“Eşcinsellik Geni” Var Mı?

Yaklaşık yarım milyon genomu inceleyen araştırmacılar, cinsel davranışla ilişkili beş DNA belirtecini ortaya koydular. Ancak hiçbiri bir bireyin cinselliğini tahmin etme gücüne sahip değil. Yani görünen o ki eşcinselliğe özel bir gen yok…

Cinselliğin genetik temeli üzerine bugüne kadarki en büyük çalışma 1 , insan genomunda eşcinsel davranışla bağlantılı olabilecek beş noktayı ortaya çıkarıyor. 29 Ağustos’ta Science dergisinde yayınlanan ve yaklaşık 500.000 kişinin genomlarına dayanan bulgular, önceki daha küçük çalışmaların sonuçlarını destekliyor ve birçok bilim insanının şüphelerini de doğruluyor: Cinsel tercihler genetik bir bileşene sahipken, hiçbir genin cinsel davranışlar üzerinde büyük bir etkisi yok.

Cambridge, Massachusetts’teki Broad Institute of MIT ve Harvard’da genetikçi olan baş araştırma yazarı Andrea Ganna da açıkça “eşcinsel geni yok” diyor. Ganna ve meslektaşları araştırmaları sonucunda cinsel davranışların %25’e varan kısmının genetik koda dayandırılabileceğini, geri kalanının ise çevresel ve kültürel faktörlerden kaynaklandığını tahmin ediyorlar. Bu sonuçlar, daha küçük çaplı önceki çalışmaların bulgularına da oldukça benziyor.

Birleşik Krallık’taki Oxford Üniversitesi’nde sosyolog olan ve üreme davranışlarının genetik temelini inceleyen Melinda Mills, çalışmayı sağlam bir çalışma olarak nitelerken, sonuçların genel popülasyonu temsil etmeyebileceğine de dikkat çekiyor. Bu bizzat çalışmanın yazarlarının da kabul ettiği bir sınırlama aslında. Bu çalışmalara genetik ve sağlık bilgileriyle katkıda bulunan kişiler, ağırlıklı olarak Avrupa kökenli ve daha yaşlı kişilerden oluşuyor. Çalışmada kullanılan verilerin kaynağı olan Birleşik Krallık Biobank katılımcıları 40 ila 70 yaşları arasındayken bir başka veri kaynağı olan 23andMe’nin veritabanındaki insanlar için ortanca yaş 51 olarak hesaplanıyor.

Çalışma yazarları ayrıca, biyolojik cinsiyeti ile kendi kendini tanımlayan cinsiyeti eşleşmeyen insanları araştırmadan çıkararak genetik analizler için standart sayılabilecek bir süreci takip ettiklerini belirtiyorlar. Sonuç olarak, çalışma trans kişiler ve interseks kişiler gibi cinsel ve toplumsal cinsiyet azınlıklarını içermiyor.

Her Zamanki Gibi: Daha Fazla Veriye İhtiyaç Var…

Bilim insanları uzun zamandır bir kişinin genlerinin cinsel yönelimlerini kısmen etkilediğini düşünüyorlardı. 1990’lı yıllardan 2 araştırma, tek yumurta ikizlerinin, çift yumurta ikizlerine veya evlat edinilmiş kardeşlere göre cinsel yönelimi paylaşma olasılığının daha yüksek olduğunu göstermişti. Bazı araştırmalar, X kromozomunun Xq28 bölgesi olarak adlandırılan belirli bir kısmının, biyolojik olarak erkek olan insanların cinsel yönelimi ile ilişkili olduğunu ileri sürdü – ancak sonraki araştırmalar bu sonuçlar hakkında şüphe uyandırdı.

Ancak Mills, bu çalışmaların hepsinin çok küçük örneklem büyüklüklerine sahip olduğunu ve çoğunun erkeklere odaklandığını söylüyor. Bu, bilim insanlarının cinsel yönelimle ilişkili birçok çeşidi tespit etme yolunu tıkamış bir tercih gibi görünüyor.

Son çalışmada, Ganna ve meslektaşları, SNP adı verilen tek harfli DNA değişiklikleri açısından yüz binlerce insanın genomlarına bakmak için genom çapında ilişki çalışması (GWAS) olarak bilinen bir yöntem kullandılar. Ortak bir özelliği taşıyan insanlar belirli SNP’leri paylaşıyorsa, SNP’lerin bir şekilde bu özellik ile ilişkili olma ihtimali vardır.

