İçerik
Sigortalılık başlangıç tarihi, EYT şartlarından faydalanabilmek için önem taşımaktadır.
Sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davası , kişinin sigortalı olarak ilk kez çalışmaya başladığı tarihin tespiti istemine dayanır. Bir günlük sigortalı görünme talebi olarak bilinen bu dava, hizmet tespit davasının bir türüdür. Ancak yargılama usullerinde bir takım farklılıklar uygulanmaktadır.
Sigortalılığın başlangıcı, kişinin kurum kayıtlarına geçen ilk işe giriş bildirgesi ndeki yazılı tarihtir.
Kurumlardan herhangi birine ilk defa sigortalı olunan tarih, sigortalılık süresinin başlama tarihidir.
(2829 sy Kanun m. 6)
İşe giriş bildirgesi ile sigortalının ilk kez çalışmaya başladığı güne ait hizmetin kuruma bildirilmesi farklı eylemlerdir. Sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davası, işe giriş bildirgesinin kurum kayıtlarına girmiş olmasına rağmen, ilk kez çalışmaya başladığı tarihe ait hizmetin kuruma bildirilmemesinden doğar. Davanın açılabilmesi için, işe giriş bildirgesi nin bulunması şarttır. Aksi halde, yine bir günlük hizmet tespit davası açılabilir. Ancak bu dava kanunda öngörülen hak düşürücü süreye tabi olur.
Sigortalılığın başlangıç tarihi, sigortalılık süresini; dolayısıyla da, sigortalıya aylık bağlanması koşullarını doğrudan etkiler.
Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı; sigortalının, mülga 2/6/1949 tarihli ve 5417 sayılı İhtiyarlık Sigortası Kanununa, mülga 4/2/1957 tarihli ve 6900 sayılı Malûliyet, İhtiyarlık ve Ölüm Sigortaları Hakkında Kanuna, 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununa, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanununa, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa ve 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesi kapsamındaki sandıklara veya bu Kanuna tâbi olarak malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olarak ilk defa kapsama girdiği tarih olarak kabul edilir.
(5510 sy Kanun m. 38)
Sigortalılık başlangıç tarihinin tespitindeki amaç, sigortalılık başlangıç tarihini, ilk işe giriş bildirgesindeki tarihe kadar geriye götürmektir. 25.08.1999 tarihinden önce yürürlükte olan 506 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık ve malullük aylığının bağlanabilmesi için kanun prim gün sayısı yanında bir de sigortalılık süresi şartı aramaktaydı. (5000 prim gün sayısı ve 25 yıl sigortalılık süresi gibi) Beklenen EYT (emeklilikte yaşa takılanlar) düzenlemesinde, işe ilk giriş tarihi, sigortalılık süresini etkileyeceğinden; sigortalının, yaşlılık veya malullük maaşı nın bağlanmasını sağlamak için bu davayı açmakta hukuki yararı olacaktır.
Bu davada, bir günlük hizmetin tespiti mümkün olup, hizmet tespit davası olarak bilinen, prim gün sayısının tamamlanması davası ile bazı bakımlardan farklılık arz eder.
Sigortalının, sigorta başlangıç tarihinin tespiti ile yaşlılık aylığı bağlanması talebini aynı davada ileri sürmesi mümkündür.
01.01.2018 tarihinde yürülüğe giren 7036 sy İş Mahkemeleri Kanunu öncesinde hizmet tespit davalarının, ilgili işveren ile SGK’ya birlikte yöneltilmesi gerekmekte idi. Ancak 7036 sy Kanun’un m.4/2 düzenlemesi ile hizmet tespit davalarının işverene karşı açılması, SGK’ya ise ihbar edilmesi gerekliliği düzenlenmiştir. Bu davalarda SGK feri müdahil konumunda olacaktır.
Prim gün sayısının artırılmasına yarayan hizmet tespit davaları ile sigortalılık başlangıcının tespiti davaları arasında bazı farklılıklar bulunduğunu belirtmiştik. Bu farklardan birisi, davaların yöneltileceği davalı taraftır. Yargıtay uygulamasına göre, sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davalarında, 7036 sy Kanun öncesindeki düzenleme gibi, SGK feri müdahil değil, davalı olarak bulunmalıdır. Yargı kararları uyarınca, bu davalarda sadece SGK’nın davalı olarak gösterilmesi yeterli olup, işverene yöneltilmesi aranmamaktadır.
