Teknoloji Teknik Değil, Toplumsal Bir Meseledir

2004 yılıydı. ADSL sistemlerinin önündeki yönetmelik engelleri yüzünden o zamanın hızlı interneti bir türlü kullanıma alınamıyordu. Teknolojik camiada “ADSL bir gelse e-öğrenmede uçacağız, kaçacağız” fikri hakimdi ve bu da bir e-öğrenme zirvesiydi.

Uçarken Yere Çakılanlar

Sunumu yapan, büyük bir bankanın e-öğrenme sistemini yaratan, başarısız olan ve sonra tekrar yaratıp başarılı olan ekibin başıydı.  Maceralarını anlatıyordu. E-öğrenmenin sınırsızca yüceltildiği ve ama altyapı eksikleri yüzünden hayallerin gerçekleştirilemediği bir dönemde, banka kendilerinde altyapı problemi bulunmadığını fark etmişti. Teknoloji olarak en önde gelen bankalardan biriydiler ve sağlam bir altyapıları vardı, o zaman ne bekliyorlardı ki? Bu durumda “Uçup kaçabilirlerdi.”. Bir yıllık bir projeyle geniş bir e-öğrenme sistemini ayağa kaldırdılar, lansmanını yaptılar, uçuşa geçmek için hazırlandılar ve çakıldılar.

İnsanlar sisteme girmiyor, girenlerse derslerin devamını getirmiyordu. Teknik olarak her şey gayet başarılıydı, ama insanlar sistemi kullanmıyorlardı. Proje başarısız olmuştu.

Başarısız projeye yeniden start verildi. Bir sene daha çalıştılar ve bu sefer tutundurmaya odaklandılar. Kişilerin kariyerleri için gerekli olan bazı eğitimleri sadece e-öğrenme sistemi içine koydular, o eğitimler için sınıf seçeneğini kaldırdılar. Başarı hikayeleri, şampiyonlar oluşturdular. Kişilere atanan eğitimleri yöneticiler üzerinden teşvik ettiler.Havuçlara daha fazla ağırlık veren, bir havuç sopa taktikler bütünüyle kurum kültürünün dönüştürülmesi içindi bunca çaba.

Tutundurmak için insana yatırım yapılan bu ikinci senenin sonucu güzel bir başarı oldu.

O yıllarda internetin kullanımı henüz bu kadar yaygın olmadığı ve arşivler de sonraki yıllardan başladığı için konuyla ilgili bilgileri size sadece hatıralarımdan aktarmak durumunda kaldım. Dijitalleşmenin erken evrelerinin karanlığından bir hikayeydi bu.

Ama aynı dönemden arşivlere sıkıca işlenmiş pek çok benzer hikaye de var.

Ford’un Büyük Fiyaskosu

Mesela bir tanesi Ford’un satın alma sistemlerini bütünleştirmeye yönelik bir projesine ilişkin. Dünyanın en güçlü şirketlerinden biriydi ve yine dünyanın en iyi yazılım evlerinden biriyle anlaştı: Oracle . Yüzlerce farklı ortama yayılmış satın alma uygulamalarını tek bir uygulamada birleştirmek için beş yıl harcandı ve maliyetlerin de o zamanın parasıyla 400 milyon doları bulduğu tahmin ediliyordu. Sonuçta, geliştirilen uygulamadan vazgeçildi ve eski sistemlere dönüldü. Temel sorun kullanıcıların eski sistemlerle karşılaştırdıklarında yeni sisteme geçmeyi yeterince değerli görmemeleriydi. İnsanların kullanım alışkanlıkları, beklentileri, edinecekleri deneyim yeterince iyi bir şekilde dikkate alınıp değiştirilememişti. Ve sonuç fiyasko oldu.

Aslında bu tekil bir hikaye de değil. 1990’lara ‘Kükreyen Doksanlar’ deniyordu ve özellikle teknoloji alanındaki akıl almaz yatırımlarla anılan bir on yıldı. Sonradan bu hızlı büyümeye ‘dot-com bubble’ (.com balonu) adı verildi. 10 yıldan kısa sürede ABD’nin teknoloji endeksi (NASDAQ) 7 katından daha yüksek seviyelere ulaşmıştı. Ve sonra çok hızlı bir şekilde çakıldı. 5 yıl sonra, 2005’te bile hala zirve seviyesinin yarısının altındaydı.