Araştırmacılar, çalışma katılımcılarını iki gruba ayırmışlar: Aynı cinsiyetten biriyle cinsel ilişki kurduğunu bildirenler ve bunu yapmamış olanlar. Daha sonra araştırmacılar iki ayrı analiz gerçekleştirmişler. İlkinde, bir milyondan fazla SNP’yi değerlendirerek birbirleriyle ortak olan daha fazla SNP’ye sahip kişilerin de benzer cinsel davranışlar gösterip göstermediklerine bakmışlar. Sonuçlar, genetiğin cinsel davranıştaki farklılıkları % 8 ila 25 oranında açıklayabildiğini gösteriyor.

Ganna ve meslektaşları, ikinci analizleri için hangi belirli SNP’lerin aynı cinsiyetten cinsel davranışlarla ilişkili olduğunu görmek istemiş ve bu bireyler arasında daha yaygın olan beş tane SNP bulmuşlar. Ne var ki bu beş SNP’nin toplu olarak cinsel davranıştaki varyasyonun % 1’den dah azını açıklayabildiğini fark etmişler.

Bu sonuçlar, çoğu araştırmacının henüz bulamadığı, cinsel davranışları etkileyen birçok genin var olduğunu gösteriyor, diyor Dr. Ganna. Daha da büyük bir örneklem boyutu ile bu eksik varyantların belirlenmesinin daha olası olduğunu düşünmek mümkün.

Ancak Ganna, bu SNP’lerin herhangi bir kişide cinsel tercihleri ​​güvenilir bir şekilde tahmin etmek için kullanılamayacağına dikkat çekiyor; çünkü yine sonuçlara göre, hiçbir genin tek başına cinsel davranışlar üzerinde belirleyici bir etkisi yok.

Pek Karmaşık Bir Durum

Araştırmacılar, aynı cinsiyetten cinsel davranışla ilgili bazı SNP’leri tanımlamış olsalar da bu genetik varyantların ne anlama gelebileceğinden pek emin gözükmüyorlar. Mesela birisi, koku ile ilgili bir gene yakın ve tahminlere göre cinsel çekicilikte rolü olabilir. Başka bir SNP, erkek tipi kellik ile ilişkili görünüyor. Bu tip kelliğin de cinsel davranışla bağlantılı olduğu ve seks hormonlarının seviyelerinden etkilenen bir özellik olduğu biliniyor.

Ganna, sonuçların insan cinselliğinin karmaşıklığını gösterdiğini söylüyor. Ayrıca, böylesine hassas bir konudaki incelikli bulguları halka açıklamanın zorluğu nedeniyle, çalışma, araştırmacıları için de bir meydan okuma niteliği taşıyor.

Çalışmanın araştırmacıları, sonuçlarının yanlış yorumlanmaması adına, LGBTQ grupları ve bilim-iletişim uzmanları ile bulgularını araştırma makalesine ve kamuoyuna en iyi şekilde yansıtmak için bir hayli çaba göstermişler. Çabaları, hassas, jargonsuz bir dil kullanarak sonuçları -ve çalışmanın sınırlılıklarını- kamuoyuna açıklamak üzere bir web sitesi tasarlamayı dahi kapsıyor. Avrupa Biyoinformatik Enstitüsü yöneticisi olan Ewan Birney bu çabayı alkışladığını belirterek, “Burası bir iletişim mayın tarlası…” uyarısını ihmal etmiyor.

Bu tür bir araştırmaların ne kadar bilgece ve faydalı olduğu elbette tartışılabilir; ancak birçok araştırmacı gibi Dr. Birney de bu konuların önemli bilimsel sorunlar olduğuna dikkat çekiyor. Eşcinsel davranışlar üzerine pek çok sosyolojik araştırma yapılmaya devam ediyor; ama bu konu belki de şu anki bilimsel yöntem ve bilgi birikimimiz açısından son derece karmaşık bir konu. Birney, tartışmaya güçlü, biyolojik temelli bir bakış açısı getirmenin zamanının artık geldiğini söylüyor.

Nature 573, 14-15 (2019)

doi: https://doi.org/10.1038/d41586-019-02585-6

Yazar: Jonathan Lambert

Çeviri: Ümit Sami Kubuş

Referanslar
  1. Ganna, A. et al. Science 365, eaat7693 (2019).
  2. Pillard, RC ve Bailey, JM Hum. Biol. 70, 347–365 (1998).

Eğer bu yazı ilginizi çektiyse sıradaki yazımız sizin için geliyor: Kaç Yaşındasın? Neye Göre?