6552 Sayılı Kanun’un 11.09.2014 günü yürürlüğe giren 64. maddesiyle 5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7. maddesine eklenen 4. fıkrada, hizmet akdine tabi çalışmaları sebebiyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine açılan davalarda, davanın Kuruma resen ihbar edileceği, ihbar üzerine davaya davalı yanında feri müdahil olarak katılan Kurumun, yanında katıldığı taraf başvurmasa dahi kanun yoluna başvurabileceği belirtilmiştir. Eldeki dava, kanun koyucunun gerçekleştirdiği düzenlemede öngörülen 506 Sayılı Kanun’un 79/10 maddesine dayalı hizmet akdine tabi çalışmaları sebebiyle zorunlu sigortalılık tespiti niteliğinde olmayıp, davalı işveren yanında ilk çalıştığı sigortalı tarihin tespiti niteliğinde olduğundan ve bu tür uyuşmazlıklarda işverenin taraf olarak yer almasının zorunluluğu da bulunmadığı için, 5521 Sayılı Kanun’un 7/4 maddesi kapsamı dışında kalan dava yönünden anılan değişikliğin uygulama olanağı bulunmamakta ve Sosyal Güvenlik Kurumunun taraf sıfatı feri müdahil değil davalı olmalıdır.
(Yargıtay 10. H.D.2017/3905 E, 2017/6978 K, 18.10.2017 T)
Sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davasını açma hakkı, başlangıç tarihinin düzeltilmesini talep eden sigortalıya aittir. Ancak, sigortalının ölmüş olması durumunda, dul ve yetim aylığı na hak kazanmada bazı mirasçılarının hukuki yararı bulunacağından, bu mirasçılar da sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davası açabilir.
7036 sy İş Mahkemeleri Kanunu, Sosyal Güvenlik Kurumu’na karşı açılacak davalarda, dava açmadan önce kuruma başvuru zorunluluğu getirmiş, hizmet tespit davalarını ise bu şartın dışında tutmuştur. Ancak, Yargıtay uygulamalarında, sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davaları, hizmet tespit davalarından ayrı tutulmakta; öncelikle kuruma başvuru zorunluluğu kabul edilmektedir.
Uygulamaya göre, davanın açılmasından önce SGK’ya sigorta başlangıç tarihinin tespiti talebiyle başvuru yapılmalıdır. Dava, ancak kurumun başvuruyu reddetmesi üzerine açılabilir. SGK, başvuruya 60 gün içerisinde cevap vermezse, bu sürenin sonunda talep reddedilmiş sayılır.
Yargıtay HGK 2017/10-2695 E, 2020/587 K sy kararında, kuruma başvuru, tamamlanabilir dava şartı olarak değerlendirilmiştir.
Dava, sigortalılığın tespiti istemine ilişkindir. Davacı sigortalının dava açmadan önce Kuruma başvurusunun olmadığı ve mahkemece, başvurunun bulunmaması sebebiyle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Kuruma başvuru şartının 6100 Sayılı Kanun’un 115/2. maddesi kapsamında tamamlanabilir dava şartı olarak değerlendirilmesi gerekli iken kesin dava şartı olarak değerlendirilip davanın usulden reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. Mahkemece, davacı tarafa 6100 Sayılı Kanun’un 115/2. maddesi uyarınca 7036 Sayılı Kanun’un 4. maddesindeki düzenleme gereği davaya konu istemi hakkında Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaat etmesi ve bu müracaat hakkında anılan yasal düzenleme uyarınca Kurumun ret iradesini gösterir işlem veya eyleminin olduğunun belgelenmesi için kesin süreli ihtarat gönderilmeli, bu süre içerisinde dava şartı eksikliğinin tamamlanmaması hâlinde, dava, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedilmeli, Kuruma başvuru şartının tamamlanması hâlinde ise davanın esasına girilerek varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
(Yargıtay HGK 2017/10-2695 E, 2020/587 K)
Bu karar uyarınca, davanın kuruma başvuru yapmadan açılması halinde dava reddedilmemeli, davacı sigortalıya, başvuru şartını yerine getirmesi için süre verilmedir. Bu süre içerisinde başvuru şartı tamamlanırsa davaya devam edilmeli; başvuru şartı tamamlanmazsa, dava usulden reddedilmelidir.
Kanunda, hizmet tespit davası için, hizmet süresinin bitiminden itibaren 5 yılık hak düşürücü süre öngörülmüş olmasına karşın, sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davası için böyle bir süre öngörülmemiştir. Hak düşürücü süre , bildirimsiz çalışmalar için işleyecektir. Ancak sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti, zaten bir bildirime dayalı olarak açılacağından, bu davalar için hak düşürücü süre söz konusu olmayacaktır. Yani, sigortaya işe giriş bildirimi yapılmış olması şartıyla, bu dava her zaman açılabilir.
