ödemeye ikna etmiş, ödemenin de birkaç gün içinde yapılacağı kararlaştırılmış olsun. Bu olaydan bir müddet sonra, henüz faile para aktarmamış olan mağdur, bir şekilde (örneğin dolandırıldığını anladığından) ödeme yapmaktan vazgeçmiş ise dolandırıcılık suçunun netice unsuru olan “yarar sağlama” sonucu gerçekleşmemiş olacaktır. Bu sebeple her ne kadar suç oluşmamış ise de kanun bu teşebbüsü dahi cezalandırmaya değer görmektedir.
Ayırt edilmesi gereken bir nokta ise, neticenin gerçekleşmeyişi failin şahsından kaynaklanıyor ise, artık teşebbüsten söz edilemez. Örneğin, fail suçun icrasına başlamış ve bir şekilde kendiliğinden vazgeçmiş ya da neticenin gerçekleşmesini önleyici hareketlerde bulunmuş ise burada teşebbüs değil gönüllü vazgeçme hükümleri uygulanacaktır. Gönüllü vazgeçme anına kadar gerçekleştirilen hareketler başlı başına bir suç oluşturuyor ise kişiye yalnız tamamlanmış suçtan ceza verilir.
Son olarak, kanunda belirtildiği üzere, teşebbüsten söz edilebilmesi için suçun icrai hareketlerine başlanmış olmalıdır. Yani hazırlık hareketleri teşebbüsün oluşması için yeterli değildir. Örneğin, kişinin dolandırıcılık yapmaya karar vermesi, bu kararını başka kişilere anlatması ve hatta suç işlemek için gerekli aletleri tedarik etmesi hazırlık hareketi sayılıp suçun icrasına henüz başlanmamış olduğundan teşebbüs hükümleri uygulama alanı bulmayacaktır.
Türk Ceza Kanunu’nun 168. Maddesinde malvarlığına karşı işlenen suçlar bakımından uygulanacak etkin pişmanlık hali düzenlenmiştir. Bu kapsamda dolandırıcılık suçu da etkin pişmanlık hükümlerine tabi suçlardandır.
Etkin pişmanlık, failin suçu tamamladıktan sonra, kendi iradesiyle pişman olup, işlediği suçtan zarar gören kişilerin zararlarının giderilmesine yardım etmesi olarak açıklanabilir.
Bu kapsamda fail, mağdurun zararlarını kısmen veya tamamen tazmin ederek, müşterek faillerin yakalanmasına yardımcı olarak, yani suç yolundan döndüğünü belli edecek iradi hareketleriyle etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanabilir.
Uzlaştırma, ceza hukuku uyuşmazlıklarında gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamalarında söz konusu uyuşmazlığın çözülebilmesi için fail ve mağdurun tarafsız bir üçüncü kişi eşliğinde iletişim kurmasıdır. Dolandırıcılık da uzlaştırmaya tabi suçlar listesinde olduğundan hem soruşturma hem de kovuşturma aşamasında öncelikle uzlaştırma prosedürüne başvurulmalı, eğer uyuşmazlık bu şekilde giderilemez ise soruşturmaya veya kovuşturmaya devam edilmelidir. Uzlaştırma hükümlerinin uygulanması için bazı şartların varlığı gereklidir.