HAYVANCILIK FAALİYETLERİ |
|||
Küçükbaş Hayvancılık |
Büyükbaş Hayvancılık |
Kümes Hayvancılığı |
Diğer Hayvancılık Faaliyetleri |
|
|
|
|
Türkiye’de doğal ortam koşulları ve sosyo ekonomik nedenlere bağlı olarak küçükbaş hayvan sayısı çoktur (Tablo 2.5). Özellikle iç kesimlerde etkili olan yarı kurak iklim koşulları ile bozkır bitki örtüsünün varlığı, koyun yetiştiriciliğinin yaygın olarak yapılmasına imkân sağlamaktadır.
Koyun yetiştiriciliğinin başlıca sorunları, et ve süt veriminin düşük olduğu yerli ırkın çoğunlukta olması ile kar örtüsünün uzun süre yerde kalması şeklinde sıralanabilir. Türkiye’de koyun ırkları; Marmara’nın güneyinde Karacabey merinosu (Görsel 2.89), Anadolu’nun batısında kıvırcık, iç ve doğu kesimlerde mor karaman (Görsel 2.90), Orta Anadolu’nun batısında da dağlıç şeklinde dağılış göstermektedir (Harita 2.13).
Yıllar | Koyun (Yerli) | Koyun (Merinos) | Keçi (Kıl) | Keçi (Tiftik) | Toplam |
1991 | 39 590 493 | 841 847 | 9 579 256 | 1 184 942 | 51 196 538 |
1996 | 32 234 000 | 838 000 | 8 242 000 | 709 000 | 42 023 000 |
2001 | 26 213 000 | 759 000 | 6 676 000 | 346 000 | 33 994 000 |
2006 | 24 801 481 | 815 431 | 6 433 744 | 209 550 | 32 260 206 |
2011 | 23 811 036 | 1 220 529 | 7 126 862 | 151 091 | 32 309 518 |
2016 | 28 832 669 | 2 151 264 | 10 137 534 | 207 765 | 41 329 232 |
Türkiye’de koyundan sonra en çok yetiştirilen küçükbaş hayvan türü olan kıl keçisi (Görsel 2.91), özellikle Toroslar gibi dağlık ve engebeli alanlarda yaygın olarak görülmektedir (Harita 2.14).
Devlet, ormanlara verdiği zarar nedeniyle kıl keçisinin sayısını azaltmaya yönelik bir politika izlemektedir. Ekonomik değeri oldukça yüksek olan bir diğer keçi türü de tiftik (Ankara) keçisidir (Görsel 2.92). Başta Ankara olmak üzere İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da yetiştiriciliği yapılmaktadır.
Türkiye’nin hemen her bölgesinde büyükbaş hayvancılık yapılmaktadır. Yazların serin ve yağışlı geçtiği, çayır bitki örtüsünün yaygın olduğu Kuzeydoğu Anadolu önemli sığır yetiştirme alanıdır (Görsel 2.93). Nüfusun yoğun olduğu Marmara, Ege, Akdeniz ve İç Anadolu’da ise sığır yetiştiriciliği ahır hayvancılığı şeklinde yapılmaktadır (Görsel 2.94).
Türkiye hayvancılığında et ve süt üretiminin büyük bölümü büyükbaş hayvancılıktan sağlanmaktadır (Harita 2.15). Türkiye’de 2016 yılı itibarıyla yaklaşık 14,2 milyon büyükbaş hayvan bulunmaktadır. Mevcut sığırların yıllara göre dağılımı incelendiğinde kültür ve kültür melezi sığır sayısı artarken yerli sığır sayısının azaldığı görülmektedir (Tablo 2.6).
Eti ve yumurtası için beslenen tavuk, hindi, kaz, ördek gibi kanatlı hayvanlar kümes hayvanları olarak adlandırılır. 1970’li yıllarda aile işletmeciliği şeklinde yapılan kümes hayvancılığı, bugün modern çiftliklerde ticari amaçla yapılmaktadır.
Özellikle büyük şehirlerin etrafında modern kümes hayvancılığı tesislerinin yaygınlaştığını görmek mümkündür (Görsel 2.95).
Türkiye’de gerek kırsal kesimde gerekse modern tesislerde üretimi ve tüketimi en fazla olan kanatlı hayvan tavuktur. Genel olarak ülkedeki kümes hayvanlarının sayısında artış gözlenmektedir (Tablo 2.7). Bolu, Sakarya, Balıkesir ve Manisa tavuk yetiştiriciliğinin en fazla olduğu yerlerdir.
Genellikle yardımcı bir tarım kolu olan ipek böcekçiliği , dut ağacının bulunduğu her yerde yapılabilir (Görsel 2.96). Kozabirlik, ipek böceği tohumunu Türkiye’de üreten tek kuruluş olup ipek böceği beslemek isteyen bütün üreticilere destekleme kapsamında bahsedilen tohumu ücretsiz olarak vermektedir.
Diyarbakır, Şanlıurfa, Antalya ve Bursa ipek böcekçiliğinin en fazla yapıldığı yerlerdir. Son yıllarda yapay ipek üretiminin artmasına bağlı olarak Türkiye’de ipek böceği yetiştiriciliği azalmıştır (Tablo 2.8).