Yukarıda açıkladığımız gibi; kural, sigorta giriş bildirgesinin kuruma verilmiş olması halinde hak düşürücü süre nin işlemeyeceğidir. Bununla birlikte Yargıtay uygulamasında, aylık sigorta primleri bildirgesi, dört aylık sigorta primleri bordrosu, sigortalı hesap fişi gibi belgeler de giriş bildirgesi hükmünde sayılmaktadır. Yani işveren, işe giriş bildirgesi vermemiş olmakla birlikte, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde sayılan bu belgelerden birisini kuruma vermişse, yine hak düşürücü süreden söz edilemeyecek ve hizmet tespit davası açılabilecektir.
İşverenin, ilgili yönetmelikte sayılan belgelerden birisini vermemiş olmasına rağmen, sigortasız çalıştırma bir müfettiş raporu ile tespit edilmişse, bu tespit de bildirim hükmünde olup, hak düşürücü süreyi ortadan kaldırır.
Yargıtay uygulamalarında, hak düşürücü süreyi ortadan kaldıran son durum ise, blok çalışma halinde kuruma geç bildirim yapılmasıdır. Aksine Yargıtay kararları bulunmakla birlikte, Yargıtay HGK 2017/2177 E, 2019/836 K sy kararında, işçinin işveren nezdinde daha önce çalışmaya başlayıp, kesintisiz çalışmasının sürdüğü daha geç bir dönemde sigortasının yapılmış olması halinde, hizmet tespit davası için hak düşürücü süre nin işlemeyeceğini kabul etmiştir. Bu karar, belli bir süre çalıştıktan sonra sigorta girişi yapılmış olan kişilerin de, çalışmanın kesintisiz olması halinde, her zaman hizmet tespit davası açmasına olanak tanımaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının hizmet tespitine yönelik talebinin hak düşürücü süreye uğrayıp uğramadığı ve çalışma olgusunun yöntemince araştırılıp araştırılmadığı noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda, davacının adına bir kısım çalışmaları Kuruma bildirdiğinden artık hak düşürücü süre işlemeyecektir. Ayrıca çalışma kesintisiz ise, bildirim yapılan tarihten önceki dönem yönünden de hak düşürücü süre oluşmayacaktır. …
Davacı vekili; müvekkilinin davalı işyerinde 01.10.1999 ile 31.12.2002 tarihleri arasında kesintisiz olarak çalıştığını, işveren tarafından çalışmalarının Kuruma bildirilmediğini ileri sürerek müvekkilinin Kuruma bildirilmeyen 01.10.1999 – 22.07.2002 tarihleri arasında hizmetinin tespitini talep etmiştir…
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somur olayda davacının 01.10.1999 – 22.07.2002 tarihleri arasındaki hizmetlerinin tespiti bakımından 23.07.2002 – 31.12.2002 tarihleri arasındaki bildirimlerinin hak düşürücü sürenin gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır…
Yukarıda bilgiler ışığında değerlendirildiğinde, davacının 23.07.2002 – 31.12.2002 tarihleri arasında davalı işyerinden bildirimlerinin yapıldığı, ihtilaflı dönem olan 01.10.1999 – 22.07.2002 tarihleri arasında bildirim bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacının 23.07.2002 – 31.12.2002 tarihleri arasındaki çalışmalarının bildirilmesi nedeniyle, birleşen blok çalışmalarının bulunması halinde 506 sayılı Kanun 79. maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin dolduğundan söz etmek mümkün değildir…”
(Yargıtay HGK 2017/2177 E, 2019 / 836 K)
Sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti davası , kamu düzenine ilişkin bir davadır. Bu nedenle resen araştırma ilkesi uygulanır. Davada kanıtlanması gereken şey, çalışmanın varlığıdır. Sigortalının çalışmasının varlığı, fiili bir durum olup, her türlü delille ispatlanabilir. İşyeri kayıt ve belgeleri, müfettiş raporları, ücret bordroları, aynı dönemde sigortalı ile birlikte çalışanların tanıklığı, bunların bulunmaması halinde komşu işyerlerinin tespiti ile burada aynı dönemde çalışmış olanlarının tanıklığı, bu davada kanıt olarak değerlendirilir.