NASDAQ Bİleşik indeksi: https://www.macrotrends.net/1320/nasdaq-historical-chart

O yıllara baktığınızda büyük bir risk iştahının, büyük paralar kazanma hırsının, insanlara akıl almaz yatırımlar yaptırdığı görülüyor.

Teknolojiye yönelik büyük bir inanç ve beklenti oluşmuştu. Bu beklentinin altında teknolojinin olasılıklarını görmenin, çok farklı bir gelecek hayal edebilmenin yanı sıra pek çok kişi için çok hızlı köşe dönme hayalleri de yatıyordu.

Enkazdan Yükselen Devler : Amazon, eBay, Google

Dot-com balonun patlamasının büyük bir hezimet olduğu düşünülebilir. Oysa geriye dönülüp bakılınca bu büyük fiyaskodan sonra 2004 yılı itibariyle .com şirketlerinin % 48’inin değerleri düşmüş olarak da olsa hayatta kaldıkları görülüyor. Ve bu devirden dünyaya kalan şirketlerin arasında Amazon, eBay ve Google da var. Konuyla ilgili uzmanlar yapılan yatırımların büyük kısmının yok olduğunu ama internetle ilgili zamanının bir hayli ötesinde kablolamaların, sunucular ve veritabanları gibi önemli altyapıların bu dönem sayesinde oluştuğunu söylüyor. Bu ilginç dönem hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyebilirsiniz .

Takip eden 10 yıllık bir bocalamanın ardından NASDAQ teknoloji endeksinin yine güçlü ve uzun süreli bir yükselişe geçtiği görülüyor. Ben kendi deneyimlerime de dayalı olarak bu gecikmeyi teknolojinin sosyolojik olarak hazmedilmesi için gerekli süreye bağlıyorum. Toplumun içindeki öncü insanların hayal gücüne toplumun genelinin sosyolojik gerçeklerinin uyum sağlayabilmesi için bir hazım süresine ihtiyaç bulunuyor.

Bu konuyla ilgili bilimsel çalışmalar da adaptasyonla ilgili sosyolojik olgulara işaret ediyor.

https://www.researchgate.net/figure/Categories-of-Innovation-Adopters-by-Rogers-1995-23-with-the-chasm-as-defined-by_fig1_266879693

Teknolojik Adaptasyonda Kitlelerin Tercihi

Teknolojinin yayılması, benimsenmesi için keşfedilmesi yetmiyor. Toplumların kabaca yüzde 2,5’unun yaptığı bu keşiflerin kullanılması da gerekli. Ama erken adapte olan % 13,5’in sağladığı uyum da yeterli olmuyor. Aslında bu aşamada teknolojinin kendini ispat ettiğini görebiliriz. Keşif ve geliştirme yapılmış, önemli sayıda kullanan insan ortaya çıkmış bulunuyor. Ama yine de toplumun kalanına yayılma noktasında burada bir boşluk bulunuyor ve her teknoloji bu boşluğu geçemiyor. Bir teknolojinin hayatta kalmasını sağlayan şey, teknik başarısı değil, sosyolojik olarak kabul görmesi ve yayılması.

Ben de çalışma hayatına o kükreyen 90’lardan hemen sonra Türkiye’nin de yaşadığı ağır krizlerden biri sırasında girmiştim. O zamandan bu yana 10’dan fazla sektörde 20’den fazla büyük şirkette iş zekası ve raporlama sistemlerini hayata geçirdim. Son iki yıldır makine öğrenmesi ile ilgili 20’den fazla şirkette 800’ün üzerinde kişiyle uygulamalı yetenek edindirme projesi yürüttüm

Teknoloji Asla Sadece Teknoloji Değildir

Hepsinde şunu gördüm: Teknoloji, teknolojik bir konu değildir. Teknoloji, sosyolojinin en önemli alanlarından biridir. Kişilerin, şirketlerin, ülkelerin teknolojiye uyumları teknik becerilerine ilişkin değildir sadece, daha çok yaklaşımlarına, olgunluklarına, hazır olmalarına ilişkindir. Çalıştığım onca projede belirleyici faktörün her zaman şirketin içindeki yönetim kademesinde ya da çalışanların arasındaki yaygın ‘teknolojiye hazır olma’ durumu, onu işlerinde kullanma isteği olduğunu gördüm.