BİLGİ HAVUZU |
İpek böceği yetiştiriciliği ilk defa (MÖ 2600) Çin’de yapılmıştır. Çinliler, ipek böceği yetiştirme ve ipekli kumaş dokumanın sırrını uzun yıllar ülkelerinde saklamışlardır. Türkiye’de ise ipek böcekçiliği 1500 yıllık bir geçmişe sahiptir. |
Arıcılık, bal ve bal mumu üretmek amacıyla Türkiye’nin çoğu yerinde yapılmaktadır (Görsel 2.97). Farklı iklim tiplerinin görüldüğü Türkiye, zengin ve çeşitlilik gösteren bitki örtüsüne sahiptir. Arıcılık faaliyetleri sonucu; bal, bal mumu, arı sütü, arı zehiri, polen, propolis gibi sağlık ve beslenme açısından son derece değerli ürünler elde edilmektedir (Görsel 2.98).
Ayrıca arılar, tarımı yapılan bitkilerde tozlaşmayı sağlayarak doğadaki dengenin korunması ve tarımsal verimin artmasında önemli rol oynamaktadır (Tablo 2.9). Kars, Bitlis, Hakkâri, Rize, Ordu, Ankara, Muğla, Erzurum ve Konya arıcılık faaliyetleri sonucu üretilen ballarıyla ülke genelinde ön plana çıkan illerdir (Harita 2.16).
Sulardan temin edilen her türlü ekonomik kaynağa su ürünleri denir. Başlıca su ürünleri; balık, midye, ıstakoz ve süngerdir (Görsel 2.99). Türkiye’de balıkçılık daha çok kıyı balıkçılığı şeklinde yapılmaktadır.
Türkiye’yi çevreleyen denizlerde 100’den fazla balık çeşidi belirlenmiş olup bunların en önemlileri hamsi, istavrit, kefal, çaça, lüfer, mezgit ve palamuttur. Türkiye’de en fazla balık avcılığı Karadeniz, boğazlar ve Marmara Denizi’nde yapılmaktadır (Grafik 2.13).
Bu durum, Karadeniz’de yüzey sularının oksijen bakımından zengin; boğazların da balıkların göç yolu olmasından kaynaklanmaktadır. Balıkçılık, Ege Denizi’nde körfezler ile akarsu ağızlarında; Akdeniz’de ise Mersin ve İskenderun arasında yoğunlaşmaktadır.
Türkiye kıyılarında balık dışında deniz salyangozu, karides ve kum midyesi avcılıkla elde edilen diğer deniz ürünleridir. Ülkemizin üç tarafının denizlerle çevrili olmasına rağmen açık deniz balıkçılığının yapılmaması ve beslenmede tüketilen su ürünleri oranının düşük olmasından dolayı balıkçılık yeterince gelişememiştir.
Akarsu, tatlı su gölleri ve baraj göllerinde yapılan balıkçılık faaliyetlerine tatlı su balıkçılığı denir. Türkiye’de Eğirdir, Beyşehir, Çıldır, İznik ve Uluabat göllerinin sularının tatlı olmasından dolayı kerevit, inci kefali, sazan gibi balıklar avlanabilmektedir.
Özel olarak düzenlenmiş havuzlarda bilimsel yöntemlerle ve ticari amaçla balık üretme işlemine de kültür balıkçılığı denir (Görsel 2.100). Ülkemizde kültür balıkçılığı ile daha çok alabalık, sazan, çipura ve levrek üretimi yapılmaktadır (Tablo 2.10).
Tarımsal üretim; beslenme için gıda gereksinimini karşılaması, istihdam sağlaması, sanayi sektörüne ham madde temini ve ihracata katkı sunması yönünden Türkiye ekonomisinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Tarımın ülke ekonomisindeki yerini ve önemini belirleyen başlıca göstergeler şunlardır:
Kırsal Nüfusun Türkiye Nüfusu İçindeki Payı: Cumhuriyet’in ilk yıllarından bugüne kadar kırsal nüfus oranı sürekli azalmıştır (Tablo 2.11). 1927 yılında ülke nüfusunun yaklaşık %75,8’ini oluşturan kırsal nüfus, 2016 yılında ise toplam nüfus içinde yaklaşık %7,7’lik bir orana sahip olmuştur.
Tarımsal İş Gücünün Ekonomik Etkinlik Alanlarındaki Yeri: Türkiye’de tarımsal iş gücü anlamında sanayileşmiş ülkelere göre yüksek bir oran görülmekteyken geçmişle kıyaslandığında ülke içinde ciddi bir gerileme söz konusudur (Tablo 2.12).
Tarımın Ülke Gayrisafi Millî Hasılasındaki Yeri: Bir ülkede bir yıl boyunca ulusal kaynaklardan elde edilen mal ve hizmetlerin piyasa fiyatlarına göre hesaplanan toplam değerine gayrisafi millî hasıla (GSMH) denir.
Tarım sektörünün GSMH içindeki oranı her yıl azalmıştır (Tablo 2.13). Ancak bu durum, tarımsal üretimin gerilemesinden değil sanayi ve hizmetler sektöründeki gelişmeden kaynaklanmaktadır.
Dış Ticaret Gelirlerinde Tarımın Yeri: Dış ticarette özellikle 1980 sonrasında önemli değişimlerin yaşandığı Türkiye’de uzun yıllar tarımsal ürünler ihraç edilirken sanayi malları da ithal edilmiştir (Tablo 2.14).
Gelişmişlik düzeyleri ne olursa olsun ülke ekonomilerinde tarımsal faaliyetler (beslenme, istihdam, sanayi ham maddesi vb.) ayrı bir öneme sahiptir. Tarım ve hayvancılığın Türkiye ekonomisindeki payı, Cumhuriyet’in ilk yıllarında oldukça fazlaydı.
İzlenen tarım politikaları ve yaşanan gelişmelere bağlı olarak tarımsal üretim miktarı sürekli artarken tarımın ülke ekonomisindeki payı giderek azalmıştır. Bunun başlıca nedeni, sanayi ve hizmetler sektöründe yaşanan ekonomik gelişmelerdir.