Eldeki dava, davacının 15.02.1985 yılında 19814 sicil sayılı işyerinde çalıştığından bahisle sigortalılık başlangıç istemine ilişkin olmakla dosya kapsamında hizmetin varlığına dayanak olarak alınan tanık beyanlarının davacının babasına, amcasına ve kuzenine ait olduğu saptanmış olup başkaca tanık beyanlarına başvurulması gerektiği esastır. Bu bağlamda Mahkemece yapılması gereken iş, dava dışı 19814 sicilli işyerine komşu işyerleri tespit edilerek, talep döneminde komşu işyeri bordro tanıklarının davacının dava dışı işyerinde işaret edilen dönemde çalışıp çalışmadığı hususunda tereddüte mahal vermeyecek şekilde beyanları alınmalı, kendiliğinden araştırma ilkesi benimsenmeli, sigortalılığın kabulü ve hüküm altına alınabilmesi için hizmet akdinin ve eylemli çalışmanın varlığı ortaya konulmalıdır.
(Yargıtay 10. H.D. 2020/3038 E, 2020/6571 K, 16.11.2020 T)
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir. Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte, 506 Sayılı Kanun’un 79. maddesinde belirtilen ve sigortalının çalışma gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bildirgeleri ile dört aylık dönem bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe girdiğini göstermekte ise de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez.
Bu nedenle; işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışmayı ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı ve kamu düzenine dayalı bu tür davalarda, hâkim görevi gereği, doğrudan soruşturmayı genişleterek, sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir.
(Yargıtay HGK 2017/21-1074 E, 2020/989 K, 02.12.2020 T)
Hizmet tespit davalarında zamanaşımı değil, hak düşürücü süre söz konusu olur. Prim günlerinin doldurulmasına yarayan hizmet tespit davaları nda hak düşürücü süre, hizmetin sona ermesinden itibaren 5 yıldır. Sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti (bir günlük hizmet tespit) davasında ise, SGK’ya işe giriş bildiriminde bulunulmuş olacağından, hak düşürücü süre işlemez. İşveren tarafından işe giriş bildirgesi verilmişse, bu dava her zaman açılabilir.
İşe giriş bildirgesinin verilmiş olması durumunda bir günlük hizmet tespit davasında hak düşürücü süre söz konusu olmaz. Bu bildirge verilmemiş olsa bile, aynı işyerinde çalışmaya devam ederken daha sonraki bir tarihte sigorta girişi yapılmışsa, yine hak düşürücü süre sorunu olmayacaktır. Ancak bu durumda aynı işyerinde blok çalışma yapılmış olması gerekir.
Çıraklık ve staj döneminde yapılan sigorta; iş kazası , meslek hastalığı ve hastalık gibi, sadece kısa vadeli güvenceleri kapsadığından, sigorta başlangıç ve prim günü hesaplamasında dikkate alınmaz.
EYT düzenlemesinden faydalanma koşullarından birisi 8 Eylül 1999 tarihinden önce sigorta girişinin bulunmasıdır. Hizmet tespit davası sonucunda bu tarihten önce çalışmaya başlama tespit edilirse, EYT’li olarak emekli olmak mümkündür.
“ Emeklilikte yaşa takılanlar ” konusundaki düzenleme 8 Eylül 1999 tarihi öncesinde çalışmaya başlayanları kapsamaktadır.
Daha önceki dönemde çalışmaya ilişkin hizmet tespiti, iş mahkemelerinde açılacak hizmet tespit davasıyla yapılabilir. Bu davanın bazı koşulları vardır. Bunun için bir iş hukuku avukatı ndan hukuki destek almak önemlidir.
Bir günlük hizmet tespit davasına ilişkin bir çok Yargıtay kararı mevcuttur. Hizmet tespit davasında zamanaşımı istisnaları da bu kararlar ile oluşmuştur. Yargıtay kararlarına göre, süresi içerisinde açılan hizmet tespit davalarında fiili çalışma durumu her türlü kanıtla ispatlanabilir. Uygulamada bu davalarda aynı dönemde çalışmış bordro tanığı araştırılması şarttır.
Kapanmış şirkete karşı hizmet tespit davası açılması mümkündür. Kapanmış şirkete karşı açılacak hizmet tespit davasında öncelikle şirketin ihyası ve tasfiye memuru atanması yolu ile taraf teşkili sağlanabilir. (Yargıtay 10. H.D. 2015/17127 E, 2017/5297 K, 22.06.2017 T )
EYT düzenlemesinde, hem sigorta başlangıç tarihi hem de prim gün sayısı şartı bulunmaktadır. Hizmet tespit davası ile bu iki şartın da oluşması mümkündür.
Mersin iş hukuku avukatı olarak hizmet veren avukatlık büromuza, EYT düzenlemesi nden yararlanma şartları ile hizmet tespit, kıdem tazminatı , işçilik ücret ve alacakları ile iş kazası gibi davalar hakkında danışma ve dava takibi için ulaşabilirsiniz.