Teknik olgunluk yetmezdi, teknolojiye sosyal bir olgu olarak hazır olmak çok daha önemliydi.

Günümüzde dijital dönüşümle bağlantılı teknolojilerle ilgili de benzer bir uyum süreci yaşıyoruz. Güncel bir çalışma dijital dönüşüm projelerinin sadece % 30’unun hedeflerine ulaşabildiklerini gösteriyor. Aynı çalışmaya göre şirketlerin % 80’i buna rağmen dijital dönüşüm çabalarını hızlandırma niyetinde.

Koronavirüs Adeta Katalizör Oldu

Bu sefer, ana kütlenin uyum sağlaması için koronavirüsün beklenmedik bir şekilde oluşturduğu itici güç de var. Belki de büyük kitlelerin yeni teknolojilere adaptasyondaki boşluğu atlamasını “pandemi ortamı” sağlıyor şu anda. Yani deveye hendeği atlatan güç: Pandeminin dayattığı zorluklarla dijital teknolojilere çok hızlı ve kitlesel bir dalış.

Bakalım dijital dönüşümde başarı sağlamak için kritik görülen unsurlar neler?

Bu faktörlerin ilk beşinin teknik değil sosyolojik olgulara işaret ettiğine dikkat edin. Sonuncusu ise tekniğe işaret ediyor gibi gözükse de, aslında tekniğin şirketin sosyolojisine uygun hizmet verebilir hale getirilmesine ilişkin.

Aslında insan için, teknoloji hiç de yeni bir şey değil. İnsanın insan olması zaten teknoloji sayesindedir.

Ateş milyonlarca yıl ateş olarak kaldı. Hayvanlar ondan pek az yararlandı. Ama gün geldi bir canlı, ateşi bir teknoloji haline getirdi. Onu kullandı, ondan yararlandı, onu bitmeyen binlerce yıl boyunca şekilden şekle soktu. Ateşle yiyeceklerimizi pişirmeye başlamasak, beyinlerimiz bugünkü hallerine gelecek kadar iyi beslenemeyeceklerdi.

Ateşten Önce Korktuk, Sonra Taptık, Sonra Yaktık

Ateş, tarım ve hayvancılık, yazı, enerji tipi dönüşümleri, dijitalleşme… Bunların hepsi teknolojidir. Teknoloji insanın evrimleşmesini mümkün kılan şeydir ve insanın evrimleşmesinin kültür üzerinden çok daha hızlı devam etmesini sağlayan şey de teknolojidir.

Zamanında ateşten korktuk, ateşe taptık da… Sonra ateşi araç kıldık, teknoloji haline getirdik.

Yazı gizemliydi, sayılar sihirliydi, Pisagor’un okulu sayıların gizemine tapıyordu. Sonra sayıları teknoloji haline getirdik.

Bugün bize bazı teknolojiler, uzak, insanlık dışı geliyor. Haklı olduğumuz yönler var bu eleştirilerde. Ama eleştirilerimizin çoğu henüz alışık olmamamızla, yararını hayatımızda yeterince göremememizle ilgili.

Hangimiz ateşten, yazıdan, elektrikten ya da ihtiyaç duyuyorsa gözlük gibi teknolojilerden vazgeçebilir?

Yeni teknolojiyi sadece teknoloji olduğu için tu kaka diye görmeden önce, eski teknolojiyle ne kadar içli dışlı olduğumuza bir bakın. Yeni olanlar da eskiyecekler.

Yapay zeka ve başka pek çok teknoloji, sıradan, alışık olduğumuz, her an kullandığımız için artık görmemeye başladığımız şeyler haline gelme yolunda.

Editör: Kadir Sarıkaya